Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

26.03.2009, 20:17

Tereddütleri izale için

Tereddütleri izale için


Yaklaşık iki aydır aralıklı şekilde devam eden 33 bölümlük "Ahrar–Demokrat çizginin 144 yıllık serüveni" başlıklı seri yazının, bugün itibariyle sonuna gelmiş bulunuyoruz.

Bu yazı serisi boyunca, çok sayıdaki okuyucularımızdan müsbet–menfî tepkiler aldık. Ayrıca, bu vesileyle birikmiş bir yığın soru var, konu var önümüzde.

Bunlara da, inşaallah önümüzdeki günlerde değinmeye ve kapasitemiz ölçüsünde suâllere cevap vermeye, izahatta bulunmaya gayret edeceğiz.

Seçim atmosferine girdiğimiz günden bu yana dikkatimizi çeken en mühim meselelerden biri ve belki de birincisi, bazı okuyucularımızın zihnen yaşadığı tereddüt ve siyasî tercihteki bocalama hali olmuştur ki, bunun bizlere hiç yakışmadığını düşünmekteyiz.

ışte, bu son yazıyı da, tereddütleri izale maksadıyla sizlere takdim ediyoruz. Geniş bir özetini sizlere takdim edeceğimiz aşağıdaki yazı, esasında bundan 17 sene evvel yazıldı. Neşir tarihi 17 Aralık 1992.

Maalesef, o tarihte de ciddî tereddütler vardı. Hatta, birlikte çalıştığımız arkadaşlardan meselâ üç tanesi, Demokratları desteklemekten vazgeçtiklerini, artık "din adına" siyaset yapanları desteklemenin vakti geldiğini, yani kendilerince zamanın "ıttihad–ı ıslâm Partisi"ni desteklemek zamanı olduğunu ifade ile, bundan böyle Erbakan liderliğindeki RP için çalışacaklarını açıkça dile getirdiler.

Nitekim, o günden itibaren, önce siyasî tereddüt pompalayan yazıları döktürmeye, ardından da ufaktan ufaktan adres göstermeye başladılar. Haliyle, bu minval üzere gitmenin ve birlikte çalışmanın imkânı kalmadı, ipler kopma noktasına geldi ve bizden ayrılmak durumunda kaldılar.

ışte, aşağıdaki yazıyı, böylesi bir atmosferde kaleme almıştık. Bugüne de bir faydası olur ve bazı kardeşlerimiz yanlışa düşmekten kurtulur ümidiyle sizlere takdim ediyoruz.

"Siyasî tereddüt"

"Siyasî düşünce farklılığı, günümüz demokrasisinin bir îcabıdır. Her bir vatandaş, vicdanî kanaatine göre bir siyasî partiye teveccüh edebilir. Kimse kimseyi aksî bir istikamete zorlayamaz; bunda icbara ve ikraha gidemez.

Vicdanî kanaatle beraber, aklî muhakemeyi de ön planda tutanların, kendileri için esas aldıkları bazı ölçü ve esaslar vardır. Bu itibarla, Yeni Asya okuyucusunun ve camiasının da kendisine göre birtakım ölçüleri, prensipleri vardır. Bu ölçü ve prensipleri de, asrın imamı Üstad Bediüzzaman’ın çağın tefsiri olan Risâle–i Nur Külliyatından alırlar.

Başkasının kendisi için esas aldığı ve usûl olarak tatbik ettiği ölçülere saygı gösterdiğimiz gibi, başkasının da bizim siyasî kanaat ve düşüncelerimize saygılı olmasını istemek, en tabiî hakkımız olsa gerektir.

Bu arada meselâ denilebilir ki: Bediüzzaman’ın siyasî yönünü siz mi temsil ediyorsunuz veya sizin bu meyanda hiç hatanız olmamış mıdır?

Evvelâ şunu kaydedelim: Doğru veya yanlış, ama çok şükür ki mazimizde siyasî kırıklar, zigzaglar yoktur. Bize göre artık tescil olmuş bu gerçeğe şayet bir itirazı olan varsa, gelsin bunu ispat etsin. ıspat edemiyorsa, o halde önce kendi mazi dosyasına bir baksın; sonra da gelip çuvaldızı bize batırsın.

Zaman zaman ‘doz’ ayarsızlığı veya fürûattaki muhtemel hatalarımız olmuş olsa dahi, Bediüzzaman Hazretlerinin tayin ettiği ‘siyasî rota’dan, siyasî çizgiden ayrılmadığımızı; yüzümüz ak ve başımız dik olarak, dünya âleme maaliftihar söyleyebiliriz.

Hal böyle iken, birtakım dostların bazan siyasî tereddüde düştükleri de bilinen bir vakıadır. Acaba niçin ve hangi zamanlarda bu tereddütler hâsıl oluyor?

Bu tereddütlere, genellikle ihtilâl ve darbelerin akabinde, dindarların siyasetle olan münasebetlerinin tartışma konusu olduğunda, parti liderleri değiştiğinde, ortaya yeni liderler çıktığında, umumî veya mahallî seçim dönemlerinde rastlamak mümkün.

Tereddütlerin yaşanmasında da, şahsî kanaat ve sathî, indî nazarın payı büyüktür. Oysa biz, “Sahibüzzaman”ın çizdiği ana rotayı esas almalı ve ona uymalı değil miyiz?

ışte ey sadık dost ve ey yoldaş–ı aziz! Acaba Bediüzzaman’ı her yönüyle bir üstad kabul edenin dünyasında böyle tereddütlerin yeri yurdu var mıdır?

Bediüzzaman’ın siyasete bakışını net olarak görememek veya bilmemek, o zâtın bir ‘siyasî görüşü’nün olmadığını göstermez. Madem ki bir siyasî görüş ve kanaati var, o halde bu husus nasıl ve ne şekilde anlaşılabilir? Buna açıklık getirmek için, evvelâ iştirak edemeyeceğimiz ve Üstadımızın girmemize ruhsat vermediği, yani bizce desteklenmemesi gereken siyasî teşekkül ve cereyanlara şöyle bir bakalım:

* Dine ve dindarlara muarız olanlar. (En harbî düşman burada.)

* ıhtilâl ve darbeleri meşrû görenler. (Dost–düşman birarada olabiliyor.)

* Siyaseti dinsizliğe âlet edenler. (En harbî düşman budur.)

* Dini siyasete âlet edenler. (En sinsi tehlike burada.)

* Din nâmına siyasete girenler. (En büyük risk burada.)

* Birinin hatasıyla yakınlarını cezalandıranlar. Ferdin hukukunu fedâ edenler.

* Irkçılık mânâsında millîyetçiliği esas alanlar. (Türkçü–Kürtçü... fark etmez.)

* Hiç iktidar şansı olmayan grup, kılik, hizip partileri veya büyük de olsa misyondan ziyade şahsa odaklı partiler.

ışte bu türden anlayışlara sahip partilere Üstad Bediüzzaman’ın tarafdar olduğu veya tasvib ettiğini söylemenin doğrulukla, ciddiyetle ve hakperestlikle bir alâkasının olmadığını düşünüyoruz.

O halde, tasvib edilebilecek ve desteklenebilecek bir siyasî misyonun nasıl ve kimlerlerden teşekkül ettiğini gösterecek ve muhtemel tereddütleri izâle edecek bir kaç noktayı da nazara vererek mevzuyu toparlamaya çalışalım:

* Hem demokrat, hem de vicdan hürriyetine samimane tarafdar olanlar.

* Maharet ve kabiliyet sahibi olanlar.

* ıktidar olma şansına sahip olanlar.

* Dindar veya dine hürmetkâr olanlar.

* ıdare ettiği halka ters düşmeyenler.

* Birinin hatasıyla, başkalarını mesul tutmayanlar.

* Bir ferdin hukukunu bütün millet için dahi olsa fedâ etmeyenler. Ve,

* ‘Ehvenüşşer’ ile tam hürriyete yol açanlar. Ki, meselenin asıl nirengi noktası da budur."


M. Latif SALıHOğLU
26.03.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir