Gençlerle empati kuran bir Peygamber (asm)
“(Peygamberimiz) Çocuklara karşı çocuk gibi davranabiliyor, gençlerle genç gibi olabiliyordu. ınsanların şahsiyetine, kişiliğine, yaşına göre davranan, takdir edendir o. şu var ki, insanlara ve gençlere karşı bir empati kuruyor, onları anlamaya çalışıyordu.;
Peygamberimize (asm) peygamberlik vazifesi gelmeden önce nasıl bir hayat sürdü?
Peygamber Efendimiz (asm) kendisine peygamberlik gelmezden önce, bir defa putlara tapma gibi yanlışı irtikab etmemiştir. Böyle bir inanç içinde onlara ibadet etme, onlardan yardım isteme gibi bir durumu olmamıştır. Arabistan’da, Mekke’de o zaman yaygın olan hayat tarzı ve biçiminin uzağında bir hayat yaşamıştır.
O dönemde, mesela içki su gibi içiliyordu. Kadın erkek ilişkilerinde mesafe yoktu. Falcılar ve kahinlerin söylediklerine göre karar veriliyordu. Benzeri durumlardan Peygamber Efendimiz (asm) uzak durmuştur. ınanç olarak da, Haniflik dediğimiz Hz. ıbrahim’den gelen, çoğunluğun haberi olmasa da, azınlık bir grup tarafından muhafaza edilmiş ve sürdürülen bir Allah inancını yaşadığını biliyoruz. Tek Allah inancına dayanan ve bazı ritüelleri olan bir inançtı bu.
Peygamberimizin günahlardan korunmasıyla ilgili ne gibi örnekler verebilirsiniz?
Kaynaklarda bir düğün örneği var mesela. En çok bilinen ve kaynaklarda yer alan bir hadisedir. Bir düğüne gitmek için bir arkadaşıyla yola çıkan Peygamberimiz, bir şekilde uykusunun gelip yolda uyuyakalması durumudur. Dolayısıyla düğüne gidemediği rivayet edilmektedir. Düğün çok büyük bir olay olarak gözükmeyebilir, ama o günün sosyal hayatında kadın erkek ilişkileri, kıyaslamak doğru olur mu bilmiyorum ama, günümüz modern hayatında uç noktalarda görülebilecek kadın erkek ilişkilerine benzemektedir. Sonuç olarak Peygamberimiz o düğüne gitmemiştir ve günahtan uzak kalmıştır.
Gençlik döneminde, Allah (cc) peygamber yapacağı, insanlara örnek kılacağı zâtı çocukluğundan itibaren korumuş. Korunması belki şart değil, ama Allah onu muhafaza etmiş. Kendisi ileride peygamber olarak ortaya çıktığında insanların yakıştıramayacağı bir şahsiyet durumuna düşürmemiş.
O zamanda yaşayan insanların ona bakışı nasılmış? “Biz böyle böyle yapıyoruz, sen neden yapmıyorsun” tarzında sosyal yaşayışıyla ilgili sözler söylemişler mi?
Tarihçiliğim pek yok. Ancak okuduğum temel kaynaklarda, bu anlamda gençliğinden itibaren kendisine tepki gösterildiğini görmüyoruz. Başka bir deyişle, gençlik döneminde günlük hayatına dair eleştiri geldiğini görmüyoruz. Onun, Mekke toplumunun yaşayışı dışında, daha sade ve derli toplu bir hayat yaşaması eleştiri almıyor. Efendimiz esas tepkiyi Peygamberliğini ilan etmesiyle alıyor.
Yukarıda Peygamberimizin nasıl bir gençlik yaşadığından az çok bahsettiniz? Biraz daha açabilir misiniz?
Efendimiz saygın bir aileye mensuptu. Amcaları, dedesi zengin ve sözleri dinlenilen kimselerdi. Bununla birlikte küçük yaştan itibaren Peygamberimiz üzerine sorumluluk almıştır. Gençlik dönemi de böyledir. Günümüzdeki anlamda gününü gün eden, gençliğinin enerjisini başka başka şekillerde harcama sevdasında olmamıştır. Sorumlu bir kişilikle ve kimlikle değerlendirmiştir. Sözgelimi çobanlık yapması… Zira ihtiyacı da yoktu. Amcaları ve akrabaları zengindi. Yetim ve öksüz olması muhtaç olduğu anlamına gelmiyordu. Ama Peygamberimiz kendisinin ihtiyacı olmamakla birlikte, küçük yaştan itibaren hep sorumluluk almıştır. Çobanlığının ardından amcalarıyla beraber ticaret yapmıştır. Bu işi iyice öğrendikten sonra, ileride eşi olacak olan Hatice validemizin ticaret işlerini üstlenmiştir. Dolayısıyla 25 yaşlarına kadar hep sorumluluk içinde hayatını yaşamıştır.
Efendimiz girişimci, sorumluluk alan, tüketen değil üreten bir kişiliğe, kimliğe sahiptir.
Peygamberimizin “emin” sıfatı var. Genç yaşlarda böyle bir sıfata sahip olmasını nasıl değerlendirirsiniz?
Peygamber Efendimizin kendi akranları hayatın keyfine, zevkine, sefasına dalabiliyorken, kötü alışkanlıklara ve sefahate bulaşırken, o daha çocuk ve ergenlik yaşında sorumluluk almış ve bu sorumluluğunu bir dürüstlük örneğiyle toplumda ilişkide olduğunu insanların güvenini kazanacak biçimde yaşamıştır. Demek ki üstüne aldığı görevleri bihakkın ifa etmiş. Kimseye karşı bir laubaliliği, işine karşı lakaytlığı olmamış. Yaptığı ticarette hile hurda –haşa- yapmamış. Böyle olunca ve diğer şahsiyeti ve kişiliği ile vakar sahibi bir insan, hafifmeşrep bir delikanlı değil. Bu, toplumda kendisine karşı bir güven ve saygı geliştirmiş. Bundan dolayı “güvenilir kimse”, “güvenilir Muhammed” diye anılmıştır.
Bu sıfata layık olmasıyla ilgili önemli örneklerden aklınıza gelen var mı?
Mesela bir tanesi; Peygamberimizin gençliği döneminde Mekke’de Kabe’nin tamiri olayı olmuştur. Hacer’ül Esved taşının yerine konması noktasına gelinince kabileler arasında “Hangi kabile bu taşı yerine koyacak” diye anlaşmazlık olmuş. En sonunda şu kapıdan ilk kim girerse o kişi hakem olsun demişler. Onun önereceği şekilde yapalım kararına varmışlar. Bu konuşmaların üzerine Peygamberimiz kapıdan içeri girmiş. ılk oraya gelen kişinin o olmasından herkes son derece memnun olmuş. “Hiçbirimizin onun hakemliğine itirazı olmaz” şeklinde konuşmuşlar. Efendimize durum anlatılınca sırtındaki giysisini çıkarmış, yere sermiş, taşı üzerine koymuş. Her kabilenin temsilcisi ucundan tutsun, demiş. Kaldırmışlar. Efendimiz taşı almış ve yerine koymuş. Bu meyanda, enteresan bir örnektir.
Peygamberimizin insanlara ve özellikle gençlere davranışı nasıldı? Peygamberliğinin öncesi ve sonrasında ne gibi değişiklikler olmuştur veya olmuş mudur?
Efendimizin, peygamberliğinin öncesinde de, sonrasında da insanlarla ilişkilerinde büyük bir değişim yaşamamıştır. Peygamberliğinden sonra nasıl örnek alınması gereken bir insansa, gençliği döneminde de aynıdır.
ınsanlara değer vermiş, kimseyi incitmemiş. Kimseyi aşağılamamış, kimseye hor bakmamış, azarlamamış. Verdiği sözleri yerine getirmiş. Kimseye kaba ve sert davranmamış. Ayet-i Kerimede: “Eğer sen kaba ve kırıcı bir kimse olsaydın, etrafında kimse kalmazdı” buyurulmuştur. Efendimiz son derece saygılı, kibar, insanın onurunu koruyan bir kişiliğe sahipti. Beraberinde bulunan ne bir çocuğu, ne bir köleyi, ne bir kadını, ne yaşlıyı, ne de bir bedeviyi incitmiştir. Yok bu köylüdür, şu bir cahildir, şu bir bilgedir… Kişilik ayrımında bulunmamıştır. Herkese son derece onurunu koruyucu ve okşayıcı davranmıştır.
Bir takım sınıflar saydınız. Günümüzde halk arasında gördüğümüz bazı insanların –dilenciler gibi- yüzüne bile bakmayız. Bu anlamda, onun insanlara davranışlarından örnekler verebilir miyiz?
Peygamberimiz Efendimiz, sözgelimi dilenciyi azarlamamayı emrediyor. Kendisine gelip kendisinden yiyecek, giyecek, ekmek isteyen bir kimseyi ne incitici bir davranışta bulunmuş, ne de azarlamıştır. Yıllarca, çocukluk yaşından itibaren kedisine hizmet eden kimselerin, kölelerinin hiç birini incitmemiştir. Kölelerini ifadesiyle “Bize, Peygamber incitici herhangi bir söz söylemedi” demişlerdir.
Gençlerle ilişkileri nasıldı? şakalaşma vs..
Peygamberimiz, yaptığı yanlışlıkları gençleri ikna ederek anlatmaya çalışmıştır. Kendisine gelip, bir takım davranış ve fiillerde sınır tanımak istemediğini, mesela kadın erkek ilişkilerinde serbest ve özgür olma istediğini, kendisine göre davranmak istediğini ifade eden bir gence peygamberimiz, “iyi, ama bir başkası bunu senin ailenle, kardeşinle yapacak olsa, sen bunun onaylar mısın?” demek suretiyle onun mantığına, aklına ve sağduyusuna hitap etmiştir. Bugün itibariyle insanların aklından “Bir peygamberle böyle şeyler konuşulur mu?” diye geçebilir. Pek çok kimse ile mesela ilim adamının, hocanın yanında böyle şeyler söyleseniz insanlar kızarıp bozulabilirler, öfkelenebilirler: “Ne biçim konuşuyorsun” diyebilirler. Peygamberimizi o genci kesinlikle azarlamamış, kırmamış; tamamen vicdanına, aklına hitap ederek böyle bir şey yapmanın doğru olmadığını kendisine söyletmeye çalışmıştır.
Peygamberimiz genel olarak insanlarla –yaşlı olsun, genç olsun- laubaliliğe varmayan, candan ve samimi ilişkiler kurardı. ınsanlara çok önem veriyordu. Çocuklarla da, gençlerle de zaman zaman şakalaşıyordu. Çocuklara karşı çocuk gibi davranabiliyor, gençlerle genç gibi olabiliyordu. ınsanların şahsiyetine, kişiliğine, yaşına göre davranan, takdir edendir o.
şu var ki, insanlara ve gençlere karşı bir empati kuruyor, onları anlamaya çalışıyordu. Peygamberimiz “Rabbim beni terbiye etti. Çok da güzel terbiye etti” buyurmuştur. Rabbimiz de ahlakından ötürü övmüştür onu. ılahi övgüye mazhar olan bir peygamberin davranışları çok büyük bir örnek teşkil eder tabiiki. Hz. Aişe validemiz de “Onun ahlâkı Kur’ân idi” diyor.
Gençlerin en çok şikâyet ettiği konulardan biri; kendilerinin fikirlerine değer verilmemesidir. “Sus sen bilmezsin” tarzında konuşmalarla susturulduklarını söylüyorlar. Peygamberimizin gençlerin fikirlerine değer verdiğine dair örnekler var mı?
Cenab-ı Allah Peygamber Efendimize dünya işlerinde, normal hayatta insanlarla konuşmasını, onlara danışmasını, onların görüşlerini almasını ve bu şekilde kararlar vererek toplumu yönetmesini emretmiştir. Bunun bir sonucu olarak da Efendimiz, sözgelimi Uhud savaşı öncesinde Medinelileri toplamış. Gelmekte olan düşmana karşı savaşta nasıl savunma yapacaklarını, ne düşündüklerin sormuş. Orada çeşitli görüşler ileri sürülmüş. Özellikle genç yaşta olanlar, “Biz çıkalım, Medine’nin dışında mertçesine onları karşılayalım. Göğüs göğüse çarpışalım.” Neticede bu çoğunluğun görüşü olarak da ortaya çıkmış. Efendimiz yaşlı başlı insanlar varken, onların görüşlerini değil, çoğunluğun onayını alan görüşü benimsemiş ve uygulamıştır. Bu önemli bir örnektir. Önemli bir karar olan savaş konusunda, kendi aynı fikirde olmasa da gençlerin bu görüşlerini sormuş ve çoğunluk da aynı yönde karar verince dikkate almıştır. Bu da Efendimizin gençlere ve onların görüşlerine ne kadar saygılı olduğunun göstergesidir.
Peygamberimiz “Hılfulfudul” adlı, günümüzdeki anlamıyla, bir derneğe, STK’ya üye olmuştur. Bu onun sivil toplumcu yönünü de ortaya koymaktadır. Bu yönüyle ilgili olarak neler söylersiniz?
Peygamber Efendimiz henüz peygamber değil iken, Mekke’de; savaşları önlemek, birtakım mazlumiyet ve haksızlıkları gidermek için bazı âkil, Mekke’nin önde gelen kimseleriyle işbirliği yapmıştır. Savaşları ve haksızlıkları önlemek amacıyla bir antlaşma düzenlenmiştir: Hılfulfudul yani âkil kimseler antlaşması. Doğrusu, bu da Peygamberimizin henüz peygamber olmazdan önce aklıyla, ilahi yönlendirmeyle –ne derseniz deyin- haksızlığa karşı hakkı arayan, haksızlığa karşı duran, hakkı yaşatmaya çalışan bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Doğrusu Peygamberimiz peygamberliğinde olduğu gibi öncesinde de örnek teşkil etmiştir, etmektedir.
Bugün Müslümanların, peygamberlerinin, henüz peygamber olmamışken haksızlığın, zulmün, talanın, ahlaksızlığın egemen olduğu bir dönemde; toplumdaki akil kimseler teşkilatlanmasına katılmış ve öncülük etmiş ise, Müslümanların bundan şeref duyup örnek almaları ve bu konuyu önemsemeleri gerektiğini net olarak söyleyebiliriz.
Onun gençlere mesajı en idi?
Gençleri önemsiyoruz, çünkü Peygamber Efendimiz de önemsemiştir. Gencin önünde yaşayacağı bir hayat vardır. Örneğini önderini ona göre seçmesi, ona göre belirlemesi önemlidir. Efendimiz bize Kur’ân’ın yolunu, kendisinin hayatını, yaşama biçimini, hayatı anlama ve algılama yöntemini miras bırakmıştır. şöyle der: “Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz takdirde, tehlikelere maruz kalmazsınız, kurtulursunuz. Birisi Kur’ân-ı Kerim, diğeri de benim sünnetimdir.”
ışte burada başta gençler olmak üzere, tüm Müslümanların Kur’ân’ı ve sünneti; Oku diye başlayan emirle Kur’ân’ı okumayı ve doğru anlama yükümlüğü vardır. Diğer bir ifadeyle, Efendimizin Müslümanlara en başta tavsiyesi Kur’ân’ı ve sünnetini okuyup anlamak ve öğrendiklerini uygulamalarıdır.
Doç. Dr. Adil BEBEK ile söyleşi
Kaynak: http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/?page=Contents.gy&article_ID=589