Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

24.10.2004, 12:55

Müslüman öğrenciler bana iyi bir ders verdi!

Alıntı

Bir çok batılı Müslüman gibi Colleen Keyes de Hıristiyan bir aileden yetişen bir aydın. Kader onu Suriyeli iki Müslüman kız öğrenciyle karşılaştırıyor. Bu öğrencilerin hediye ettikleri kitap onun hayat akışını değiştiriyor ve Müslüman olmaya karar veriyor. ıslamiyeti iyice öğrendikten sonra anlatmanın yollarını arıyor. Eline geçen her fırsatı bu amaçla değerlendirmeye çalışıyor.
1989 yılında Suriyeli iki kız öğrencisi sayesinde ıslam’ı tanıyan Colleen Keyes, ABD’de Tunxis Koleji’nin dekanlığını yapıyor. ıslam dinine girdikten sonra Müslüman gibi yaşamaya başlayan Keyes, Müslüman kardeşlerinin dertleriyle dertlenen ve onların sorunlarına çare arayan birisi olur. Gündelik ibadetlerini yerine getirirken sıkıntı yaşadığını ifade eden Keyes “Bir Müslüman olarak Müslüman olmayan bir atmosferde ıslam’ı yaşamaya çalışmak çok zor. Çünkü yalnızsınız; yalnız olarak bu yola çıkmayı göze almanız lazım. Kolej sisteminde Müslüman tek dekan benim. ınancım adına çektiğim sıkıntılar benim imtihanım.” diyor. Keyes’ten ders alan Suriyeli iki kız öğrenci, hocalarına ıslam dinini anlatan bir kitap hediye eder. ıslam diniyle ilişkisinin bu kitapla başladığını söyleyen Keyes, “Ben onlara ders verirken aslında en büyük dersi onlar bana verdi.” diyerek, ıslam’la tanışmasına vesile olan öğrencilerine karşı minnettarlığını gizlemiyor. Okuduğu kitapla ıslam’a ilgi duyan Keyes, bu konuda değişik kitaplar okumaya başlar. Okulda hocalarının ıslam’la ilgili kitaplar okuduğunu öğrenen diğer Müslüman öğrenciler Keyes’i kitap bombardımanına tutar. O günleri hatırlarken “Bir anda masamda ıslam diniyle ilgili kitaplar yığıldı.” diyen Keyes, kitapları okudukça ıslam’daki Allah’ın varlığı, evlilik, sosyal adalet, eşiklik hakkındaki düşüncelerin Hıristiyanlık’la paralellik gösterdiğini görmüş. Kur’an-ı Kerim’deki Meryem Suresi büyük ilgisini çeker ve Müslüman olmaya karar verir.

Yaptığı araştırmalar sonucunda Müslüman olan Keyes, bundan sonra Müslümanların sorunlarıyla da yakından ilgilenmeye başlar. Keyes, Müslümanların dışa açılarak kendini anlatması gerektiğine inanıyor. Dış dünyadan kendini koparıp sadece kendi grubu içerisinde yaşantısına devam eden Müslümanların kendilerini dar kalıplara hapsettiği görüşünde. “Biz dinimizi anlatmak için kiliseye gitmekten neden çekinelim?” diye soran Keyes, kendisinin Müslüman olmadan önce yıllarca kiliseye gittiğini Müslüman olduktan sonra da ıslam’ı anlatmak için yine kiliseye gitmeye devam ettiğini söylüyor. Müslümanların yaşantılarıyla ıslam’ın güzelliğini göstermeleri sonucunda herkesin ilgisini çekeceğine inanıyor. Keyes’in ısrarla üzerinde durduğu konulardan birisi de Müslümanların başkalarının derdiyle hemdert olması. Sıkıntı ve baskı altındaki Müslümanların sorunlarına, diğer dindaşlarının çare araması gerektiğine inandığını belirten Keyes, “Mesela ben Filistin’le ilgili aktif bir grubun içinde ısrail’e gittim. ısrail’de tanklara karşı yürüyüş yaptım. Grubun içerisinde her türlü inanca sahip arkadaşımız vardı; ama Müslüman olarak sadece ben vardım.” diyerek, Müslümanların yine Müslüman kardeşlerinin sorunlarına karşı ilgisizliğinden yakınıyor. Keyes, Müslümanların özeleştiri yapmasından ve kendi toplumlarındaki yanlış şeyleri görmekten korkmaması gerektiğini düşünüyor: “Güzelliklerimizi gösterdiğimiz gibi hatalarımızı da ifade etmekten çekinmemek gerekiyor. Hep başkalarını itham etmek çözüm değil. Bizim de diktatörlerimiz var. ıyiyse iyiyi, hataysa hatayı söylemekten uzak durmamalıyız.” şeklinde konuşuyor. Samuel Huntington’un medeniyetler çatışması tezine katılmadığını belirten Keyes, ancak ıslam dünyasında da bu görüşlere katkıda bulunanların olduğunu söylemeden geçemiyor. Keyes, Taliban ve el Kaide gibi ıslami akımların yöntemlerinin yanlış olduğuna inanıyor. Müslümanların kendilerini anlatmak için illa da negatif yollara gitmesine hiç gerek olmadığı görüşünde. “Politik yollarla ‘ıslam devleti kuracağız’ diye ortaya çıkmanın hiç gereği yok.” diyen Keyes, “Bu konuda Bediüzzaman’ı pasif direnişçi olarak itham ediyorlar. Pasif direniş ciddi bir reaksiyon örneğidir. ılla da negatif anlamda bir ıslam inanışı ortaya çıkarmaya gerek yok.” diyor.

11 Eylül kendimizi anlatmamıza yaradı

Risale-i Nurları okuyan Keyes, insanlığın Bediüzzaman’ın mesajına çok fazla ihtiyacı olduğuna dikkat çekiyor: “Özellikle Batı’da insanlar kendilerinden uzaklaştı. Tehlike olarak ıslam gösteriliyor; ama bizim için en büyük tehlike haline gelen sekülerizm.” diyor. Laikliği baz alan yaklaşım sebebiyle insanların ailelerinden koptuğunu ifade eden Keyes şöyle konuşuyor: “Tüketen, israf eden bencil ve materyalist bir toplum haline geldik. Teknolojinin içinde kaybolup gidiyor insanımız. Stres, intihar, içki, uyuşturucu gibi sorunlar devam edecek olursa sosyal patlamaların önünü almak mümkün olmaz. Bu gibi tehlikelere karşı Bediüzzaman’ın mesajı çare olarak karşımıza çıkıyor. Bu mesaj Batı’ya ulaşırsa sorunların çoğu ortadan kalkar. Hangi ülke olduğu hiç önemli değil. ıslam hayatınızın her noktasına girince çözüm kendiliğinden gelir.”

ABD’de yaşanılan 11 Eylül terör olaylarından sonra Müslümanlar büyük sıkıntılar çekse de öbür yandan halkın dine olan ilgisi artmış. Müslüman olduğunu bilen Hıristiyanların kendisine gelerek yardımcı olduğunu anlatan Keyes, “Ancak Müslümanlar olarak 11 Eylül’den sonra dinimizi anlatmak için bir şans yakaladık. Dinimizi anlatmak için bize daha çok kapı açıldı. Bana ‘Bize ıslam’ı anlat.’ diye en az yirmi yerden teklif geldi. Kendimizi anlatmak için fırsat doğdu. Müslüman olanların sayısı arttı.” diye konuşuyor.



MÜKREMıN ALBAYRAK
TURKUAZ
(S)Kaynak


Keyes yakın tarihteki sempozyuma da katılmıştı değil mi?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir