Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

nuyo

Stajyer

  • Konuyu başlatan "nuyo"

Mesajlar: 91

Konum: Bursa-Mustafakemalpaşa

Meslek: mesleksiz(bi baltaya sap olamadı hala)

Hobiler: ilgisiz

  • Özel mesaj gönder

1

30.08.2006, 15:32

islamı öğrenme ve yaşama...

soru:bir türlü adam olamıyorum ne yapmalıyım?

Cevabımız
Değerli Kardeşimiz;

ıslam denilince akla ilk gelen Kur’an ve Peygamberimizin hayatıdır. Allahın emir ve yasaklarını içeren bir kitap ve o kitabı hayata dönüştürüp, uygulayacak bir peygamber göndermiştir. Öyleyse iyi bir müslüman olmanın yolu Kur’an ve Hz. Peygamber (a.s.m.) uymaktan geçer. Özellikle yaşayan bir Kur’an olan Peygamberimizin örnek alınması Allahın en çok sevdiği bir durumdur. Nitekim Kur’anı Kerim de Allah’u Teala , “De ki, eğer Allahı seviyorsanız bana uyun ki Allah ta sizi sevsin. (Ali ımran, 188).”
Peygamber efendimizde Ebu Davud ta geçen bir hadiste, “Dikkat edin, yakın da bazı insanlar, bize Kur’an yeter diyeceklerdir. Halbuki bana Kur’anın bir misli veya iki misli verilmiştir” buyurarak, Peygamberimiz olmadan Kur’an tam anlaşılmayacağını belirtmiştir.

ıslam alimlerinin Kur’an ve hadisten çıkardıkları hükümlere gelince bu konuda açık ve net olarak şu ayeti görüyoruz: “…Eğer onlar (ihtilafa düştükleri konularda) peygambere ve aralarında dini yönden görüşlerine itimad edilen kimselere sormuş olsaydılar, içlerinden işin iç yüzünü araştırıp çıkaranlar, onun ne olduğunu bilirlerdi.” (Nisa, 83)
Dikkat edilirse ayette Hz. Peygamberden sonra, görüş sahibi ve sahasında uzman kimselere de problemlerimizi iletmemiz isteniyor. ışte dört mezhebin olması bu ayetin bir açıklamasıdır.

Özetle söylemek gerekirse, ıslamı iyi öğrenmek ve yaşamanın yolu, Kur’an, sünnet ve ıslam alimlerinin bu iki kaynaktan istifade ederek çıkardıkları hükümlere uymaktır.
Başka dinleri ve ıslama zıt fikirleri araştırmaya gelince: Önce dinimizi sağlam ve doğru bir şekilde öğrenmemiz gerekir. Bir binanın temelleri ve duvarları sağlamlaştırmadan mahallenin çöplüğündeki güzellikleri araştırmak ne kadar mantıklı olur?
Yanlış anlaşılmasın, oralarda iyi şeyler yok demek istemiyoruz ama zehirli bir odadan geçmek istiyorsak, sağlam bir maskeye ihtiyacımız var. Yoksa biz de zehirleniriz. Eğer dinen zararlı ve zehirli bazı şeyleri araştıracak isek, sağlam ve her türlü gazı engelleyecek bir maskeye yani iyi ve doğru bir dini inanca sahip olmalıyız ki o fikirler bize zarar vermesin.

Evet, Hakk'ı bulmanın, hakikate ermenin tek yolu, Kur'an'a iman ve onun gereği ile amel etmektir. Çünkü, Kur'an, insanlığı mutlak hayır ve hakikate sevk etmek için, bizzat Allah-ü Teâlâ tarafından gönderilmiş mukaddes bir kitaptır. ınsanın dünyevî ve uhrevî saadetini gösterecek ve olgunlaştıracak olan O'dur. O, insanı iman ve tevhide; ubudiyet ve kulluğa, kardeşlik ve sevgiye davet eder. ıman ve salih amele ait ölçülerin en güzelini O vazetmiştir. ıslâmîyet ancak ve ancak O'nun ölçüleriyle yapılanmıştır. O'nun sarsılmaz ve muhteşem kurallarının dışında hiçbir hakikat yoktur ve aranılmaz. O'nun güzel görüp tasdik ettiği Her şey hakikat; çirkin bulup reddettiği Her şey ise uydurmadır. O'nun tesis ettiği ıslâmîyet köhne hurafeleri, batıl inanışları, rezalet ve fuhşiyatı şiddetle reddeder. şu halde, bütün Müslümanlar, itikada, ibadete, ahlâka, helâle, harama, zikre, fikre, muhabbete ait kutsî hakikatleri, O'nun terazisiyle tartacaklardır.

