Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Sultan

Stajyer

  • Konuyu başlatan "Sultan"

Mesajlar: 99

Konum: Kütahya

Meslek: Dağcı

Hobiler: Kızak, yüzme, orman gezileri

  • Özel mesaj gönder

1

04.03.2004, 17:59

"Diyanet kimlere emanet edilmiş?"

“Diyanet kimlere emanet edilmiş?” sorusu, Vakit’e ait bir haberin başlığıdır. Kimlere emanet edildiyse belli. Din-Diyanet gibi dinî hizmetler, bakanlık seviyesinde Sayın Mehmet Aydın’a, başkanlık olarak da Ali Bardakoğlu’na emanet.

Bulundukları makam itibariyle bu iki zatın vazifeleri, Müslümanların, dinlerini en iyi şekilde yaşamalarını sağlamaya çalışmaktan ibaret olmalı. şöyle bir nazar atfedelim, bakalım öyle mi?

Eski bir Milli Eğitim Bakanı, okulların idaresinde zorlanmış olmalı ki, şu fıkralık sözü söylemişti: “Okullar olmasa Milli Eğitim’i ne güzel idare ederdim!”

Diyanet, Sayın Mehmet Aydın’a bağlı olduğu için, onun konusu da camiler. O da habire cami yapılmasını istemiyor. Aslında camilerin idaresi doğrudan kendisiyle ilgili de değil. Diyanet’e gereken emri verir, istediğini yaptırır. Ama onun camilere ait düşüncesi başka. Diyor ki:

“Geçtiğimiz günlerde bir cami temeli attım. Orada yaptığım konuşmada, ‘Bu son olsun. Çünkü yeterince cami var.

Üstelik ibadet evlerde yapılabilir. Fakat sağlık ve eğitim hizmetleri evlerde yapılamaz’ dedim. Kişisel tercih olarak da, artık Türkiye’de öncelikli olarak cami yerine okul ve sağlık ocağı yapılmasını istiyorum.”
(30.6.2003/Vakit)

Bakan Bey kusura bakmasınlar, ama cümlelerdeki yanlışlık bir tarafa, sözü ültimatom gibi: “Bu son olsun!”

Cami, Müslüman memleketlerde bir ihtiyaçtır. ıhtiyaçları gidermekse hükümetlerin görevi. Ama, cami yapımına yardım düşünülmüyor bile. Madem öyle, Müslümanların kendi paralarıyla yaptıkları camilere kota bari koymamalı. Yani bir bakan, hele Diyanet’e bakan bir bakan, “Bu son olsun” dememeli. “Hem ben cami için para vermem, hem de sen artık yapma” denilir mi?

Bakan bey, “Çünkü yeterince cami var” diyerek kendince sebebini açıklıyor.

Bir zaman için yeterince cami bulunabilir. Ama nüfus arttıkça nasıl ki yeni okul ve sağlık ocaklarına ihtiyaç duyuluyorsa, yeni camilere de elbette ihtiyaç duyulacaktır. ıhtiyaç oldukça da elbette yeni yeni camiler yapılacaktır. Her ne kadar cami yapımı gittikçe zorlaştırılsa da...

Dolayısıyla, “Bu son olsun” demek, bir müdahaledir ve kabul edilemez.

Bakan bey, kilise vaziyetini bilmiyor mu acaba? Türkiye’de kiliseler bomboş. Yeterince kilise olması bir tarafa, fazlalık var. Buna rağmen, sayın bakanımız, “Yeterince kilise var. Artık kiliseye son” demiyor. Üstelik, adeta yeni kiliseler açılması teşvik ediliyor. Nitekim bu hükümet, “Apartmanlarda ibadethane açılabilir” diye kanun bile çıkararak ev kiliselerin açılmasına izin verirken, bakan bey de bu kanuna haliyle olumlu oy kullanmıştır. Camiye öyle, kiliseye böyle. Niçin?

Bakan bey, “Kiliseler benim bakanlığıma bağlı değil” diyebilirler. Okul ve sağlık evleri de kendi bakanlıklarına bağlı değil. Ama cami cemaatine, “Cami yerine artık okul ve sağlık ocağı yapın” diyebiliyorlar. Bakan beyin gerekçesi de enteresan: “ıbadet evlerde yapılabilir, fakat eğitim ve sağlık hizmetleri evlerde yapılamaz.”

Bi kere, okul ve sağlık ocağı yapmak vatandaşın değil, sizin vazifeniz. ıkincisi, eğitim ve sağlık hizmetlerinin evde yapılanı var yapılamayanı var. Parası olan pekalâ evinde özel sağlık hizmeti alabildiği gibi, özel ders de verdirebilir. Herkes kendi çoluk-çocuğuna evinde eğitim de verebiliyor. Geçin bunları bakan bey geçin. Biz esas konumuza dönelim.

Bakan beye göre ibadet evde yapılabilirmiş. Cuma ve bayram namazları n’olacak? Yoksa, “Onlar da olmayıversin”e doğru mu gidiyoruz. Cuma namazını zaten kuşa çevirdiler. Soralım: Bayram namazlarıyla beraber ikisi de yavaşça ve yumuşakça yürürlükten mi kaldırılacak?

Evet!.. Cuma namazını kırpıp kuşa benzettiler. Haberiniz olsun, Türkiye’nin birçok yerinde şu anda cuma namazının son sünnetinden sonra devamı kılınmaması için ne gerekiyorsa yapılıyor. Müezzinler, müftülerin emriyle son sünnetten sonra “Alâ resûlünâ salevât” deyip cemaati namazı bırakmaya zorluyorlar. ıtiraz ve münakaşalar oluyor. Olmuyor mu sayın milletvekillerimiz? Sayın Vahit Erdem, sayın Murat Yılmazer bu kavgalara siz de şahit olmadınız mı?


Sayın bakanın camilere adeta kilit vurduracak düşüncelerine ve DıB Sayın Ali Bardakoğlu’nun sözlerine sıra gelmedi. Yâ nasip, onlar da gelecek haftalara.

______________
Ali Eren - Vakit
04-03-2004
Sevgi Çiçekleri

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir