Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""resha_resha""
bismillah
Müslüm efendi r.aley hz.lerinin bize ders arkadaşı oluşunu ifade etmesi (bizi onun derecesine çıkarmadı, haşa o da bizim sevyemize inmemiş) biz ona Üstadı hakiki olarak bakmışız bakarız risale i nurlarda üstadın ilk halka talebelerinin üstada olan tavrına bakan nerde ne yapması gerektiğini bulsa gerek...
aczi_reşha
Alıntı sahibi ""Bediüzzaman Said Nursi""
Hem, belki karşımıza aldanmış veya aldatılmış bazı hocalar ve şeyhler ve zâhirde müttakîler çıkartılır. Bunlara karşı vahdetimizi, tesanüdümüzü muhafaza edip onlarla uğraşmamak lâzımdır, münakaşa etmemek gerektir.
Kaynak: http://www.risaleara.com/oku.asp?id=1918
Alıntı sahibi ""ruhefza""
Aman Ya Rabbi neler olmuş burda..
Keçeli Talha asayiş berkemal bakıyorum da..
Alıntı sahibi ""Yazar başkasından aktararak""
Vatan'dan Ruşen Çakır, 15 Eylül günkü yazısında "Aczimendiler ve ısmailağacılar" şeklinde isim yapan iki dinî grup arasında mukayeseli bir değerlendirme yaptı. Ehemmiyetine binaen, dikkatinize sunuyoruz. Özellikle Müslüm Efendiyle ilgili birileri tarafından "kullanma/kullanılma" noktasını hayli düşündürücü bulduğumuzu bu vesileyle bir kez daha belirtmek istiyoruz. ışte Ruşen Çakır'ın değerlendirmesi:
"Aczimedilik ne olduğu, nerden çıktığı, ne dediği belirsiz bir gruptu. ısmail Ağa ise çok derin tarihsel kökleri olan bir tarikat.
"Aczimendilik bir gecekonduydu. Bir avuç işsiz güçsüz gençten ibaret, yerel bir hareketti. Ülkenin her yanında, hatta Avrupa’da da örgütlü olan ısmail Ağa’yı ise kocaman bir siteye veya bir gökdelene benzetebiliriz.
"Aczimendilerin değneklerinden başka kaybedecek pek bir şeyleri yoktu. ısmail Ağa ise genellikle alt orta sınıflara seslenmekle birlikte epey varlıklı bir cemaattir.
"Özetle, Aczimendiler her türden provokasyona fazlasıyla teşneydiler. Liderleri Müslüm Gündüz’le yaptığım bir sohbeti hatırlıyorum. Birileri tarafından kullanılmak istendiğini kabul ediyor, ama esas kendisinin onları kullandığını ima ediyordu. Yanıldığını çok kötü anladı. Ama onun yanılgısının faturasını tüm Türkiye, özellikle de ıslâmî grup ve cemaatler ödedi.
"ısmail Ağacılar ise, paranoyak denecek ölçüde provokasyondan uzak durmaya çalışırlar. Çünkü Mahmut Hocanın 1980 başlarında cinayete azmettirmekten yargılanmış olması cemaatte çok derin izler bırakmıştır.
Alıntı
Ergenekon’la bağlantılı olduğu ileri sürülen ve operasyon geçiren bir emekli albayın ‘şizofren tetikçi bulun veya imal edin’ dediği ileri sürülüyor. Bu haberden sonra, nedense aklıma Danıştay Dâvâsı sanığı Alparslan Arslan’ın tutarsız açıklamaları düştü. Ardından Ergenekon Dâvâsında, Ergenekon liderleriyle olduğu varsayılan bağlantıları... Bu dâvâyla bağlantılı olarak, Ergenekon dâvâsı sanıklarından bazılarının, Susurluk kazasını haber verdikleri gündeme geldi ve bu meyanda aynı çevrelerin 28 şubat sürecinde Ali Kalkancı’yı da ihbar ve ifşa ettiklerini öğrenmiş olduk. Bugünlerde tam da başörtüsü meselesi dallanıp budaklandı ve bir rejim krizine evrilmekte olduğu bir sırada Müslüm Gündüz’ün dışında sabıkan Alparslan Arslan’ın da avukatlığını yapmış olan Abdurrahman Sarıoğlu’nun Milliyet gazetesinde şaşırtıcı bir açıklaması yer aldı: “Tek başına, başörtüsü için yaptı...” Yani bu ortamda gerekirse başörtüsü için kan dökülebileceğini söylemiş oluyor. Acaba kime mesaj veriyor? Sarıoğlu’nu birçok tali meselelerden de tanıyoruz. Sözgelimi bir zamanlar Bursa Ulu Camii şadırvanında unuttuğu ve içinden müstehcen materyallerin çıktığı söylenen çantasından. Yine Kadıköy’de bir döviz bürosunda sebebiyet verdiği kargaşa veya arbededen.
Alıntı
Son günlerde gazete manşetlerini oluşturan haberler, bana pek “yabancı” gelmiyor. Her yıl yapılan bir defile, birden bire “Başkent’te bir tesettür defilesi” adıyla manşetlere taşınıp, günlerce gündemde tutuluyor. Tesettür defilesini düzenleyen adamın, “üç eşli” biri olduğu vurgulanıyor. Kendisiyle röportaj yapılarak, “dini kullanan bir sapık” olarak lanse edilmeye çalışılıyor. Onun etkileri geçmeden, “çok daha etkili” bir “uygunsuz durum” ortaya çıkarılıyor.
Belli grubun gazeteleri, birinci sayfadan manşetlerle, sağ görüşlü bir gazetecinin “küçük bir kızı tacizini” dillerine dolayıp “laiklik elden gidiyor” psikolojik savaşına “medyatik destek” veriyor. 78 yaşındaki zanlı da “dini bir sapık” olarak lanse edilmeye çalışılıyor.
Kendinden 50 yaş genç biriyle evlenen gazetecinin 14 yaşındaki bir kızı nasıl ve hangi yollarla taciz ettiği, seri röportaj olarak anlatılıyor. 28 şubat’ta da aynı şeyler olmuştu.
şu an, yurtdışında lüks bir hayat süren Fadime şahin, bir gece ansızın, Aczmendi tarikatı lideri Müslüm Gündüz’le basılmış, gazete ve TV’lerimiz de, bu “müthiş haberi” sürekli olarak, saygıdeğer halkımızın dikkatine sunmuştu.
O sırada Fadime şahin de, yaşlı gözlerle hemen her haber programında yer almıştı. 28 şubat post modern darbesi gerçekleştikten sonra, ortada ne şeriat kaldı ne Aczmendiler ne de Fadime şahin. Türkiye, tarihinin en büyük ekonomik krizini yaşayan bir ülke oldu.
28 şubat’ın ardından gelen ekonomik krizde bankasını ve medya grubunu kaybeden Dinç Bilgin’in şu sözlerini bir kez daha hatırlayalım. “28 şubat döneminde önce Ankara büroları devşirildi, onlar da merkeze etki etti. Büyük gazetelerin askerle teması vardı.
O dönemde ‘gayri nizami harp’ yöntemleri uygulandı. Büyük hatalar yaptık.” Dinç Bilgin, hatasını kabul etti ve pişman olduğunu söyledi.
Ya Kartel medyasının diğer ortağı ne yapıyor? Ergenekon çetesinden tek laf etmiyor, bombaları görmüyor, ama bir tekstilci üç eşli ise, “rejimi tehlikeye atan bir sapık” olarak lanse edilmeye çalışılıyor.
Alıntı
Bugün, Türkiye’de, bir kesimin, başörtülü kızların üniversiteye girmesini, “laik cumhuriyete karşı bir tavır” diye değerlendirip paniğe kapılmasının temelinde, 28 şubat’ta oluşturulan bu zihin bulanıklığı yatıyor.
ınsanlar, o dönemde şartlandırıldı; ürkütüldü. Lütfen 28 şubat öncesinin gazetelerine bakın: ırtica gündemde miydi? Taksim’e cami, Fatih’in Çarşamba semtinde sarıklı ve cüppeli insanlar, Aczmendi şeyhi Müslüm Gündüz, Fadime şahin, Ali Kalkancı, Sincan’daki Kudüs Gecesi, Genelkurmay brifinglerinde gazetecilerin ellerine tutuşturulan yeşil sermaye listeleri, Kur’an kurslarında Atatürk karşıtı yemin ettirildiği yalanı, her gece televizyon ekranına yansıyan zikir görüntüleri... 28 şubat öncesinde ve sonrasında, sadece birkaç fırça darbesiyle oluşturuldu bu gergin ortam. Bugün başörtülü genç kızlarımızın üniversiteye gitmelerini laik cumhuriyet adına engellemeye çalışanlar, işte o günlerden bize miras kaldı.
Alıntı
Yakın tarihte ısmail Ağa cemaatine ve Cübbeli Ahmet Hoca diye anılan şahsa yönelik, bilinen odakların yaptığı propaganda ve yayınları ibretle seyrettik. Uzun bir süre önce de “Aczimendi”lerin lideri diye bilinen Müslüm Gündüz ile ilgili teşhir ve yayınları da ibretle hatırlıyoruz hepimiz.
Çok daha uzun yıllar önce, aynı taktiklerin bizzat Bediüzzaman’a da uygulanmaya çalışılmış olduğunu görüyoruz. Aynı ifsat komiteleri, Bediüzzaman’ın şahsında Nur hareketini akim bırakıp, hizmetlerine set çekmek için, Bediüzzaman’a akla gelmedik yalan ve iftiralarda bulunmuşlardı.
