Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

16.01.2010, 08:41

Kemalist rejim isyan ettirdi

Kemalist rejim isyan ettirdi



Osmanlı ve yakın tarih üzerine yaptığı çalışmalarla tanınan İstanbul
Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Karpat, tek parti
rejimiyle empoze edilen fikirler ve kimliklerin Kürtler ve Türkleri
isyan ettirdiğini söyledi. Türkiye’de kaynaşmanın, nispeten çok partili
hayata geçişle birlikte meydana geldiğini anlatan Karpat, değişimin,
tek partili dönemin bitip demokrasi döneminin başlamasıyla
gerçekleştiğini belirtti.

IRKÇI MİLLİYETÇİLİK BÜYÜK ZARAR VERDİ

Milliyetçiliğin ırkçılığa dayandırılması halinde menfi olacağına
dikkat çeken Prof. Karpat, “Bu neden oldu? Demokrasinin yokluğundan.
Eğer Millî Mücadele döneminde, 1923’e kadar olan Cumhuriyetin ilk
döneminde ileri sürülen fikirler, Meclisteki tartışmalar göz önünde
tutulsaydı ve ona göre bu toplumun geçmişine, kimliğine, kültürüne
uygun bir siyaset güdülmüş olsaydı bugün karşılaştığımız birçok sorun
yaşanmayacaktı.

OSMANLI ve Türkiye üzerine önemli çalışmalara imza atan İstanbul
Şehir Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kemal Karpat, tek parti
rejimiyle empoze edilen fikirler ve kimliklerin Kürtleri ve Türkleri
isyan ettirdiğini söyledi. Türkiye’de kaynaşmanın, nispeten çok partili
hayata geçişle birlikte meydana geldiğini anlatan Karpat, değişimin,
tek partili dönemin bitip demokrasi döneminin başlamasıyla
gerçekleştiğini belirtti.

Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları (SETA) Vakfı’nın
aylık yayınlanan “Anlayış” adlı dergisine röportaj veren Karpat, dikkat
çekici açıklamalarda bulundu. Milliyetçi olunmasında bir zarar
olmadığını dile getiren Karpat, milliyetçiliğin, bir memleketi
kalkındırmak, bir halkı eğitmek olarak düşünüldüğünde iyi bir şey
olduğunu vurguladı. Milliyetçiliğin ırkçılığa dayandırılması halinde
menfi olacağına dikkat çeken Karpat, şunları kaydetti: “Bu neden oldu?
Demokrasinin yokluğundan. Eğer Millî Mücadele döneminde, 1923’e kadar
olan Cumhuriyet’in ilk döneminde ileri sürülen fikirler, Meclis’teki
tartışmalar göz önünde tutulsaydı ve ona göre bu toplumun geçmişine,
kimliğine, kültürüne uygun bir siyaset güdülmüş olsaydı bugün
karşılaştığımız birçok sorun yaşanmayacaktı. Tek parti rejimiyle
yukarıdan belirli fikirler ve kimlikler empoze edildi. Buna karşı Kürt
de isyan etti, Türk de. Türk neden isyan etti? Çünkü onun değerlerine,
alışmış olduğu cemiyet görüşüne aykırı bir şeydi bu, bir küçük elitin
kararına dayanan, zorla gerçekleştirilen bir siyasetti. Türkiye
demokrasi sayesinde bütün bu büyük hataları nispeten az zararla
atlattı. Bunlar Türkiye’yi çökertebilirdi ama böyle olmadı. Çünkü halk
temelde özünü, kültürünü muhafaza etti, iç dinamikleriyle, iç
bağlılıklarıyla eski halini devam ettirdi. Siyasî rejim değişti, fakat
toplum devam etti. Türkiye’yi kurtaran da bu oldu. Bu toplum hâlâ çok
güçlü; kimliğiyle, özüyle Türk. Ama bu, ırkla alakası olmayan kendine
mahsus bir Türklük. Hatta o kadar ki Kürt halkının büyük bir kısmı da
kimliği bizim anladığımız mânâda anlıyor. Çünkü, Kürtlerin liderlerinin
de yapmak istedikleri, Cumhuriyet’in ilk devrinde yapılmak
istenilenlerin aynısı. Zorla bir Kürt milleti yaratmak. Ama Kürt
halkının büyük bir kısmı bunu kabul etmiyor. ‘Eskiden nasılsam bugün de
aynı şekilde Kürt kalmak istiyorum’ diyor, ki kendi dilini konuşmaya,
kendi âdetlerini muhafaza etmeye hakkı var.” Türkiye’yi kendi kendini
seçmiş, belirli bir felsefeyi kabul etmiş feci bir grubun idare
ettiğini anlatan Prof. Dr. Karpat, bu grubun, idare ettiği kitlenin
kültüründen kopuk olduğunu ifade etti. Prof. Dr. Karpat, bunun fecaat
ve yabancılaşma olduğuna dikkat çekerek devam etti:

“Türkiye’nin idarecileri, apoletli subayları vs. vatan, millet
diyerek ülkeyi savunuyorlar ama bunların bildiğimiz Türk’le hiç alakası
yok. Aileleri geleneksel hayat sürerken, bunlar bir elitler kültürüne
girmiş, o sayede mevki sahibi olmuş. Askerler o elit kültürü kabul
ettikleri için kendilerinin hâkim olmalarını, emir vermelerini adeta
doğuştan gelen bir hak olarak kabul ediyorlar. Bu ayrımı anlamadan,
sonrasında ne olduğunu anlayamazsınız. Peki, ne oldu? Nihayet politik
sistem, demokrasi yavaş yavaş halk içinden çıkan kimseleri devlet
mevkilerine, bürokrasiye sokmaya başladı. Eskiden de böyleydi ama
devlet bürokrasisine giren kimselerin sayısı ve felsefesi farklıydı.
Şimdi girenlerin sayısı da fazla, felsefeleri de halkçı, bunlar
kendilerini halktan görüyorlar. Eski elit, gücünü kaybediyor. İşte
burada bir yakınlaşma var, devlet ile millet birbirinin aynısı oluyor.”





16.01.2010










http://www.yeniasya.com.tr/2010/01/16/guncel/h1.htm
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Bu konuyu değerlendir