Abdullah bin Amr rivayet ediyor: Peygamber Efendimize bir adam geldi ve sordu: "Yâ Resulallah yurdumu terk ederek sizin emrinize girmeye geldim. Annemi-babamı da ağlayarak bıraktım."
Peygamber Efendimiz şöyle buyurdu:
"Öyle ise onlara dön, ağlattığın gibi onları güldür."
Adamın biri Peygamber Efendimize geldi, şöyle dedi:
"Yâ Resulallah, ben annemi sıcak bir günde omuzuma alıp iki fersah yol yürüdüm. Hava o kadar sıcaktı ki, eğer bir et parçası yere atılsa hemen pişerdi. Acaba onun hakkını ödemiş oldum mu?"
Peygamber Efendimiz şu cevabı verdi:
"Senin bu hizmetin, onun bir doğum sancısını belki karşılar."
Hemen hemen çoğumuzun bildiği bir hadis vardır. Cennetin, anaların ayağı altında oluşudur. Bu husustaki hadisin metni şöyledir:
Bir adam Peygamberimize geldi ve;
"Yâ Resulallah, savaşa gitmek istiyorum, size danışmaya geldim" dedi.
Peygamber Efendimiz sordu: "Annen hayâtta mı?" "Evet."
"Ondan ayrılma, çünkü Cennet onun ayağının altındadır."
Bu ifade bir mecazdır. Yoksa hiçbir annenin ayağının altında Cennet olmaz ve bulunmaz. Burada anlaşılması gereken mana şudur: ınsan annesine karşı çok mütevazı ve engingönüllü olmalı, onun kalbini kazanmalı, hatırını yıkmamak, ayağının altındaki toprak gibi olmalıdır. Çünkü toprak tevazuun bir sembolüdür. Mevlânâ Hazretleri, "Tevazuda toprak gibi ol" derken bu manayı bize hatırlatıyor.
Annenin ardından iyilik, sevgi, saygı, itaat ve ilgilenme açısından sırayı baba alır. Baba, hayâtı boyunca hiçbir karşılık beklemeden çocuğunu yetiştirir, masrafa girer ve imkânlarını sarf eder. Bu arada baba da çocuktan tek bir şey bekler: Saygı.
Bu meseleyi yine Peygamberimizden öğreniyoruz: Hazret-i Âişe rivayet ediyor:
"Bir gün Peygamber Efendimizin yanına bir adam geldi. Beraberinde yaşlı birisi vardı. Peygamber Efendimiz adama,
"Bu ihtiyar kim?" diye sordu. Adam, "Babamdır" dedi. Peygamber Efendimiz:
"Öyle ise önüne geçme, o oturmadan sen oturma. Onu adıyla çağırma ve ona kimseyi küfrettirme."
Anne-baba insanın hem dünyasını, hem de âhiretini mutlu edecek veya alt üst edecek birer sebeptir. Bu önemli yönü hadisten şu şekilde öğreniyoruz:
Ebû Ümame anlatıyor: "Bir adam Peygamber Efendimize sordu: "Anne-babanın çocukları üzerindeki hakkı nedir?" "Onlar senin ya Cennetin ya da Cehennemindir." Yani anne-babaya gereken iyilik ve itaati gösteren insan, onları seven, sayan ve başı üzerinde tutan çocuk mesut, mutlu ve huzurlu olacağı gibi; onları üzen, kıran ve mağdur eden çocuk da kendi eliyle hayâtını zehir ettiği gibi, âhiretini de yıkmakta ve tehlikeye atmaktadır.
Zaten anne-babaya karşı gelmek ve isyan etmek büyük bir günahtır. Hatta en büyük günahlar arasında bulunmaktadır.
Abdurrahman bin Ebî Bekir'in rivayetine göre, Peygamber Efendimiz bu günahı şöyle bildiriyor:
"Size en büyük günahları bildireyim mi?"
"Evet yâ Resulallah bildir."
"Allah'a ortak koşmak, anne-babaya âsi olmaktır."
Anne-babaya yapılan iyilik ve saygının karşılığını insan dünyada iken peşin alabiliyor. Bu konuda Peygamberimizin müjdesi çok açıktır:
"Rızkının çoğalmasını ve ömrünün uzamasını isteyen, anne-babasına iyilik ve ikramda bulunsun ve akrabalarını ziyaret etsin."
Diğer taraftan çocuk, günü gelince kendisi de anne baba olacak, çocuklarından bir karşılık bekleyecek, yaptığının karşılığını görecek, anne-babasına ne yapmışsa aynısını kendi çocuklarından görecektir. Peygamber Efendimiz şöyle buyurdular: "Anne-babanıza iyilik edin ve ihsanda bulunun ki, çocuklarınız da size itaat etsin ve saygı göstersin."