KÜÇÜK BIR KIZIN hayatta en çok istedigi sey, dogum gününde, küçük bir taya sahip olmakti. Bunun için, dogum gününden aylar önce, Allah’in kendisine bir tay vermesi için dua etmeye baslamisti.
Küçük kizin kendisinden iki yas büyük agabeyi ise, biraz hasari bir çocuktu. Üstelik, her konuda kardesiyle alay etmeye bayilirdi. Özellikle de kardesinin dogum günü için Allah’tan tay istemesini agzina dolamis durumdaydi. Buna karsilik, her defasinda:
“Göreceksin!” diyordu küçük kiz. “Allah duama cevap verecek.”
Nihayet dogum günü geldi. Ama ortada onun için satin alinip getirilmis bir tay filan yoktu. Kendisine verilen birkaç hediye paketi ise, besbelli bir tayi içine alabilecek kadar büyük degillerdi.
Agabeyi, paketleri göstererek:
“Bana söyler misin?” dedi, “Tay bunlarin hangisinde? Hani Allah’in senin dualarina cevap verecegini söylüyordun?”
Küçük kizin gözleri yasardi. Agabeyinin isi daha da azitarak kendisiyle alay etmeyi sürdürecegini hissediyordu. O ara, bir simsek parladi zihninde. Agabeyine dönerek:
“Evet, Allah bana cevap verdi!” dedi kendinden emin bir ses tonuyla.
Agabeyi:
“Ya öyle mi, ne dedi peki?” diye kendisini yine alaya almak isteyince de, küçük kiz hafifçe tebessüm ederek söyle mirildandi:
“Allah dedi ki: Hayir, simdi olmaz!”