Din düşmanlarının bu kurnazca taktiklerini çok iyi tahlil eden Bediüzzaman ise, onların bu şeytanî plânlarını, “Zaman cemaat zamanıdır, bâkî hakikatlar, fani şahıslar üzerine bina edilemez” diyerek oldukça enteresan ve dikkat çekici bir metodla bozmuştur.
Bediüzzaman’ın kendi ikrarıyla fanî şahsını ulvî dâvâsından ayırıp, ayrı bir yere koyması; akılları sıra Bediüzzaman’ı çürütmekle, eserlerini ve müntesiplerini de çürütüp hizmetlerine mani olacaklarını zanneden malûm çevrelerin şaşkınlığını, Bediüzzaman’ın ise gerçek bir dâvâ sahibi olduğunu gözler önüne sermişti.
Bediüzzaman, din düşmanlarının bütün plânlarını bu şekilde boşa çıkardıktan sonra kendi talebelerine de aynı mesajı vererek, yani Nur hizmetinde şahısların değil, şahs-ı manevînin önemli olduğunu, insanların görüş ve düşüncelerinden ziyade kitabî ifade ve tesbitlerin daha tesirli olduğunu, kişilerin görüşlerinin yerine prensip ve şûrâya dayanan düstur ve kararların daha geçerli olduğunu beyan ederek Nur hizmetinin etkililiğini ve kalıcılığını temin etmiştir.
Alıntı
bilirsiniz nazar ile niyet mahiyeti eşyayı tağyir eder...
Alıntı
yazmışsını''Üstad kendisi sarık cübbe giydiği hâlde yakın hizmetinde tuttuğu talebelerinde bunu göremezsiniz. Sakalı olmaması meselesini ise zaten açıklıyor, konumuz şu an o değil.''
aynen yazdığınızı yazdım ve anladığımı yazıyorum;
üstad r.a kendisi Zatten sarık ve cübbe giyerek sarık ve cübbe meselesini halletmiştir '' taleblerinden sakal bırakanlarda sakal meselesini halletmiştir...
Alıntı
ve üstadımızın da ifadelerinde '' bid at rejiminin kendi maksadına hizmet ettiremeyeceği tek usulun sünneti seniyye olduğunu anlıyoruz'' bid at rejimi sünneti kullanamz ...
sünnetler ise çok
vazife ise geniş
Cadde i kübra ise tüm ümmeti içine alır
Alıntı
NOT; şu ana kadar yazdığım tüm yazılarda kısaca ifade ettiğim şu olmuştur
her cemaat veya meşreb risale den anlayışını önünde bulunan ağabeyinin
( ki o vazifelidir) onun tavsiyelerine uygun yapıp onlara saygı ve vazifelerinde daha üstün bir nazarla bakması bakmamız zira '' vazifelidir...
Alıntı
son olarak ; üstadımız r.a hada çok eziyetler ettiler talebeleri r.aleylerede bunlar bilinir.. ve buda bilinirki bir deprem veya taarruzda en şiddetli merkez odak etkilenir.. 28 şubatta elbette zor günler yaşandı amma hele birde bizim yaşadıklarımız nazara alsa zot günleri yaşayıp hak dava eden ler bize neler edildi, sokaklarda nelerle karşılaştık, zira her yerde giysimiz ile zatten belli idik...
Alıntı
Hem bizlerede iszlerede ve müslümanlarad eziyet edenler, zulmedenlar aynıdır , her zaman başka bahaneler ile yapmışlar yapıyorlar, bir gün bahaneleri benim yaşamım olur, bir gün senin ağabeylerinden r.aleylerden birinin bir sözü olur, bir başka gün başka bulurlat ZıRA ıSLAM ADINA YAPILAN NE Kı VAR ONLAR ıÇıN ZATTEN SALDıRı BAHANESıDıR. sadece zemine bakıyorlar her ne ise...
Alıntı
sizin dediklerinize bu nama ve anlayışla katılıyoruz ve biz sizleri risale i nur dairesi içinde görüyoruz en ağır ithamda yapılsa bizlere hakkımız alemi islama helaldir biz kardeşiz ve nizzada etmemişiz etmeyizde.. sanaldan yazışmamız sebebi ile yanlış anlamalar oluyor ...
Allah u teala sizleride bizleride RıSALE ı NURLARI NEFSÜL EMıRDE Kı HALı ıLE ANLAYIP RAZI OLACAğI HALLERLE YAşAYIP HUZURUNDA RıSALE ı NUR TALEBELERı OLARAK KABUL ETTıKLERıNDEN edip yanlış anladığımız yer var ise hatamız var ise ki vardır af edip doğrusu ile hallenmeyide nasib ede...
Alıntı
hasbunallahu ve niamel vekil