Vaktiyle bir derviş, nefsle mücadele makamının sonuna gelir.Bunun
gereği olarak her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan
vazgeçecektir.Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret
değildir.Her türlü görünür süslerden arınması gereklidir.
Saç, sakal, bıyık,kaş ne varsa hepsinden.Derviş, usule uygun hareket
eder, soluğu berberde alır."Vur usturayı berber efendi" der.Berber,
dervişin saçlarını kazımaya başlar.Derviş, aynada kendini takip
etmektedir.Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır.
Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı
bıçkın bir kabadayı girer içeri.Doğruca dervişin yanına gider,
başını kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak,"Kalk bakalım
kabak! Kalk da tıraşımızı olalım" diye kükrer.Dervişlik
bu.Sövene dilsiz, vurana elsiz gerekmiş ya.Kaideyi bozmaz derviş.Ses
çıkarmaz, usulca kalkar yerinden.
Berber mahcup, fakat korkmuştur.Ses çıkarmaz.Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar.Fakat küstah kabadayı traş esnasında da sürekli aşağılar dervişi,
alay eder:"Kabak aşağı, kabak yukarı..."
Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkandan çıkar.Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine
gelir.Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasına kalakalır.Derken, iki
atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına
batıverir.Kabadayı oracığa yıkılır kalır.Ölmüştür.Görenler
çığlığı basar.
Berber işe şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe
bakar, gayri ihtiyari sorar:"Biraz ağır olmadı mı derviş
efendi?"
Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:"Vallahi gücenmedim
ona.Hakkımı da helal etmiştim.Gel gör ki, bu kabağın bir de
sahibi var.O gücenmiş olmalı!"
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247