Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

08.12.2009, 09:08

Islak imza, YAŞ manevra

Kazım GÜLEÇYÜZ



Islak imza, YAŞ manevra
















Albay
Çiçek’in ifade, tutuklanma ve 45 saat sonra serbest bırakılma serencamı
öncesinde Başbakan Erdoğan, isim vermeden Genelkurmay’a “Zanlıları
yargıya teslim edin” çağrısı yapmış ve Çiçek’in ıslak imzasını “kilidi
açacak olan anahtar” olarak nitelemişti.

Çiçek gitti, ifade verdi, tutuklandı, itiraz üzerine yine
serbest bırakıldı. Ve ortaya çıkan sonuca dair Başbakanın bir yorum
yaptığını duymadık.

Öncesinde ıslak imzayı “kilidi açacak anahtar” olarak
niteleyecek kadar kesin ifadeler kullanırken, daha sonra sergilediği
suskunluk yargı sürecine duyduğu saygının mı bir ifadesiydi, yoksa işin
içinde başka işler de var mıydı, bilmiyoruz.

Ancak yine Erdoğan’ın son günlerde medyaya niye kızdığını
anlatırken, “Şu kadar general şuraya çağrıldı; bu kadar albay, yarbay
buraya çıkarıldı” tarzındaki haberleri eleştirerek, “Teröre körükle
gidiyorsunuz” diye çıkıştığını görüyoruz.

Ergenekon kapsamındaki sorgulamaları haber yapmanın terörü körüklemekle ne alâkası var?

Anlaşılan, Erdoğan zaman zaman tekrarladığı “kurumlar arası
mutabakat”ı bir kez daha asker söylemlerini içselleştirme şekline
dönüştürmüş.

Bu “fırça”ların, Aralık başında yapılan, iki TSK personelinin
daha “irticaî tutum ve davranış” gerekçesiyle ordudan ihraç edildiği,
Başbakanın Millî Savunma Bakanıyla birlikte bu ihraçlara karşı “şerh”
koymaktan başka birşey yapamadığı ve ayrıca TSK’ya karşı yürütüldüğü
söylenen “asimetrik psikolojik harekât”la ilgili özel brifing aldığı
YAŞ toplantısından sonra gelmesi ilginç.

Erdoğan’ın tavrı, “YAŞ ayarı”nın, istenen sonucu verdiğini
gösteriyor. Hükümetin, “telefon dinleme” bahsinde koparılan fırtına
üzerine apar topar gündeme getirdiği pakette, “soruşturmanın
gizliliğini ihlâl” suçlarına öngörülen cezaları ikiye katlama girişimi
ise, bu sözlerle açığa vurulan değişimin fiiliyata da yansıdığına
işaret.

Eğer bu yasa değişikliği Meclisten geçerse, Ergenekon
soruşturması başta olmak üzere bilumum cunta oluşumlarını, darbe
girişimlerini ve çete ilişkilerini, v.s. medyada haber yapmak, yazıp
çizmek, yorumlamak imkânsız hale gelecek.

Böylece, bazı kritik dâvâlarda mahkemeler tarafından konulan,
ama Ergenekon örneğinde görüldüğü üzere, uygulamada pek işlemeyen yayın
yasağı, sağlam bir şekilde tesis edilmiş olacak.

Ve ancak yoğun bir kamuoyu takibi altında sorgulandığı takdirde
aydınlatılabilme şansı bulunan karanlık ilişkiler, “soruşturmanın
gizliliği” adı altında, yargı sürecinin karmaşık labirentlerinde, el
altından hep yapılagelmiş olan derin müdahalelerin yönlendirmesine açık
bir şekilde örtbas edilip karartılmaya devam edilebilecek.

Erdoğan diyor ki: “Bırakalım, yargı süreci işlesin. Kuvvetler
ayrılığı prensibi var. Yargı erkine hiç kimse karışmasın ve müdahale
etmesin...”

Elbette ki işin prensibi ve olması gereken şekli bu. Ama
Türkiye’deki yargı sisteminin durumu ortadayken ve Erdoğan’la partisi
de bu sistemin mağdurları arasında yer alıyorken, dahası bu durumu
değiştirecek köklü bir sistem reformu da hâlâ yapılamamışken Başbakanın
bu şekilde konuşması statükoya bir kez daha teslim bayrağı çektiğinin
ilânından başka bir anlam taşır mı?

Peki, sorgulanan veya yargılanan general, albay ve yarbaylarla
ilgili haberlere tepki gösterip “Yargı işini yaparken hiçbirimiz
konuşmayalım” diyen Erdoğan, Danıştay’ın katsayı kararı için bayram
günü bizzat kendisinin yaptığı “ideolojik” eleştirisini bu çağrıyla
nasıl bağdaştırıyor?

Bu mantık geçerli olacaksa, yargı organlarının verdiği her
kararı peşinen doğru kabul edip hiç tartışmayalım ve eleştirmeyelim.
Anayasa Mahkemesinin AKP hakkında verdiği o karar dahil...

Ve herşeyi yargıya havale edelim. Bu meyanda, söz gelişi
Ergenekon dâvâsının seyrini hiç merak etmeyelim. Nasıl olsa yargı en
doğrusunu yapar deyip, işimize bakalım ve gereksiz yere bu konuyu
kendimize dert edinip risk almayalım.

Huzur ve güven içinde, yargıyı bekleyelim...


08.12.2009
















"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Benzer konular

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir