Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.02.2008, 03:45

şubat 2008 - İslamofobya


[img:215:300]http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/images/kapaklar/2008-02.jpg[/img]
Son yıllarda ortaya çıkan bir kavram olan “ıslamofobya” kabaca “ıslam korkusu” demek olsa da, arka planında pek çok politik senaryoyu ve sosyolojik gerçeği barındırıyor.
ıslamofobya, bir taraftan dindar insanların dinlerini özgürce yaşamalarını engellerken,

diğer taraftan da gayri Müslimler ile ıslam arasında bir duvar örüyor. Her ne kadar bu duvar, ıslama karşı merak ve ilgiyi kamçılasa da, geniş kesimlerin önyargılarına da zemin hazırlıyor.

“ınsan bilmediğine düşmandır” sözü de bize ıslam korkusunun kaynağında da cehaletin yattığını gösteriyor.

Bu ayki kapak dosyamız için seçtiğimiz ıslamofobya konusunda, avukat Ali Kurt, iki çözüm önerisiyle karşımıza çıkıyor: Doğru tebliğ ve temsil. Kurt, Genç Yaklaşım için kaleme aldığı makalesinde, “ıslam dünyası önündeki bu tehlikeyi iyi okumak ve bunu fırsata dönüştürecek yapıcı ve kalıcı çözümler üretmek zorundadır” ifadelerine yer veriyor.

Aykut Tanrıkulu, Hudeybiye Antlaşmasından yola çıkarak bugünü değerlendiriyor ve yaşananları, “ıslama hamile olan Batı”nın “doğum sancıları” olarak nitelendiriyor.

Dış politika yazarı Mustafa Özcan, dünyadaki gelişmeleri özetlediği yazısında, ıslamofobya'nın nereye gittiğini gözler önüne seriyor.

şükrü Bulut, “dışarıdan bir göz”le, ıslam korkusunun boyutlarını, perde arkasını aktarırken, “global ıslam karşıtlarının birinci hedefi dindar Hıristiyanlardır” diyerek, meseleye farklı bir boyut katıyor.

ıslam korkusunun propaganda merkezi Hollywood'u da unutmamak gerek. Kadir Karaca, sinema perdesine yansıyanları deşifre ediyor.

8-9 Aralık 2007'de ıstanbul'da düzenlenen ıslamofobya Konferansında tebliğ sunan isimlerden araştırmacı Vincent Geisser, Fransa özelinde Avrupa ülkelerindeki ıslamofobya örneklerini, bu konudaki tezleri ve anti tezleri paylaşıyor.

Kapak dosyamız dışına çıkacak olursak, bu ayki röportajımızın da ilginizi çekeceğini düşünüyoruz. Arkadaşlarımızın “gençlik ve cinsellik” ile ilgili sorularını cevaplandıran Zafer Dergisi editörü Ömer Baldık, “Nefsin ateşini kalbin nuru söndürür” diyor ve gençlere bu konuda yol gösterici hatırlatmalarda bulunuyor.

Ayrıca, fotoğraf yarışmamızı 20 şubat'a kadar uzattığımızı da buradan duyurmuş olalım.

Bediüzzaman konulu Mart sayımızda buluşmak üzere…

www.GencYaklasim.com
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

2

10.03.2008, 19:37

[img:175:175]http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/images/resimler/2008/200802-01.jpg[/img]

Gitmek ikiye ayrılır:


Gidersin, gittiğin yeri değiştirirsin; arkanda bıraktığın yeri değiştirdiğin gibi. Gidişin bir milat olur, ayrıldıklarına da, kavuştuklarına da. Gitmek, bir coğrafya değişikliği değildir senin için. Senin için ve kimse için.

Ve gidersin, gitmen ikametgâh kaydını tutan mahalle muhtarı dışında kimseyi ilgilendirmez. Arkandan sallanan birkaç el, sen sanki hiç olmamışsın gibi yaşamaya devam eder. Arkandan dökülen su buharlaşmadan, buhar oluverirsin hatıralarda. Vardığın şehir, geldiğini fark etmez; ardında bıraktığın şehir gittiğini fark etmediği gibi.

Gitmek ikiye ayrılır:

Ayaklarınla gidersin ya da bir motorlu taşıtın cam kenarında, bir uçağın ekonomi klâsında, bir geminin denizi en iyi gören mevkisinde. Bir bitki örtüsünden bir başkasına, bir iklimden başka bir iklime, bir rakımdan başka bir rakıma. Kimi zaman yorucu, kimi zaman sıkıcı, kimi zaman eğlenceli. Bazen bir şarkı mesafesinde, bazen rekortmen bir bestecinin tüm eserlerini ezberleyecek kadar uzun… Gidersin, fakat sen hep aynı sensindir. Ne bitki örtüsündeki, ne iklimdeki, ne halkın geçim kaynağındaki, ne de rakımdaki değişiklik değiştirir seni. Dünyayla birlikte güneşin etrafındaki seyahatin değiştirmemiştir ki, bu kısacık yolculuk değiştirecektir.

Ve gidersin, hep aynı yerde kaldığın halde. Gidersin, ikametgâhın değişmediği halde. Gidersin, uzun, upuzun bir iç yolculuğa. Etrafındaki kimse fark etmese de, devlet kayda geçmese de, gazeteler yazmasa da, televizyonlar göstermese de, her şey farklıdır artık senin için. Güneş farklıdır, insanlar farklıdır, yuvasına buğday tanesi taşıyan karınca, kapının önünde miyavlayan kedi, komşunun çocuğunu korkutan köpek, alınan her bir nefes, atılan her bir adım. Sorsalar, hep buradaydı derler senin için; ama çelişmektedir söylentilerle senin iç'in.

Murat ÇETıN
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir