Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

30.01.2010, 17:20

Ne yapacağını bilmek Kazım GÜLEÇYÜZ

Kazım GÜLEÇYÜZ



Ne yapacağını bilmek
















Peş
peşe gündeme gelen darbe planları için “Hükümet olarak, bunları
bildiğiniz halde yedi senedir ne yaptınız?” sorularının sıklaşması
üzerine Başbakan yine öfkelendi.

“Kimse bize gaz vermesin. Biz neyi ne zaman yapacağımızı gayet
iyi biliyoruz. Yola çıkarken bütün bunların planlamasını yaptık” diye
çıkıştı.

Ve bu bahisler açıldığında hep söyleyegeldiği, adeta statüko
karşısındaki direnme görüntüsüyle taviz ve teslimiyet realitesini
harmanlamanın formülü haline gelen “Dik duracağız, ama diklenmeyeceğiz”
sözünü bir defa daha tekrarladı.

Daha önce de darbe girişimlerini başından beri bildiklerini,
ama gerilim olmasın diye üzerine gitmediklerini belirten beyanlarda
bulunmuştu.

Başbakan herşeyi planlayarak yola çıktıklarını ve neyin ne
zaman yapılacağını gayet iyi bildiklerini söylediğine göre, sekizinci
yılına giren iktidarları boyunca ya hiç el atmadıkları, ya da atma
girişiminde bulunup da netice alamayıp yarım bıraktıkları ve
bazılarında durumu daha da kötüleştirdikleri hususların hesabını,
kendilerine büyük ümitlerle oy veren seçmenleri başta olmak üzere
kamuoyuna vermeleri gerekmez mi?

Oysa bakıyoruz, aynı Başbakan meselenin bu boyutu için şu söylemlerle halkın önüne çıkıyor:

“Biz direksiyondayız, gaza basıyoruz. Birileri geliyor, frene
basıyor. Birileri geliyor, debriyaja basıyor. Birileri vites
küçültüyor. Bir başkası geliyor, direksiyona müdahale etmeye
çalışıyor...”

Erdoğan’ın gaza basarak hızlandırmak isteyip de engellenmekten
yakındığı araç için, hükümetteki bir numaralı yardımcısı Cemil Çiçek,
“Araç yağ yakıyor, egsoz patlak, lastikler kabak” benzetmesi yapmıştı.
Bu haldeki bir araç, direksiyonuna oturup gaza basmakla hızlanabilir
mi? Hattâ hızlanmak bir yana, hareket edebilir mi?

Mesele, evvelâ aracı sıkı bir rektifiyeden geçirip o halden
çıkararak işler hale getirmek; sonra da frene, debriyaja, vitese,
direksiyona yapılan müdahaleleri engelleme dirayetini göstermek.

Ama bakıyoruz, 2003 Mart’ında kendisi için yapılan Siirt
seçimiyle milletvekili sıfatını kazanıp ardından başbakanlığı
devraldığında “Tecrübeli kaptan fırtınalı denizlerde belli olur”
ifadesini kullanan “şoför” yine şikâyet makamında:

“Yedi yıldır nelerle karşılaştığımızı biliyorsunuz. Yasa
çıkaracağız, cumhurbaşkanı seçeceğiz, anayasayı değiştireceğiz,
çetelerle mücadele edeceğiz... Ama hepsinde ‘Hayır, yapamazsın’ diyen
statüko karşımıza çıkıyor ve engelliyor.”

Hani bütün bunları bilerek ve nasıl aşacağınızın da planlarını
yaparak yola çıkmıştınız? Hani neyin ne zaman yapılacağını siz
biliyordunuz?

Eğer öyleyse bu yakınma ve sızlanmalar neyin nesi? Yedi yıldır
oturduğunuz yerin şikâyet değil, icraat yeri olduğunu hâlâ fark
edemediniz mi?

Bir de, “Ne yapacağımızı biliyoruz” deyip de, çözmek üzere
devraldığınız sıkıntıların bugünlere daha da katmerlenerek gelmesini
netice veren vahim ve tarihî hatalarınız var ki, başlı başına ele
alınması gereken bir dosya oluşturuyor.

HSYK krizinde başı çeken isimlerden birinin, vakti zamanında bu
hükümet tarafından ödüllendirilip o makama getirilmesinden başlayın...

Gizli anayasa olarak da adlandırılan Millî Güvenlik Siyaset
Belgesinin, yine askerî inisiyatifle ve yirmi yıl boyunca geçerli olmak
üzere güncellenmiş şekline hükümetin geçit vermesine...

Eşzamanlı olarak, 28 Şubat ürünü EMASYA protokolünün geçerlilik süresinin uzatılmasına...

Anayasa Mahkemesinden dönüp, daha kapsamlı anayasa reformlarının
da önünü tıkayacağı bilinmesine rağmen ve iyiniyetli “Vazgeçin bu
işten” ikazlarına kulak tıkayarak, önce üniversite öğrencilerine
başörtüsünü serbest bırakma, ardından askerlere sivil yargı yolunu açma
gerekçesiyle yapılan anayasa değişikliklerine kadar...

Bunlar, en iyiniyetli yorumla “Çok iyiler var ki, iyilik
zannıyla fenalık yapıyorlar” tesbitine denk düşüp, bedelini millete
ödeten, dolayısıyla halkın da hesabını sorması gereken yanlışlar değil
mi?



30.01.2010

***************************************************************************************************************


BAŞÖRTÜLÜ ÖĞRENCİLER SIKI TAKİP ALTINA ALINDI



Taraf gazetesinin yayınladığı Balyoz Darbe Planı belgelerinde,
“türbanlı öğrencilerin açık öğretim sınavlarına girmesine izin
verildiği”nin not edildiği görülürken, Konya Selçuk Üniversitesi
İlahiyat Fakültesi’ndeki başörtülü öğrenci sayısının da yakından takip
edildiği anlaşıldı. Belgede, “418 kız öğrenciden 416’sının halen
türbanlı olarak derslere girdiği, konunun İl Emniyet Komisyon
Toplantısı’nda gündeme getirildiği, rektörün bilgi vermek üzere bir
sonraki toplantıya çağrılmasının kararlaştırıldığı” ifadesinin yer
alması da dikkati çekti.

ÇETİN DOĞAN’IN YASAKÇILIĞI KAZAKİSTAN’A ULAŞTI

Balyoz Darbe Planı ile ismi gündeme gelen Emekli Orgeneral Çetin
Doğan'ın başörtüsü yasakçılığı ise Kazakistan'a kadar ulaşmış. Ahmed
Yesevî Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yapan Doğan'ın, ilk
icraatının okuldaki öğrencilere başörtüsü yasağı koydurtması olmuş.
Eski bakanlardan Namık Kemal Zeybek'in verdiği bilgiye göre, Doğan,
komünist rejim döneminde dahi açık kalan mescitleri kapattırmış ve.
başörtüsü yasağını öğrenci velilerine de uygulamış.

DARBECİLERİN ORTAK ÖZELLİĞİ:

Başörtüsü yasakçılığı

“Balyoz Harekât Planı” darbeye giden yolda ne tür korkunç
tezgâhların kurulabileceğini ortaya koyarken, bundan önceki darbe
planlarında ve süreçlerinde olduğu gibi Balyoz planını hazırlayanların
da başörtülüleri hedef aldıkları görüldü.

Taraf gazetesinin yayınladığı belgelerde, Cumhuriyet
gazetesindeki haberlerin ihbar kabul edilerek “Ankara Millî Eğitim
Müdürlüğü’nün talimatı üzerine, başörtülü öğrencilerin açık öğretim
sınavlarına girmesine izin verildiği” şeklinde not edilmesi dikkat
çekerken, Konya Selçuk Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ndeki başörtülü
öğrenci sayısının da yakından takip edildiği anlaşıldı. Platform
Haber’e göre, konuyla ilgili olarak darbe planlarında “türbanlı öğrenci
sayısının öğretim yılı başından beri artarak devam ettiği ve 418 kız
öğrenciden 416’sının halen türbanlı olarak derslere girdiği, konunun İl
Emniyet Komisyon Toplantısı’nda gündeme getirildiği, rektörün bilgi
vermek üzere bir sonraki toplantıya çağrılmasının kararlaştırıldığı”
maddesi yer aldı.

İmam Hatip Liselerindeki başörtüsü probleminin Balyoz Harekat
Planı’nda aktif rol oynayan Çetin Doğan’ın 1. Ordu Komutanlığı’na
atanmasından sonra başladığını göz önüne alındığında, belgelerde bu
okulların fişlenmesi de şaşırtıcı bulunmadı. Darbe planlarında Millî
Güvenlik Bilgisi dersine giren subayların istihbarat nitelikli
çalışmalar yaptığı görülüyor. Okullarla ilgili bilgilerin yer aldığı
belgelerde Bingöl İmam Hatip Lisesi’ndeki, başörtüsü sorununun yakından
takip edildiği, “Bingöl İmam Hatip Lisesi’nde, türbanlarını
çıkarmamakta direnen 12 kız öğrenciye okul yönetimince 3 gün okuldan
uzaklaştırma cezası verildiği” şeklindeki maddeden anlaşılıyor.
Cuntacılar, sorun karşısında Hükümet’in tavrını ise şöyle
değerlendirmiş: “Siyasi idarenin türban konusundaki tutumunun; laik
düşünce yapısına sahip okul yönetimlerini pasifize ettiği, irticai
görüşü sahip yönetici ve öğrencileri ise cesaretlendirdiği, mevcut
yasalara göre laiklik ilkesine aykırı olarak türbanın serbest
bırakmanın mümkün olmadığına göre AKP’nin sorunu bu şekilde vaziyeti
idare etme yöntemiyle fiilen çözmeye çalışacağı değerlendirilmektedir.”

DOĞAN’IN YASAKÇILIĞI KAZAKİSTAN’A ULAŞTI

Balyoz Darbe Planı ile ismi gündeme gelen Emekli Orgeneral Çetin
Doğan’ın başörtüsü yasakçılığı ise Kazakistan’a kadar ulaşmış. Ahmed
Yesevî Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanlığı yapan Doğan’ın, ilk
icraatının okuldaki öğrencilere başörtüsü yasağı koydurtması olmuş.
Eski bakanlarden N. Kemal Zeybek’in verdiği bilgiye göre, Doğan,
komünist rejim döneminde dahi açık kalan mescitleri kapattırmış ve
başörtüsü yasağını öğrenci velilerine de uygulamış.





30.01.2010

"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir