Seçimin analizini yapmak lazım olmuştur.
Herkez diyor "AKP'nin oyu neden düştü?" Bir kısmı diyor "Neden yüzde 70'e çıkmadı?" ve hakeza. Oysa her seçim -önce- kendi içinde değerlendirilmelidir. Elbete eski seçimler de ölçüdür, ama birinci ölçü olmamalıdır. O zaman asıl doğru soru şu olsa gerek; "AKP neden bu kadar yüksek oy aldı?"
Gerçekten AKP niye bu kadar yüksek oy aldı? Niye marjinal partiler bu kadar yükseldi?
1)AKP çevresinde ittifak eden cemaatler meşveretsiz yapısı itibari ile hala liderlerinin işareti doğrultusunda oy kullandığı için bu kadar yüksek oy aldı.
2)Ergenekon meselesindeki kararlı imiş gibi gözüken tutumu Demokrat olan cenahın bir kez daha şans vermesine sebep oldu.
3)Davos çıkışı hem dindar kesimin, hem dindar milletçilerin bir şans daha vermesini sağladı.
4)ıstikrar istiyen, koalisyon istemeyen, belediyelerin başlattığı bazı hizmetlerin devamından endişe eden bilinçli seçmen tercihi böyle yaptı.
5)CHP korkusu ile alternatif göremiyenler tekrar o cenaha kerhen yöneldi.
Elbette münferid bazı sebebler de var. Mesela, aday tercihi oyun yüksek çıkmasına sebeb olabilir. Ama, aynı hal diğer partiler için olduğundan bizim meselemize dahil olma değeri kazanmaz.
ıkinci soru ise niye Marjinal Partiler bu kadar yükselişe geçti? Bunu anlamak için AKP'nin bazı icraatlarına bakalım.
Yapısal olmayan reformlarla günü birlik icraatlar zıt kesimleri endişeye sevk etti. Mesela, yandaş medya ve muhallif medya dahil kışkırtmalarla Irak Operasyonu ile Kemalist ve Irkçıların su yoluna girildi. Diğer taraftan Kürtlerle köprüler atıldı. Bu sefer Kürtlerin gönlünü kazanmak için, TV açılımları ile, günü kurtarmak murad etti. Hatta, asit kuyularını gündeme sokturarak Ergenekon ile mağdur olan Kürtleri celb etmek istedi. Lakin, geçen seçimde ona oy veren ılımlı laikçileri ve milletçilerin bir kısmını kaçırdı. Kürtleri dahi tutmaya yetmedi. Hatta Kürtleri kolay lokma gibi gösteren icraatlara girmesi, fakirlere makarna dağıtması ve medyanın bu yardımlar hususunda estirdiği terör yardıma muhtaçları mağdur etti. Rencide etti. Diğer taraftan hükümetin Kürt sorununda AB eksenli yapısal reformlara gitmemesi ve "ya sev ya terk et" manasına gelen tavırlara takınması, taş atan bir Kürt gencin 27 sene hapis ile yargılanmasını DTP'nin çok iyi kullanması sonucunda Kürtlere hükümete güvenini kaybettirdi.
Aslında 22 Temmuz seçimlerinde gelen güçlü Kürt desteği "ya dininiz ya diliniz" söyleminin tutması sonucu olmuştur. Kürtlerin dini endişeleri tatmin edilmediğini anlayan AKP bu sefer "diliniz" söylemleri ile destek aradı. Lakin, Kürtlerin birinci sırada istediği bu değildi.
Diğer taraftan esas tabanı olan dindarları tatmin etmek için başörtüsünü Anayasa ile çözüm getirmek istemesi gibi büyük hata yaparak Kemalist ve Laikçilerin sert tepkisini çekti. Nihayetinde antilaik yapılanma içinde olduğu iddiası ile de suçlanarak hem başörtüsü yasası red edildi. Böylece başörtüsü yasağı anayasal bir yasak haline gelerek çözümsüz kılındı. Dindarların özellikle marjinal kısımları kaçtı. Hem laik, Kemalist kesimin endişesi arttı.
Peki, ekonomik krizin etkisi olmuş mudur? Elbette biraz olmuştur. Ancak, halkın AKP'den kaçtığı cenahlara baktığımızda hiç birinin ekonomik politikası olmaması bu kaçışın gerçek sebebini göstermek açısından manidardır.
Oyunu artıran partilerin ve seçmenlerinin profiline baktığımızda kazanan değerler üzerinden siyaset yapanlar olmuştur. Demek halkın büyük bir oranı inandığı değerlerin AKP ile tehdit edildiğini görmeye başladığını anlayabiliriz.
Öte taraftan halkın tüm değerlerini siyasete alet eden AKP'nin bu icraatlarının hiç kimseyi tatmin etmediğini rahatça söyleyebiliriz.
AKP bunu görebilecek mi? Zannetmiyorum. Yapısı doğru icraatlara muktedir olmaya uygun değil. Bu politikalarla da her değeri incitecektir. Kürtleri tatmin etse Milletçileri, Laikleri tahrik edecek; Laik ve Milletçileri tatmin etse Kürtleri incitecektir. Dindarları tatmin etmek istese yine laik ve kemalistlerin tepkisini çekecektir. En çok önem verdiği laik ve Kemalistleri tatmin etmek istese dindarları ürkütecektir. Böylece her halk değeri kendini tehdit altında hissetmesinin devamına sebep olacaktır.
Hem AKP'nin hatalarını göremiyeceğinin delili, Başbakanın Antalyanın kaybedilmesi ile ilgili yaptığı yorumdan çok net anlaşılır. ış yapanın tercih edilmediğini söyleyerek başarızılığın faturasını, halkı şikayet ederek, halka çıkarması manidardır.
Hem, üç seçimi mağduriyet siyaseti ile kazanan ve bu mağduriyet siyasetinin artık tutmayacağını gören ve halkın muktedir bir iktidar istediğini anlayan AKP, mağruriyet siyasetine girmekle kendini hançerledi. Çünkü, eğer muktedir ve güçlü imajı veren bir siyaset içine girersen halk o noktada icraata bakar: Bakar görür ki mağruriyet mağduriyet gibi sözde kalmış. Sırtını çevirir.
AKP aleyhine var olan tüm olumsuzlara rağmına bu kadar yüksek oy almasının sebebi, ancak yukarda saydığım beş madde olabilir. Elbette yandaş medyanın payını göz ardı etmeden.
Yoksa, AKP bu oyu hak edecek hiç bir icraat yapmamış. Yapmış diyenler ekseri liderlerinin istikametinde giden tarafgirlerle, AKP'den nemalanan yeni oluşmuş burjuvadir.
AKP'nin yapması gereken şey, değerler üzerinden olmayan, ama her değeri kucaklayan ve rahatlatan, değerlerin mağduriyetini gideren, adalete, hak ve hürriyetlere dayanan yapısal reformlara gitmektir. Siyasetin dünya işlerini düzenleme sanatı olduğunu idrak ederek dünya hayatının rahatını getiren politikalara izlemelidir. Adelet reformu, hak ve hürriyetlerin temini, ekonomik paketler; vergi indirimleri, üretimi ve istihdamı artırıcı önlemler, tarım reformu, turizmin problemleri, eğitim, asayiş, gençlik konularında yapısal reform niteliği taşıyacak politiklar geliştimelidir.
Yani, gerçek politika yapmalıdır. Günübirlik politikalar iflas etmiştir.