Kur'an ayetlerinin Allah'a ait beyanları her insanı ikna edecek bir kuvvettedir. Sıradan halk, O'nun beyanının sadeliğine meftûn, bilim adamları da fesahat ve belagatına hayrandır. “Kalpler O'nun zikriyle tatmin olur.” ve her seviyedeki fikir erbabı, inanma ihtiyacını O'nunla karşılarlar, O'na uymakla kemâle ererler.
Kur'an, insanları tefekküre teşvik etmiş ve bunun ölçülerini aklın eline vermiştir. ınsanlar ancak O'nun ders verdiği ölçülerle kâinat Kitabı'nı okuyabilmişler ve O'ndaki gizli hakikatlerini keşfedip Hâliklarını, Mabûtlarını bulabilmişlerdir. O, hayatın karanlık ve fırtınalı yollarını aydınlatmak için aklın eline verilen bir ilâhi meşaledir. Güneş, madde âlemini aydınlattığı gibi, Kur'an da maneviyat âlemini aydınlatmak için nazil olmuştur.
Kur'ân-ı Kerim'de şöyle buyurulmaktadır: “Gerçekten bu Kur'an, insanları en doğru yola götürür.” (ısrâ suresi, 9)

Bir fende terakki etmek için, o fennin kanunlarına uymak bir zaruret olduğu gibi, hak ve hakikati bulmak için de, Kur'ân ve Sünnet'in düsturlarını rehber kabul etmek son derece gereklidir.

Evet, insan Cenâb-ı Hakk'ın zâtını, sıfatlarını ancak Kur'an'ın ve Sünnet'in irşadıyla bilebilir. Nereden gelip, nereye gittiğini, dünyadaki görevinin ne olduğunu, gideceği ahiret âleminin mahiyetini, hakikatini ve o âlemde nelerin makbul, nelerin merdut olduğunu, ancak bu iki vesile ile anlayabilir. Hangi fiil ve hareketlerin, hangi hâl ve tavırların Cenâb-ı Hakk'ın rızasını, hangilerinin de gazabını celp edeceğini; neyin hak, neyin batıl ve neyin hata, neyin doğru olduğunu yine Allah'ın Kitabı ve O'nun sevgili Peygamberinden (sav) öğrenecektir. Her Müslüman, kendi inanç ve ibadet dünyasını, bu iki hakikatin rehberliğinde gerçekleştirmekle sorumludur.

Nelere, nasıl inanmakla iman dairesine gireceğini ve hangi amelleri işleyip nelerden çekinerek ıslâm dairesinde kalacağını yine bu iki esastan, yâni Kur’an ve Sünnet'ten öğrenecektir.

Madem ki, bütün Müslümanların ölçüsü Kur'an ve Sünnet'tir, o halde bir Müslüman beşerî her fikri, her iddiayı, her inancı, her itikadı Kur'an'a ve O'nun birinci derecede tefsiri olan Hadîs-i şeriflere göre değerlendirecek ve muvazene edecektir.
Kur'ân-ı Azimüşşân, imanın birinci rüknü olan “Allah'a iman”ı bizlere ders verdiği gibi, “melâikelere, semavî kitaplara, peygamberlere, ahirete, kadere (hayır ve şerri O'nun yarattığına) iman” etmeyi de ders verir. Bir insan, ancak iman hakikatlerine Kur'an'ın bildirdiği gibi iman etmekle mümin olur.

Hem Kur'ân-ı Kerim, Allah-ü Teâlâ'nın bütün emir ve yasaklarından ibaret olan ıslâmîyet’i müminlere talim etmiştir. Bir mümin, bu emir ve yasaklara harfiyen uymakla kâmil bir Müslüman olur.

Kaynak: Prof. Dr. Alaaddin Başar

Selam ve dua ile...

Editör
www.sorularlaislamiyet.com
Ne ilmim var ne âmalim,
Ne hayru taate kaldı mecalim
Garık-ı isyanım, çoktur vebalim
Acep rûzu cezada ne ola halim

2

30.08.2006, 16:21

Allah razı olsun

bu sefer makaleyi yunusum abi yayınlamamış :wink: :roll:

selametle
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir