Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.09.2006, 10:23

angilikan kilisesine cevap

Günümüzün zavallı insanı, nice değer ölçülerini kaybettiği gibi, peygamberlere ve özellikle de peygamberler sultanı Hz. Muhammed Aleyhisselâma karşı, bakışı, tavrı, düşüncesi de tamamen alt-üst olmuş durumdadır. Oysaki O’nu, herhangi bir insan gibi beşerî kriterlerle değerlendirmemiz kat’iyen doğru değildir. Hattâ mümkün de değildir. Zirâ O, yeryüzünü yeniden dizayn etmek ve insanlığa yeni ufuklar açmak üzere müstesna bir ruh ve müstesna kabiliyetlerle donatılarak gönderilmiş bir insandır.. ve O’nu takdir bizim kriterlerimizi aşar.

Ancak ne var ki, kendi dinlerine saygıdan uzak bazı biçareleri muhatap alan veya dinleyerek kafasında soru işaretleri oluşanlar için söz sultanının bir asır önceki cevabını sunuyoruz.

Sorular aynı – cevaplarda …

Üstte asıl nüshadaki mükemmel cevabı aşağıda da üstteki metnin açıklamasını sunuyoruz.



Anglikan Kilisesine Cevap

Bir zaman bî-aman ıslâmın düşmanı, siyasî bir dessas, yüksekte kendini göster­mek isteyen vesvas bir papaz, desise niyetiyle, hem inkâr suretinde,

Hem de boğazımızı pençesiyle sıktığı bir zaman-ı elîmde, pek şemâtetkârâne bir istifham ile dört şey sordu bizden,

Altı yüz kelime istedi. şemâtetine karşı yüzüne “Tuh!” demek desisesine karşı küsmekle sükût etmek, inkârına karşı da

Tokmak gibi bir cevab-ı müskit vermek lâzımdı. onu muhatap etmem. Bir hak­perest adama böyle cevabımız var. O dedi birincide:

“Muhammed (Aleyhissalâtü Vesselâm) dini nedir?” Dedim: ışte Kur’ân’dır. Er­kân-ı sitte-i iman, erkân-ı hamse-i ıslâm esas mak­sad-ı Kur’ân. Der ikincisin­de:

“Fikir ve hayata ne vermiş?” Dedim: Fikre tevhid, hayata isti­kamet.

Buna dair şahidim:

فَاسْتَقِم&#161 8; كَمَا اُمِرْتَ - قُلْ هُوَ اللهُ اَحَدٌ

Der üçüncüsünde: “Mezâhim-i hazıra nasıl tedavi eder?” Derim: Hurmet-i ribâ, hem vücub-u zekâtla. Buna dair şahidim يَمْحَقُ اللهُ الرِّبوٰا da.

وَاَحَلَّ اللهُ الْبَيْعَ وَحَرَّمَ الرِّبَوا - وَاَقِيمُو&#157 5; الصَّلٰوةَ وَاٰتوُا الزَّكٰوةَ

Der dördüncüsünde: “ıhtilâl-i beşere ne nazarla bakıyor?” Derim: Sa’y asıl, esas­tır. Servet-i insaniye zalimlerde toplanmaz; saklanmaz el­lerinde.

Buna dair şahidim:

وَاَنْ لَيْسَ لِـْلاِنْس&#157 5;َنِ اِلاَّ مَاسَعٰى - وَالَّذِين&#161 4; يَكْنِزُون&#161 4; الذَّهَبَ وَالْفِضَّ&#157 7;َ وَلاَ يُنْفِقُون&#161 4;هَا فِى سَبِيلِ اللهِ فَبَشِّرْه&#161 5;مْ بِعَذَابٍ اَلِيمٍ


***



Açıklaması



Bir zaman ıslam'ın bir amansız düşmanı, siyasi bir hilekâr ve kendisini yüksekte göstermek isteyen vesvese üfleyen bir papaz, aldatmak niyetiyle, inkâr suretinde, hem de pençesiyle boğazımızı sıktığı elim bir zamanda, şamatalı bir sorgulama ile bizden dört şey sordu:



Karşılığında da altı yüz kelimelik bir cevap istedi. şamatasına karşı yüzü­ne "Tuh!" demek, hilesine karşı küserek sükut etmek, inkârına karşı da susturucu ve tokmak gibi bir cevap vermek lâzımdı. Onu muhatap kabul etmem. Hakperest bir adama böyle cevabımız var.



O hakperest kişi birinci sorusunda "Muhammed'in (s.a.s.) dini nedir?" dedi. Dedim ki: "'ışte Kur'ân... Kur'ân'ın esas maksadı; altı iman esası ile ıslamiyet beş rüknüdür."



ıkinci olarak "Fikir ve hayata ne vermiş?" dedi. "Fikre tevhid, hayata da istikamet vermiştir. Buna dair şahidim, 'Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.' (Hud, 11/112) ve 'De ki: O Allah birdir.' (ıhlâs, 112/1) âyetleridir." dedim.



Üçüncü olarak: "Çağımızın sıkıntı ve dertlerini nasıl tedavi eder?" dedi. "Faizin haram kılınması ve zekâtın farz kılınması ile. Buna dair şahidim 'Allah faizi mahveder.' (Bakara, 2/276) ‘Allah alışverişi helâl, faizi haram kılmıştır.' (Bakara, 2/275) ve 'Namazı dosdoğru kılın, zekâtı verin' (Bakara, 2/43) âyetleridir." dedim.



Dördüncü olarak: "ıslamiyet, insanlık ihtilaline (Fransız ve Bolşevik ihti­lallerine) ne nazarla bakıyor?" dedi. "Çalışma ve emek, asıl, esastır. ınsanlı­ğın serveti zalimlerde toplanmamak, ellerinde saklanmamalıdır. Buna dair şahidim: 'ınsan için ancak emeğinin karşılığı vardır.' (Necm, 53/39) 'Altını ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanlar ise, acı bir azapla müjdele.' (Tevbe, 9/34) âyetleridir." dedim.

nurpenceresinden

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir