Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.09.2006, 13:23

Gözyaşı Denen iksir

GÖZYAşI DENEN ıKSıR

Gözyaşı, ihlâs ve samimiyet sahibi bağrı yanık ve ciğeri kebap insanlar için bir boşalma ameliyesidir. Gözyaşları dünyada, dayanılmaz hale gelen aşk ateşinin ızdırabını bir nebze dindirirken, ahirette de cehennemin alevlerini söndürecek tek iksirdir. Onun içindir ki Allah Resûlü (sav) bu mevzûda şöyle buyurur: “Mahşerde, cehennem kıvılcımlarının insanları kovaladığı hengâmda, Cebrail Aleyhisselam elinde bir bardak suyla görünür. Ona, “Bu ne?” diye sorarım ve bana şöyle cevap verir: “Bu, mü'min kulların Allah korkusuyla ağlayıp gözlerinden döktükleri gözyaşlarıdır ve şu korkunç kıvılcımları söndürecek tek şeydir.”
Yine bir başka hadîslerinde Efendimiz (sav), Allah korkusuyla gözyaşı dökmeyi, cephede düşmanı kollayıp, içimize sızmasına engel olan mücahidin nöbetine denk tutar. “ıki göz Cehennem’i görmez” buyurur ve meâlen devam eder: “Biri Allah korkusundan ağlayan göz, diğeri de, millet ve ülkenin ma’ruz kaldığı tehlikeler karşısında yüreği atan ve nereden, hangi gedikten düşman içimize sızacak, hangi plânda bizi tahrip edip çürütecek diye nöbet bekleyen göz.” Yani, dışarıda dışı, içeride içi gözetleyen gözler ne mübarektir. Evet, iç fetihle dış fetih birbirine müsavîdir.
Kur’ân-ı Kerim de, yer yer bu işi tebcil ve takdir ederek: “Onlar Allah’ın âyetlerini duydukları zaman çeneleri üstü yere kapanırlar” (ısra, 17/107) buyurur. Bir başka yerde ise, “Az gülsünler, çok ağlasınlar” (Tevbe, 9/82) ihtarında bulunur. Bu, bir nevi, “Düşünün ve bir sürü kazandığınız şeyler karşısında yürekleriniz hoplasın!. Ölüm ve sonrasında başınıza gelecekleri ve hesap yerindeki durumunuzu tefekkür edin de, az gülün çok ağlayın” demektir. Bu yönü ile gözyaşı, cennet kevserlerine müsavî tutulur.. ve Efendimiz, “Ürpermeyen kalpden, yaşarmayan gözden Sana sığınırım Allahım” diye yalvarır. Kalpleri kaskatı olmuş, duyguları örümcek bağlamışlara gelince, onlarda gözyaşı görülmez.

2

09.09.2006, 13:35

Allah razı olsun..Çok güzel bir yazı.. :cry:

Bende Mevlana hazretlerinin bir sözünü yazayım konuyla alakadar:

''Ey gülüp duran gafil! Gülmenin zevkini tattın birde ağlamanın zevkini tat, tecrübe et ki O şeker madenidir. Allah için ağlayan ne mübarek bir gözdür. Allah için ağlayan bir kalp ne mübarek bir kalp’tir. Ağlama ve inlemeye muhakkak merhamet edilir. Rabbin lütuf ve merhamet deryası, ağlayanlar için taşar....” :cry: :cry: :cry:

3

09.09.2006, 13:44

Allah razı olsun. Güzel bir alıntı.

Selametle

4

09.09.2006, 13:50

şEHıT KANI VE GÖZYAşI


Osmanlı, Balkan Savaşlarında binlerce Mehmetçiği şehit vermişti. Dünyanın dört bir yanındaki Müslümanlar, Alem-i ıslam ağlıyordu. "Büyük abinin" kolu kanadı kırılmaya çalışılıyor, ihanetlerin, düşmanlıkların ardı arkası kesilmiyordu.
Her tarafta yardım toplantıları vardı. Lahor'da da, Hintli Müslümanlar toplanmış, büyük bir miting yapılmıştı. Hatipler coşkulu konuşmalar yapıyor, halkın hissiyatını dile getiriyor, meydan bir heyecan ve hüzün tufanıyla dalgalanıyordu. Halk, son sözü söylesin diye sahibini bekliyordu. Ve nihayet bembeyaz urbalar içerisinde Pakistan'ın manevî kurucusu, büyük gönül adamı Muhammed ıkbal'in kalabalığın arasından kürsüye doğru süzüldüğü görüldü.


Alem-ı islam'ın yediği darbelerden ötürü adeta iki büklümdü. "Kalb-i paki"nde Müslümanların yaşadığı acıyı duyuyordu. Bigane kalamazdı, kalmamıştı.
Çıktı, coşkulu kalabalığa hissiyatını dile getirdi. Bahar bulutları gibi doluydu ve her an bir rahmet sağanağı bekleniyordu. Konuşmasını şu sözlerle bitirdi:
- Cemaat, ben şu anda kendimi Resul-i Ekrem'in (a.s.v.) huzurunda görüyorum. Bana diyor ki "ıkbal, ne hediye getirdin?" Ben de diyorum ki, "Ya Resullah, gedaya gedalık, sultana sultanlık... Benim Size getirebilecek bir hediyem yoktur. Fakat, huzurunuza öyle bir hediye ıle geldim ki, ben onu cennetlerin kevserleriyle değişmem. Size Trablusgarp'ta şehit düşen Müslüman Türk'ün kanını getirdim!"
O gün büyük bir yardım toplanmış, herkes elinde av-cunda olanı vermiş, o fakir halk ıslam'ın Son Karakolu'na üzerindeki elbisesini çıkarıp göndermişti.
şehit kanı, o kadar mühimdir ki, şehit yıkanmaz ve Rab-binin huzuruna yıkandığı al kanlan ile gönderilir.


Devrimizin büyük hatibi meseleyi anlattıktan sonra kafiyeyi koyar ve şöyle der:
"Muhal farz, ben o huzura çıkarılsa, aynı soruya muhatap olsa idim, Efendimiz'e (a.s.v.)- "Günahına ağlamış insanların gözyaşları ile geldim Ya Resulallah derdim!"
Gözyaşının kıymeti budur.

5

09.09.2006, 13:54

ıbrâhim Aleyhisselâmdan sudûr ile, kâinatın zevâl ve ölümünü ilân eden na'y-i {Batıp gidenleri sevmem. (En'âm Sûresi: 76.)} beni ağlattırdı.

Onun için kalb gözü ağladı ve ağlayıcı katreleri döktü. Kalb gözü ağladığı gibi, döktüğü herbir damlası da, o kadar hazindir, ağlattırıyor. Güyâ kendisi de ağlıyor. O damlalar, gelecek Fârisî fıkralardır.

ışte o damlalar ise, Nebî-i Peygamber olan bir hakîm-i ılâhînin, Kelâmullah içinde bulunan bir kelâmının bir nevi tefsiridir.

Güzel değil batmakla gàib olan bir mahbub. Çünkü, zevâle mahkûm, hakiki güzel olamaz; aşk-ı ebedî için yaratılan ve âyine-i Samed olan kalb ile sevilmez ve sevilmemeli.


26. Lem’a 13. Rica

6

11.09.2006, 17:13

Çok güzel bir yazıymış ya Allah razı olsun
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

7

11.09.2006, 17:15

Alıntı sahibi ""bir_damla_nur""

Çok güzel bir yazıymış ya Allah razı olsun


Ecmain olsun

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir