Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.11.2006, 19:23

Hazret-i Eyyub Aleyhisselam'ın yarasının kurtlanması meseles

Sual:Hz. Eyyub'un vücudunu kurtların kapladığı söyleniyor. Peki bir peygamber, kavmine tiksinti verebilir mi?

Cevap: Değerli Kardeşimiz;

Sabır, sebat ve teslimiyet timsâli olan Eyyub Aleyhilsselâm varlıkta ve darlıkta şükürden asla ayrılmayan, en mesut günlerinde ve en muztarip anlarında Allah'a ulan bağlılığından zerre kadar kopmayan müstesna bir insandı.

Hz. Eyyub'un canlı bir örnek olan hâli ve kıssası Kur'anı-ı Kerimde yer almaktadır. Onun uzun süren dayanılmaz bir hastalığa müptelâ olduğu, fakat bu ılâhî imtihanı Ustun azmi ve sabrı neticesinde kazandığı, sonunda Rabbine yaptığı niyazı sayesinde sıhhat ve afiyete kavuştuğu anlatılmaktadır.

Hz. Eyyub'un (a.s.) kıssasının tafsilatına tefsirlerimizde yer verilirken, sancılı bir hastalığa tutulduğu bildirilmektedir. Öyle ki, vücudunun her tarafını saran yara ve ağrılar sadece kalb ve diline ulaşmamış; ne zaman ki, Allah'ı zikrine mâni olacak şekilde ağrılar kalp ve diline ilişince sadece "ubudiyet-i ılâhiye için" Allah'a iltica etmiş, duasının kabul edilmesiyle de bu musibetten kurtulmuşlar.

Hz. Eyyub'un bedenindeki yaralar ve yaralardan meydana gelen kurtlar (mikroplar), bakınca görenleri tiksindirecek, halkı kendisinden nefret ettirecek bir vaziyette değildi. Onu görenler ağır bir hastalık içinde bulunduğunu biliyorlar, ancak ondan tiksinip kaçmıyorlardı. Çünkü onda öyle bir hal yoktu. Günümüzde verem ve kanser gibi yaygın halde bulunan birtakım iç hastalıklar vardır ki, dıştan bakışta hastada bir yara ve hastalık belirtisi görülmemekte, bakanlar bir tiksinti duymamakta, fakat hasta dayanılmaz bir acı içinde kıvranmakta ve için için erimektedir. ışte Eyyub Aleyhisselâmın hastalığı da böyle hariçten görenleri iğrendirecek bir hastalık değildi. Çünkü peygamberler halkın nefretine sebep olacak arızalardan uzaktır ve Allah tarafından korunmuştur. Peygamberlerin tiksindirici şeylere müptelâ olmaları, peygamberliğin bir icabı olan halkla bir arada olmaya, insanları hak ve doğru yola davete mâni olan bir durumdur. Bu ise "nübüvvet" hikmetine uygun değildir.1

Yani, Hz. Eyyub bir peygamber olması dolayısıyla Allah tarafından insanları hakka ve hidayete çağırmakla vazifeliydi. Böyle iğrendirici bir hastalığa yakalansaydı, esas vazifesi olan tebliği ve dine daveti yapamazdı. Zaten malının, mülkünün, çoluk ve çocuğunun elinden alınması ve sonunda derin bir hastalıkla imtihana tâbi tutulması, neticede tahammül gösterip sabretmesi, insanlara bir örnek gösterilme hikmetine bağlıdır.

Eyyub Aleyhisselâmın kıssasına temas eden Bediüzzaman Hazretleri ise günümüz insanının alması gereken dersi şöyle ifade etmektedir:

"Hazreti Eyyub Aleyhisselâmın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtını ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. ıç dışa, dış içe bir çevrilsek Hazret-i Eyyub'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. (Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini iHıdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münacat-ı Eyyubiyeye o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bahusus nasıl ki, o Hazretin yaralarından neş'et eden kurtulur, kalp ve lisanına ilişmişler. Öyle de, bizleri günahlardım gelen yaralar ve yaralardan hâsıl olan vesveseler, şüpheler (neûzübillah) mahalli-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar."2

1. Hülâsatü'l-BeyâııSî-Tefsiri'l-Kıırân, 9:3469.
2. Lem'alar, s. 6-7.

Mehmed Paksu
Meseleler ve Çözümleri - 1

Selam ve dua ile...

Editör
www.sorularlaislamiyet.com

2

09.11.2006, 20:31

Sabır imanın yarısı, yakin de imanın tamıdır. (Hz.ıbni Mes’ud r.a) Ramuz El-hadis s.217


Ben yokluğa maruz kalınca SABIR adındaki bineğime biner,yoluma devam ederim.Varlığa erince de şÜKÜR adındaki bineğime biner,yoluma devam ederim.Bir kaza ve beleyla karşılaştığımda da RIZA adındaki bineğime biner,yine yolumdan geri kalmam
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

3

10.11.2006, 09:46

Alıntı sahibi ""bir_damla_nur""




Ben yokluğa maruz kalınca SABIR adındaki bineğime biner,yoluma devam ederim.Varlığa erince de şÜKÜR adındaki bineğime biner,yoluma devam ederim.Bir kaza ve beleyla karşılaştığımda da RIZA adındaki bineğime biner,yine yolumdan geri kalmam


maşallah kardeşim çok güzel bir yaklaşım eklemişsin.ALLAH razı olsun..çok hoş ya.. :)


ayrıca güzel bir paylaşım ALLAH razı olsun...
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

4

10.11.2006, 11:01

Hazreti Eyyub Aleyhisselâmın zahirî yara hastalıklarının mukabili, bizim bâtını ve ruhî ve kalbî hastalıklarımız vardır. ıç dışa, dış içe bir çevrilsek Hazret-i Eyyub'dan daha ziyade yaralı ve hastalıklı görüneceğiz. (Çünkü işlediğimiz her bir günah, kafamıza giren her bir şüphe, kalb ve ruhumuza yaralar açar. Hazret-i Eyyub Aleyhisselâmın yaraları, kısacık hayat-ı dünyeviyesini iHıdit ediyordu. Bizim manevî yaralarımız, pek uzun olan hayat-ı ebediyemizi tehdit ediyor. O münacat-ı Eyyubiyeye o Hazretten bin defa daha ziyade muhtacız. Bahusus nasıl ki, o Hazretin yaralarından neş'et eden kurtulur, kalp ve lisanına ilişmişler. Öyle de, bizleri günahlardım gelen yaralar ve yaralardan hâsıl olan vesveseler, şüpheler (neûzübillah) mahalli-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar."2


ya aklım almıyor.ne anlatılıyor burda

5

10.11.2006, 11:18

Burda hz.eyyup a.s. bedenine bulaşan bir hastalık var lakin o peygamberin diline ve kalbine o hastalık bulaşmamıştır...bizdeki hastalıklar ise ruhumuza ve kalbimize bulaşmaktadır.işlediğimiz günahlar bizde okadar derin izler bırakıyor ki manevi hayatımızı tehlikeye atıyoruz.

biliyoruz ki kurtlar eyyup (a.s.) diline ve kalbine gelene kadar hiçbir dilekte bulunmamıştır ta ki bunlara gelmiştir ve dua etmiştir ...çünkü diline ve kalbine gelen kurtların zikrini engelleyecegini düşünmüştür.

oysa bizdeki açık bir şekilde görünmeyip gizli bir şekilde ilerleyen vesveseler ,şüpheler vb.. şeyler ALLAH korusun imanımızı zedeler niteliktedir.ve yine ALLAH korusun bunlar dogru yoldan ayrılmamıza ve RABBıMıZE olan zikrimizi yok edecegini anlatmak istiyor.

benim anladığım kadarıyla bu...
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

6

10.11.2006, 15:24

Peki kardeşim,vesvesler şüpheler nasıl imana zarar verir?
Aydınlatırsanız memnun olurum?

7

10.11.2006, 15:45

ı’lem Eyyühel-Aziz! ınsan kalben ve fikren hakaik-i ılahiyeye bakıp düşündüğü zaman, bilhassa namaz ve ibadet esnasında, gerek şeytan tarafından, gerek nefsi tarafından pek fena, pis ve çirkin vesveseler, hatıralar, sinekler gibi kalbe, akla hücum ederler. Bu gibi hevaî, vehmî ve çirkin şeylerin def'iyle uğraşan adam, o vesveselere mağlub olur. Ancak onları mağlub edip kaçırmak çaresi, müdafaayı terk edip onlar ile uğraşmamaktır. Evet arılar ile uğraşıldıkça onlar hücumlarını arttırırlar. Onlara karışılmadığı takdirde, insanı terkeder, giderler. Hem de o gibi vesveselerin, ne hakaik-i ılahiyeye ve ne de senin kalbine bir mazarratı yoktur. Evet pis bir menzilin deliklerinden semanın güneş ve yıldızlarına, cennetin gül ve çiçeklerine bakılırsa, o deliklerdeki pislik ne bakana ve ne de bakılana bulaşmaz. Ve fena bir tesir etmez. (Haşiye)

şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

8

10.11.2006, 15:52

Öyle de, bizleri günahlardım gelen yaralar ve yaralardan hâsıl olan vesveseler, şüpheler (neûzübillah) mahalli-i iman olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar

Bunu soruyorum.Zaten o alıntıyı neden eklediniz anlamış değilim.

9

10.11.2006, 16:06

açıkladıgımı umarak...

vesveseler ve şüpheler diyor ALLAH korusun kalbimizin derinliklerine yetişirse buda bizi zikirden uzaklaştırır demek istiyor..

benim acizane anladıgım budur...farklı bir yorum için birileri ekleme yapar inşallah..
şu âlemde mü'minin mü'mine karşı en büyük yardımı dua iledir.Barla -247

10

10.11.2006, 16:19

Alıntı sahibi ""hasanali""

Peki kardeşim,vesvesler şüpheler nasıl imana zarar verir?
Aydınlatırsanız memnun olurum?


yine cevap nurlarda 3 tane örnek var hemde:)

2.lemadan

Alıntı

Bahusus, nasıl ki o hazretin yaralarından neş'et eden kurtlar kalb ve lisanına ilişmişler. Öyle de, bizleri, günahlardan gelen yaralar ve yaralardan hasıl olan vesveseler, şüpheler-neûzu billâh-mahall-i ımân olan bâtın-ı kalbe ilişip imanı zedeler ve imanın tercümanı olan lisanın zevk-i ruhanîsine ilişip zikirden nefretkârâne uzaklaştırarak susturuyorlar.

Evet, günah kalbe işleyip, siyahlandıra siyahlandıra, tâ nur-u imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor. Herbir günah içinde küfre gidecek bir yol var. O günah, istiğfarla çabuk imha edilmezse, kurt değil, belki küçük bir mânevî yılan olarak kalbi ısırıyor.


1.örnek:

Alıntı

Meselâ, utandıracak bir günahı gizli işleyen bir adam, başkasının ıttılaından çok hicap ettiği zaman, melâike ve ruhaniyâtın vücudu ona çok ağır geliyor. Küçük bir emâre ile onları inkâr etmek arzu ediyor.


2.örnek

Alıntı

Hem meselâ, Cehennem azâbını intaç eden büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennemin tehdidâtını işittikçe istiğfarla ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla Cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emâre ve bir şüphe, Cehennemin inkârına cesaret veriyor.


3.örnek

Alıntı

Hem meselâ, farz namazını kılmayan ve vazife-i ubudiyeti yerine getirmeyen bir adamın, küçük bir âmirinden küçük bir vazifesizlik yüzünden aldığı tekdirden müteessir olan o adam, Sultân-ı Ezel ve Ebedin mükerrer emirlerine karşı farzında yaptığı bir tembellik, büyük bir sıkıntı veriyor. Ve o sıkıntıdan arzu ediyor ve mânen diyor ki,

keşke o vazife-i ubudiyeti bulunmasaydı! Ve bu arzudan, bir mânevî adâvet-i ılâhiyeyi işmam eden bir inkâr arzusu uyanır. Bir şüphe, vücud-i ılâhiyeye dair kalbe gelse, katî bir delil gibi ona yapışmaya meyleder; büyük bir helâket kapısı ona açılır.

O bedbaht bilmiyor ki, inkâr vasıtasıyla, gayet cüz'î bir sıkıntı vazife-i ubudiyetten gelmeye mukabil, inkârda milyonlarla o sıkıntıdan daha müthiş mânevî sıkıntılara kendini hedef eder. Sineğin ısırmasından kaçıp yılanın ısırmasını kabul eder. Ve hâkezâ, bu üç misale kıyas edilsin ki, sırrı anlaşılsın.

11

10.11.2006, 16:22

Güzel kardeşim tamam da,yeni olan birine biraz açıklasanız olmaz mı?

Siz açıklayın ,ben bakarım.
Herhalde siz bizi burada tutacaksınız?

şimdiden Allah razı olsun.

12

10.11.2006, 16:33

Alıntı

Hem meselâ, Cehennem azâbını intaç eden büyük bir günahı işleyen bir adam, Cehennemin tehdidâtını işittikçe istiğfarla ona karşı siper almazsa, bütün ruhuyla Cehennemin ademini arzu ettiğinden, küçük bir emâre ve bir şüphe, Cehennemin inkârına cesaret veriyor.


büyük günah işleyen bir adam cehennemin korkunçluğunu işitiyor bu korkunçluğa düşmemek için istiğfarla kendini muhafaza etmiyor..ve gizli bir şüphe oluşuyor o kimsede cehennem olmasa diye geçiyor içinden keşke cehennem olmasa diyor..bu düşünceler büyüdükçe kafasında cehennemi inkara kadar gidiyor..ve imanın zedelenmesine sebep oluyor..2.lemada geçtiği gibide: evet günah kalbe işleyip siyahlandıra siyahlandıra ta nuru imanı çıkarıncaya kadar katılaştırıyor..

13

10.11.2006, 16:35

ufacık bir şüphe giriyor kalbe imanı çıkarana kadar kalpten uğraşıp duruyor..iman şüpheyi kabul etmediği için bu adam da küfür dairesinde kalıyor

14

10.11.2006, 21:14

Kardeşim sen Risale-i Nur'u biliyor musun? Bana sanki biliyormuşusun da bizi sınava sokuyormuşsun gibi geldi.
Herşeyden önce sabredin. ınsanların hayatındaki tek faaliyet forum değildir. Başka yerlerde de hizmet veriliyor. Hem herkez bir işle meşgul. Sorunuz kapsamlı yazılması ve incelenmesi gereken bir konudan geliyor. Bir anda vakıf olup yada zaman bulup cevap verilemiyebilir. Benim bu forumda cevapsız kalan çok sorum var. Bazen sorum günlerce cevapsız kaıabiliyor. Bu bazen vakitsizlikten bazen görememekten kaynaklanıyor. Ama ben bu şekilde bir tepki hiç vermedim ve vereni de görmedim.
şu yazım burdaki uslubuna karşı yazılmadı, genel cevapların üzerinden değerlendirip yazmaya karar verdim.

Eğer maksadın öğrenmekse, öğrenmek sabır istiyen bir iş. Eğer maksadın bizi sınamaksa ona da varız. Ancak ilk iş olarak Risalelerin ilk dersi olan sabretmeyi öğrenmen gerekiyor.
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

15

12.11.2006, 13:04

Allah razı olsun nuraşığı hanfendi.
Acaba imanın zayıflığıda böyle vesveseye kolayca götürüyor mu?Yani günah işlerken
cehennemim yokluğu hakkındaki şüpheler imanın zayıflığından damı kaynaklanıyor.ımanı güçlü olan işlerse böyle inkara gidebilir mi?Soruyorum.Aklıma geldi.

Ceka bana şefkatle neden yanaşmıyorsun.Ben kim seni sınav edecek kim.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir