Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

26.02.2009, 08:26

Değişim

Değişim


CHP’nin çarşaf ve Kur’ân kursu açılımı yoğun kamuoyu tartışmalarını beraberinde getirdi. Yapılan yorumların mantığı, şekli ve içeriği ne olursa olsun ciddî bir değişim vakıası ile karşı karşıyayız.

Seçim sathı mailine girdiğimiz şu günlerde CHP’nin açılımı basit bir pragmatik çıkış veya seçime dayalı bir siyasî çıkar olarak yorumlanabilir. Fakat bir gerçeği göz ardı edemeyiz; cumhuriyet Türkiye’sinin sekülerleşme ve laikleşme seyrüseferinde başat rol oynamış bir kitle, söylem bazında da olsa ikinci bir ciddî değişim sürecine girmiştir.

CHP’nin tarihsel süreçteki birinci köklü kırılması 1945 sonrasına tekabül eder. Aslında değişim, hayatın vazgeçilmez gerçeğidir.

Değişim çok yönlü ve çok geniş bir kavram olup ontolojik anlamda zerrelerden yıldızlara kadar uzanan sonsuz bir etki alanına sahiptir.

Bu etki topluma kadar uzanarak beşeriyet alemini de içine alır. Bu anlamda hiçbir birey, grup ve toplum kendini değişim gerçeğinden soyutlayamaz. CHP dahil!

Öncelikle bu açılım, yıllarca ezilmiş ve horlanmış bir toplumun kendini bulma refleksinin CHP’ye izdüşümüdür. Bu dönüşüm, 1947 tarihli keskin manevra kadar tesirli olmasa da akıntıyı geri çevirememe gerçeğini hatırlatması açısından önemlidir. Sosyal değişmeler kendi doğal mecrasında gerçekleşmediği zaman karşılıklı gerilim ve çatışmaları beraberinde getirir.

Said Nursî der ki; “Hayat-ı içtimaiye-i insaniyede (toplum hayatında) bir çığır açan, kâinattaki fıtrat kanunlarına muvafık hareket etmek zorundadır.”

Böyle bir uygunluğu/paralelliği dikkate almayan her hareket anarşiyi doğurur ve ters teper.

Konuyu iyi analiz etme açısından ülkemizdeki toplumsal değiş(tir)menin tarihsel ve entelektüel kökenine inmekte fayda var. Bu coğrafyada yaşayan Müslüman toplumun yapısı, büyük sosyal mühendislik projeleri ile değiştirilmek istendi. Kökleri çok derinlere dayanan bu projeler, Bediüzzaman’ın çizdiğ şemaya uygun değildi. Yani fıtri değildi!

Sürecin hareket noktası olarak da Tanzimat’ı koymak daha doğru olur. Tanzimat büyük bir toplumsal ve zihni dönüşümün adıdır. şerif Mardin, Tanzimat olayını Osmanlı’nın lâikleşme hareketi olarak görür.

Dönemin fotoğrafını iyi çekenlerden birisi de Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Tanpınar’a göre Tanzimat, bir medeniyet dairesinden başka bir medeniyet dairesine geçiştir. Pek tabiîdir ki bu geçiş süreci itikadi, fikri ve felsefi birçok buhranı beraberinde getirdi. Bu buhranları bilge sadrazam Said Halim Paşa çok iyi analiz eder.

Tanzimat neslinin hedeflediği sosyal ve siyasi atmosfer, ıttihad ve Terakki geleneğini ve mantığını doğurdu. Bu geleneğin zihniyet taşıyıcısı bugün CHP’dir. Bu siyasi kökler üzerinde hayat bulan CHP, 1920-1950 tarihleri arasında tarihte emsaline çok az rastlanır manevi bir tahribat yaptı. Toplum çok büyük bir travma geçirdi.

Toplumu bin yıldır şekillendiren köklü inançlar, kısa zaman içinde şiddetli bir reaksiyon olarak karşı duruşa geçti. 1950 seçimindeki patlama budur!

Bediüzzaman’nın bu dönemdeki efsanevî duruşu çok dikkate değerdir. Bediüzzaman, şiddete başvurmadan, akılları, ruhları ve davranışları terörize etmeden bir destan yazmıştı.

Tek parti ideolojisi yaptığı yanlışı fark etmişti ama artık çok geç olmuştu. CHP’deki 1945 sonrası adım adım değişim bunun göstergesidir. 1947 Aralık ayında yapılan CHP kongresi bu geçiş döneminin başlangıcı sayılabilir. Bu kongrede yapılan konuşmalara baktığınızda bir devrin kapandığı görülür. Hedef toplumdaki dini hissiyatı politik bir manevra ile kullanmaktı! Bu dönem CHP’de sembolik anlamda ciddî dönüşümleri beraberinde getirmişti. Çok ciddî ve şaşırtıcı adımlar atılmıştı.

Mesela ımam-Hatip okulları ve ılahiyat Fakültelerinin açılması, ilkokul 4. ve 5. sınıflara seçmeli din derslerinin konulması, 1925 yılından beri kapalı olan türbelerden 19’unun ziyarete açılması, medrese kökenli ve Sebilürreşad kadrosundan şemseddin Günaltay’ın Başbakanlığa getirilmesi bunlardan bazılarıdır.

Bütün bu kararlar elbette ki derinlikli fikri dönüşümler ve kapsamlı projeler değildi. Bunlar daha çok dönemsel ve pragmatik hesaplardı. Dünya siyasî konjonktürün etkisini de göz ardı etmemek gerekir. Rusya kaynaklı güvenlik endişeleri ve dünya genelindeki paradigmal dönüşümler bu değişimde büyük rol oynamıştı.

ışte tam bu atmosferde (1947) Bediüzzaman hazretlerinin CHP Genel Sekreteri Hilmi Uran’a yazdığı bir mektup dikkatimizi çeker. Mektup, din-toplum ve siyaset ilişkisini çok iyi analiz eden ve siyasî başarıların altında yatan gerçekleri anlatan bir mektuptu.

Bugünkü CHP yönetimine ve siyasi iktidara da yol gösterici olan bu mektubu sonraki yazılarda inşaallah ele alalım.

ıBRAHıM KAYGUSUZ

26.02.2009

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir