Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

01.05.2004, 19:39

Hoş geldin EY GÖNÜLLER SULTANI



Hicretin 1425’inci yılı, rebiülevvelin 12’si. Takvimler Mevlid Kandili diyor. Mevlid Kandili... Yani Zât-ı Risâletpenâhî’nin, miladi hesapla 1433 yıl önce bu âlemi teşrif buyurduğu gün.

Dünya o gün Senin kudûmünle şereflendi; yer ve gök, ins ve cin kemâlinle yücelikleri aşan, cemâlinle karanlıkları yırtan hakikat güneşinin nuruyla aydınlandı.

Sen doğduğunda takvimler miladi hesap ile 571 yılını göstermekteydi. Fîl Ashabı’nın, ordularıyla yenilmiş ekin tarlasına dönmesinin üzerinden elli gün geçmişti. Aylardan rebiülevvel, günlerden pazartesiydi. Pazartesiydi; yani amellerin Rabb’imiz katına yükseldiği kutlu gün.

“On dört asır evvel yine böyle bir geceydi,

Kumdan ayın on dördü bir öksüz çıkıverdi.” diyor Âkif merhum:

“Dünya neye sahipse, onun vergisidir hep;

Medyun ona cemiyeti, medyun ona ferdi.

Medyundur o Mâsum’a bütün bir beşeriyyet...

Ya Rab, bizi mahşerde bu ikrar ile haşret.”

O kutlu doğuma sahne olan zaman da kutluydu, mekan da.

şehir, Mekke şehriydi; Kur’ânî ifâde ile şehirlerin anası. ıçine girenin emniyette olduğu mukaddes Harem.

Mekke’dir nur-i saadet lânesi

Anda doğdu âşıkın cânânesi

Doğduğun ev, Kureyş’in ulusu Abdülmuttalib’in hanesiydi; Benî Hâşim Mahallesi’nde, yeryüzünün en mukaddes mekânı Kâbe’nin yanıbaşında...

Soyun, Hz. ıbrahim’in (as) soyuydu; Hacer Validemiz’den Hz. ısmail (as) ile gelen. Bütün ataların seçilmiş, şerefli, kavminin ulusu kimselerdi. Sen Adnân oğlu Ma’ad oğlu Nizar oğlu Mudar oğlu ılyâs oğlu Müdrike oğlu Huzeyme oğlu Kinâne oğlu Nadr oğlu Mâlik oğlu Fihr oğlu Gâlib oğlu Lüeyy oğlu Ka’b oğlu Mürre oğlu Kilâb oğlu Kusayy oğlu Abdi Menâf oğlu Hâşim oğlu Abdülmüttalib oğlu Abdullah oğlu Muhammed aleyhissalâtü ve’s selâm’dın.

Sadece ataların değil, atalarının evlendiği büyükannelerin de devrinin en şerefli hanımlarıydı. Senden birkaç asır sonra bir nesep âlimi bu hususu araştıracak ve “Allah Resulü’nün (sas) annelerinden beş yüz tanesini tespit ettim. Hepsi zina ve cahiliyye dönemi kirlerinden uzak tertemiz kadınlardı.” diye itiraf edecekti.

Hazreti ıbrahim’den (as) değil tâ devr-i Adem’den (as) beri nurun şerefli babalardan şerefli analara geçerek ulaştı. Sen Ademoğlu nesillerinin en temizinden süzüle süzüle gelerek içinde bulunduğun nesilde ortaya çıktın. Allah (cc) ısmâil’in (as) evlatları arasından Kinâne’yi seçti, Kinâne’den Kureyş’i seçti, Kureyş’ten Benî Hâşim’i seçti, Benî Hâşim’den de Seni seçti.

Hak Teâlâ çün yarattı Âdem’i

Kıldı Âdem’le müzeyyen âlemi

Âdem’e kıldı feriştehler sücûd

Hem âna çok kıldı ol lûtfu ıss-ı cûd

Mustafâ nûrunu alnıda kodu

Bil, Habibim nûrudur bu nur dedi

Kıldı ol nûr ânın alnında karar

Kaldı ânın ile nice rûzigâr

Sonra Havvâ alnına nakl etti bil

Durdu anda dahî nîce ay ü yıl

şît doğdu, âna nakl etti nûr

Ânın alnında tecellî kıldı nûr

Erdi ıbrâhîm ü ısmâil’e hem

Söz uzanır ger kalanın der isem

ışbu resm ile müselsel muttasıl

Tâ olunca Mustafâ’ya müntakil

Geldi çün ol Rahmeten li’l âlemîn

Vardı nûr anda karar etti hemîn

Deden, Ebrehe’nin karşısına çıkıp “Develerimi ver, ben develerin sahibiyim. Kâbe’nin sahibi var, onu o korur.” diyen, zemzem suyunu yeniden yeryüzüne çıkartan Abdülmuttalib’di.

Baban, yüz deve karşılığı kurban olmaktan azad edilen Abdullah’tı. Bu yüzden Sen iki kurbanlığın, ısmail (as) ve Abdullah’ın oğluydun.

Annen, soy sopça o zaman Kureyşîler içinde en üstünü olan Vehb kızı Âmine’ydi. Senin gibi bir dür dâneyi (emsalsiz inciyi) meydana getirmesi için insanlar arasından o sedef seçilmişti.

Âmine Hatun Muhammed ânesi

Ol sadeften doğdu ol dür dânesi

Senin ismin de seçilmişti; gökyüzünde Ahmed, yeryüzünde Muhammed’din. Sen Allah’ın Seninle küfrü mahvedeceği el-Mâhî’ydin (mahvedici). Sen Hâşir’din (toplayıcı), insanlar senin arkanda haşredilecekti. Sen Âkıb’dın (sondan gelen), Senden sonra peygamber gelmeyecekti.

Her şey Senin için hazırlanmıştı, her şey Seni beklemedeydi. Yer ve gök, ins ve cin Seni beklemedeydi. Mekke’nin dağı taşı Seni beklemedeydi. Senden daha hayırlısı üzerine domayan güneş, parmağının işaretiyle ikiye ayrılacak ay seni beklemedeydi. ‘ıkinin ikincisi’yle birlikte sığındığınız Hicret mağarası, sabra takat bulamayarak sadık dostunun ayağını sokacak yılan seni beklemedeydi. Çölün ortasında şırıl şırıl suları, yemyeşil hurmalıklarıyla cennetmisâl Yesrib seni beklemedeydi. Konacağın ev bile yedi yüz yıl önce Yemen Meliki Es’ad tarafından hazırlanmış seni beklemedeydi.

Her şey seni beklemedeydi; çünkü Senden önceki bütün peygamberler Seni müjdelemişti. Hazreti Adem, tövbesinin kabûlü için Seni vesile etmişti. Hazreti ıbrahim, soyundan gelesin diye Bârigâh-ı ılâhî’ye tazarruda bulunmuştu. Hazreti ısa, “Ben Ahmed isimli bir resûlün müjdecisiyim.” demişti. Sen, son gönderilen peygamberdin; ama yaratılışta insanların ilkiydin. Hazreti Adem (as) yaratılmazdan on dört bin yıl önce Rabb’inin yanında nur olarak mevcuttun. Sana peygamberlik de Adem (as) ruhla ceset arasındayken verilmişti.

Ve Sen geldin. Çatlamış topraklar suya kandı.

Bu gelen ilm-i ledün sultanıdır

Bu gelen tevhid-i irfan kânıdır

Bu gelen aşkına devreyler felek

Yüzüne müştakdürür ins ü melek

Bu gece ol gecedir kim ol şerif

Nûr ile âlemleri eyler latîf

Bu geceye can verir ashâb-ı dil

Bu gece şâdân olur erbâb-ı dil

Senin doğduğun gece Abdülmuttalib’in evi nurla dolmuştu. Annen, annemiz o nurun şûlesinden Busrâ’daki develerin boyunlarını görmüştü. O gece gökyüzünde bir yıldız doğmuş, Yahudi bilginleri “Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur.” demişlerdi. O gece şeytan çığlık koparmış, Kisrâ’nın sarayından on dört şerefe yıkılmış, Sâve Gölü’nün suyu çekilmiş, Semâve vadisini su basmış, Mecûsîlerin binlerce yıldır yanan ateşleri sönmüştü.

Seninle Senden önceki peygamberlerin misali, mükemmel ve güzel bir ev yapıp da sadece köşelerin birinde bir kerpiç yeri boş kalan adam gibiydi. Halk evi hayran hayran dolaşmakta iken orayı görüp ‘Bu eksik kerpiç konulmayacak mı?’ derken Sen geldin, eksiği tamamladın. Allah’ın nimeti Seninle, Sende tamam oldu.

Ve o gecenin üzerinden bin dört yüz şu kadar yıl geçti. Kimileri, ümmet-i Muhammed karanlıklar içinde diyor. Ben inanmıyorum Yâ Resûlallah. Mâdemki sen doğdun artık karanlığın adı anılmaz. Karanlık Seni göremeyen gözlerde. Senin kadrini bilemeyen gönüllerde. Dünyaya doğdun, gönlümüze de doğ. Sen Hakk’ın habibisin, kerem kıl biz de Senin yolcuların, hizmetçilerin olalım. Seninle yaşayalım, Seninle ölelim.

Biz kamumuz kullarız Sen şahsın,

Gönlümüz içinde rûşen mahsın.

Ümmetin olduğumuz devlet yeter.

Hizmetin kıldığımız izzet yeter.

“Yeryüzünde Allahü Teâlâ’nın seyyah melekleri vardır. Ümmetimin selâmını bana ulaştırırlar.” buyuruyorsun. Sana binler, sana yüz binler, sana milyonlar selâm olsun Yâ Resûlallah. Sana sonsuz selâm olsun Yâ Nebiyyallah.

Merhabâ, yâ merhabâ, dost merhabâ.

Merhabâ ey rahmeten lil âlemîn

Merhabâ sensin şefî’ul müznibîn

Merhabâ ey pâdişâh-ı dü cihân

Senin için oldu kevn ile mekân

Ey cemâli gün, yüzü bedr-i münîr

Ey kamu düşmüşlere sen destgîr

Destgîrisin kamu üftâdenin

Hem penâhı bende vü âzâdenin

Sensin o sultânı cümle enbiyâ

Nûr i çeşm-i enbiyâ vü asfiyâ

Ey nübüvvet mührünün sen hâtemi

Ey risâlet tahtının sen hâtemi

Çün ki nûrun rûşen etti âlemi

Gül cemâlin gülşen etti âlemi

Yâ Habiballah bize imdâd kıl

Son nefes dîdârın ile şâd kıl



01.05.2004
TALıB CÜRETLı
Horlanırken müminler
Ezilirken müslüman
ıslam'a sahip çıkan
Rahmete veren sensin

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir