Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

16.06.2008, 10:50

Ezanın aslına çevrilmesi teklifi..

***
16 Haziran saat 15:00'te meclis Fuat Hulusi Demirelli'in başkanlığında toplanarak Arapça ezan tasarısını görüşmeye başlanmıştır. ılk konuşmayı Adnan Menderes yapmıştır: "Arapça ezan hakkında DP meclis grubunun aldığı kararın gazetelerde ve radyo ile yayınlandığını ve bunun neticesinde Arapça ezan okumak gibi hadiselerin artacağını ve bu hususta bir kanun kabul edildiğinden bunların suç sayılacağını, bunu için bu tasarının bir an evvel gündeme alınmasını istedi." (Yeni Sabah). Menderes konuşmasında teklifin ivedilikle gündeme alınmasını istemiş ve başkan Demirelli, adalet encümeninin de aynı teklifte bulunduğunu bildirerek teklifi oya sunmuş ve kabul edilerek teklifin müzakeresine geçilmiştir.

CHP grubu adına (metni, şemsettin Günaltay tarafından hazırlandığı bildirilen) konuşmayı Cemal Eyüpoğlu yapacaktı. Başkan teklifin aleyhindeki konuşmanın yapılacağını söylemesi üzerine hem CHPliler ve aynı anda Eyüpoğlu lehte konuşulacağını bildirerek biranda hem bir şaşkınlık hem de memnuniyet havası esmiştir. Eyüpoğlu'nun konuşması:

"Bu memlekette milli devlet ve milli şuur politikası Cumhuriyetle kurulmuş ve CHP bu politikayı takip etmiştir. Ezan meselesi daima bir dil meselesi, bir milli şuur meselesi olarak telakki edilmiştir. Devlet politikası mümkün olan her yerde Türkçe konuşulmasını emreder. Türk vatanında ibadete çağırmanın da öz dilimizde olmasını bu bakımından daima tercih ettik: Türkçe ezan veya Arapça ezan üzerinde bir politika münakaşası açmaya taraf değiliz. (Bravo sesleri ve alkışlar). Milli şuurun bu konuyu kendiliğinden halledeceğine güvenerek Arapça ezan meselesinin ceza konusu olmaktan çıkarılmasına aleyhtar olmayacağız (Alkışlar ve Bravo sesleri)" (Son Posta, Yeni Sabah 17.06.1950)

Tasarı üzerinde Sinan Tekelioğlu : "Atatürk sağ olsaydı o da ezanın Arapça okunması meselesi üzerinde büyük meclis gibi düşünürdü" diyerek ezanın Türk dili ile okunmasında bir mahzur bulunmadığını ve milletin kendilerini bu kanunu kabul etmeleri için seçtiğini söyledi". (Y. Sabah)

DP den Talat Vasfi Öz "Arapça ezanın kaldırılarak Türkçe okunmasını 17.08.1932 de Atatürk'e atfen Diyanet işleri reisi tarafından tebliğ edildiği ve asıl Arapça ezan okunması yasağının Türk ceza kanununa 1941 senesinde konduğunu, ezandaki lafızların Peygamber tarafından tertip edildiğini söyleyerek, “Ezan farzı kifayedir. Ezan din dili ile olmayınca namazın da olmayacağı bazı sarihler tarafından ileri sürülmektedir.” dedi (Yeni Sabah).

Bu müzakerelerden sonra kanunun yayın tarihi üzerinde de konuşmalar olmuştur. Bir DP milletvekili kanunun kabul edildiği tarihte yürürlüğe girmesini istedi. Bir diğeri bunun mümkün olmadığını, fakat Resmi Gazetede neşredilir edilmez başbakanlığın telgrafla derhal bütün illere bildirebileceğini ve bu sebeple yarın Arapça Ezanın okunmasının mümkün olduğunu söylemiştir.

Müzakerelerin bitiminde el kaldırma suretiyle yapılan oylamada tüm DPli ve CHP'nin büyük ekseriyetinin oylarıyla kabul edildi. Böylece ısmet ınönü ve birkaç milletvekili dışında büyük bir ekseriyetle kabul edilmiş oldu. DP nin yanında CHP'nin tavrı da takdir toplamıştır.

Türk Ceza kanununun 526. maddesinin 2. fıkrası değiştirilerek 5665 sayılı kanunla değiştirilmiş ve Cumhurbaşkanı tarafından tasdik edilerek 17 Haziran 1950'de yürürlüğe girmiştir. Sürekli alkışlarla kabul edilip yürürlüğe giren kanun telefonla vilayetlere bildirilmiştir. (Yeni Sabah, Son Posta, 17.06.1950).

2

16.06.2008, 10:51

***
“Ezanın din dili ile okunmasına başlandı.”

Ezanın serbestisi ilk sayfadan okuyuculara duyurulurken bazı gazeteler büyük puntolarla ve manşetten vermişlerdir. Son Posta "Ezanın din dili ile okunmasına başlandı" başlığıyla haber vererek, yasağın kaldırılışının vilayetlere ve vilayetlerden tüm ilgililere tebliğ edildiğini yazmıştır.(18.06.1950). Ayrıca kanunun Ramazan ayına yetiştirilmesi, şehirde geniş halk kesimi tarafından memnunlukla karşılandığını yazdı. Bu kanunun yürürlüğe girmesiyle birlikte ; Arapça ezan okuma suçundan takibata uğrayanların, mahkum olanların mahkumiyetlerinin infaz edilmeyeceğini yazmıştır. Diğer yandan, mareşal Çakmak'ın cenaze töreninde Arapça ezan okuyup tekbir ve tehlil getiren 45 şahıs hakkındaki takibatın da durdurulduğunu yazdı.

Aynı gazetenin ızmit muhabiri şu haberleri aktarmıştır: "Ezanın din dili ile okunması serbestliğini radyo ve gazeteden öğrenen ızmitliler bugün öğle (17 Haziran) namaz vaktini sabırsızlıkla beklemişlerdir... Müezzinler çift olarak ezana başladıklarında hocalar da halkla beraber duâ ederek hazırlanmış olan kurbanlar kesilmiştir. Halk ağlayarak birbirini tebrik edip kucaklaşmıştır. Ayrıca dün toplanan 1200 imzalı tebrik teli de bugün BMM başkanlığına çekilerek lâikliğin hürriyete kavuşmasından dolayı dokuzuncu devre BMM' ne ızmitliler minnetlerini bildirmişlerdir. Köylerde de ezan vakti halk kadınlı erkekli olarak camileri doldurmuşlar ve ezanı gözyaşları dökerek dinlemişlerdir." Buna benzer haber Konya muhabiri tarafından da bildirilmiştir.

Yeni Sabah Gazetesi bazı üniversitelilerin Başbakana çektikleri telgraflara yer vermiştir.

"Sayın Başbakanımız Adnan Menderes Ankara

Bütün ıslâm aleminin, Müslüman Türk Camiası ve Türk gençliğinin en derin sevgi ve muhabbetini kazandıran Ezanı Muhammedi'nin aslı şekline müsaade ile Demokrasinin kabul ettiği hakiki vicdan hürriyetine doğru ilk adımı atmış olan Başbakanımızı biz ıstanbul Üniversitesi Gençliği de bütün ruhumuzla tebrik ederken, vatan, millet ve din hizmetinde hayırlı muvaffakiyetler diler, samimi hürmet ve selamlarımızı arz eder.

187 Üniversiteli adına,
Alaettin Yılmaztürk

3

16.06.2008, 10:53

***
27 Mayıs Darbesi ve Ezan

Arapça ezan okuma serbestisinin meclisin ezici ekseriyeti ve CHP'nin de desteğiyle kanunlaşmasına rağmen olay kapanmış olmasına rağmen, karşı olanlar 27 Mayıs darbecilerinden ivedilikle Arapça ezanın yasaklanması ve dinde reform yapmalarını istemeleri çok dikkat çekicidir. Cemal Gürsel ve ekibinin ezana karışmadıkları, 12 Mart ve 12 Eylülcülerin de müdahale etmemelerine rağmen 28 şubat sürecinde konunun tekrar gündeme getirilmesi, bunun sözcülüğünü yapan Cemal Kutay'ın sözlerinin ve (TV' lerde) söylediklerine benzer ifadelerin 39 yıl önce Kemalist Osman Nuri Çerman tarafından savunulması daha da dikkat çekicidir. Cemal Kutay, tarihimizdeki yenileşme hareketlerinin başarısızlığını sadece dine ve din adamlarına yüklemektedir. 39 yıl önce Osman Nuri Çerman da benzer ifadelere yer vermektedir : "Genç Osman'ı öldürenler din adamları... III.Selim'in bütün yeniliklerini yok eden Kabakçı Mustafa'yı ve halkı şeyhülislâm Topal Ataullah Efendi başta olduğu halde zehirlenen din adamlarıdır... Memleketi felakete sürükleyen insanlar birkaç müstesnası olmakla beraber hep din ve dini öne süren adamlardır. Hala saygı görmeleri şaşılacak şeydir. Halk bunlara niçin aldanıyor çünkü din Arapça Kur'an'ın karanlığında kaybolmuştur." ( Dinimizde Reform Kemalizm ; S.36 ,Kasım 1960 s.2-5)

Çerman'a göre Atatürk'ün ölümüne kadar süren ve Türkçe ezanla başlayan dinde millileşme (reform) atmosferi bütün vatanı sarmıştı. Dinde yapacağı reformlar bitmeden tanrısına kavuşmuş ve bu işi yeni nesle bırakmıştı. Çerman'a göre Milli Birlik Komitesi'nin ilk işi dinde reform olmalıdır. Ancak, hemen harekete geçilmemsini şu şekilde açıklıyor :

"Ezanlar yine Arapça okunmaya devam ettiğine diyanet işleri başbakanlığın çarşaf savaşında susması hoş görüldüğüne göre Milli Birlik Komitesi dinde bir reformdan korkmasa bile, çeşitli mülahazalarla 3. Selim gibi gerekirse kan dökmekten çekindiği meydandadır. Bu çekingenliğin acısını hem kendilerinin, hem milletin çekmemesini temenni edelim. Fakat şunu bilelim ki, Türkiye'nin bütün tarihinde her felakette Türkiye'yi ordu komutanları kurtardığı halde bu kahraman komutanlar ve inkılapçılar iman itikat partizanlarının şerrinden kendilerini koruyamamışlardır. Alemdar Mustafa Paşa, Büyük Reşit Paşa, Mithat Paşa, Mahmut şevket Paşa hep, hep Atatürk gibi dinci şerrinden kendilerini ve milleti koruyamadıklarından göçüp gitmişlerdir". (agd. s.4)

Yazarın dinden ne anladığı, ıslâmiyet'i, Allah'ı ve peygamberi ne kadar bildiği, kısacası ıslam bilgisinin derinliği, Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Osmanlı-Arap ilişkilerini değerlendirdiği "... Ordumuzu arkadan vurdurdu. Muhammed'in ırkı Muhammed'e tapan Türkün yenilmesine sebep oldu" ifadelerden net bir şekilde anlaşılmaktadır (agd. s.3) Ona göre Türkler Muhammed'e tapıyorlar.

Adı geçen dergiden Hayri Alpay; "Atatürk bu devrimi de maksatsız yapmamıştır. O, bir milleti birbirine yaklaştıran, milli bütünlüğü sağlayan dil olduğunu bilenlerin başında geliyordu. ışte ezanın Türkçe okunmasını istemesi bundandı. Aynı şekilde, her Türkün din gerçeklerini, din kurallarını gerektirdiği gibi öğrenmesi için Kur'an'ın da Türkçeleşti-rilmesi üzerinde durmuştur." Dedikten sonra bu konuda teşebbüse geçilmesini istemiştir. (agd. s.12- 13)

4

16.06.2008, 10:54

***
Sonuç

1932 yılında yasaklanan, 1939 yılında okuyanlara cezai müeyyide getirilen Arapça ezan üzerindeki müdahalelerin hiçbir geçerli sebebi yoktur. Millete mal olmayan her teşebbüsün akim kaldığı, Türkçe ezan yasağının akıbetiyle bir kez daha ortaya çıkmıştır. Çünkü, 17 Haziranda yürürlüğe giren kanun Türkçe ezan okumayı yasaklamadığı gibi Arapça ezan okumayı da mecburi hale getirmemiştir. Yani Türkçe ezan okunabilirdi. Oysa ki kanun çıktığı gibi her tarafta ezan Arapça yani asliyetiyle okunmuş ve büyük bir sevince sebep olmuştur.

Millileşme, daha iyi anlama, Atatürk ilkelerini koruma vb.. sebeplerle karşı çıkılan Arapça ezanın; yasağı ve cezai müeyyideyi koyan, başında ısmet ınönü'nün bulunduğu CHP'nin de oylarıyla kabul edilmiş bulunması, ileri sürülen mazeretleri ve iddiaları çürüten büyük bir delildir. CHP yaptığı hatayı anlamış ve dine bariz bir şekilde müdahale olan yanlış tutumdan geri dönmüştür.

Ezanı Muhammedi'nin üzerinde süpekülasyonlarda bulunanların en büyük başarısı halkın gözünden düşmeyi başarmaktır ve bunu da başarıyorlar. Toplumumuzun huzuru, lâiklik adına (asla lâikliğe uymayan) yapılan baskı ve müdahalelerin son bulmasıyla ancak sağlanabilir. Demokratların söz konusu icraatları millete mal olmuş, neticede halkın iradesiyle değil darbeyle iktidarı kaybetmişlerdir.


Ezanın Aslına Çevrilmesi ve Basındaki Yankıları (5-18 Haziran 1950)

Abdülhalim Yener

http://www.koprudergisi.com/index.asp?Bo…Yazi&YaziNo=436

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir