Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

21

28.08.2006, 09:59

Sarık ve başörtüsü şeâir-i ıslâmdır:

şapka ve serpuş frenklerin kıyafeti ve âdeti olduğu gibi sarık da Müslümanların âdeti ve kıyafetidir. Bediüzzaman “Ahirzamanın dehşetli bir şahsı sabah kalkar, alnında ‘Hâzâ Kâfir’ yazılmış bulunur” hadisini açıklarken Süfyanın kendi başına Frenklerin serpuşunu koyup herkese giydireceğini söyler. Müslümanların sarığını çıkararak şapka giydirmek elbette bid’attır ve sarığı yasaklayarak serpuşu giydirmek şeâir-i ıslâmı ortadan kaldırma amacı içindir.

Peygamberimizin (a.s.m.) ıncil'de geçen vasıflarından birisi de “Sahibü’t-Tac”dır. Evet, “Sahibü’t-Tac” ünvanı, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma mahsustur. Tac, “amâme,” yani sarık demektir. Eski zamanda, milletler içinde, milletçe umumiyet itibarıyla sarık ve agel saran kavm-i Araptır. ıncil'de Sahibü’t-Tac, kati olarak Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm demektir. Peygamberimizin de mühim bir sünneti ve şeâir-i ıslâm olan sarığı çıkarmak için çok büyük baskılar yapılmıştır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretlerinin sürgünden sürgüne gönderilmesinin en önemli sebeplerinden birisi de budur. Hatta Emirdağ’da “Dışarı çıkmak yasak. Başına bere koyamazsın, sarık saramazsın” diye baskılar yapılmıştır. Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri sarığı çıkarmamak için “Bu sarık bu başla beraber çıkar” diyerek boynunu göstermiş ve asla sarığını ne mahkemede ne de bir resmî kurumda çıkarmamıştır.

Başörtüsü ise Kur’ân’ın farz bir emri olarak açık şeâirdir. şeâir-i ıslâma karşı mücadele eden ehl-i dalâletin “Başörtü yasağında ısrarının en önemli sebebi de budur. Tesettür ile ilgili âyetler 625–627 senelerinde Peygamberimizin (a.s.m.) vefatından beş veya yedi sene önce nazil olmuştur. Bundan sonra sahabe hanımları erkeklerle bir arada aynı mecliste bulunmadılar ve Resulullah’a (a.s.m.) soracakları soruları da hanımlarına sorarak öğrenmeye başladılar. Yüce Allah Kur’ân-ı Kerim'de “Ey Peygamber! Hanımlarına, kızlarına ve mü’minlerin hanımlarına söyle evlerinden çıktıkları zaman dış örtülerini üzerlerine alsınlar” emretti. Daha sonra “Mü’min kadınlara söyle, gözlerini haramdan korusunlar, namusları ve iffetlerini muhafaza etsinler, görünen kısımlar (el ve yüz) müstesna ziynetlerini teşhir etmesinler ve başörtülerini yakalarının üzerine kadar örtsünler” buyurdu. Böylece tesettür emri gelmiş oldu. Bundan sonra sahabe hanımları ve tüm Müslümanlar bu emre uygun hareket etmeye başladılar. Tesettür emrinden önceki Peygamberimizin tatbikatını esas alarak hareket etmek doğru değildir. Çünkü esas olan Allah’ın emrine uygun ve rızasına muvafık hareket etmektir.
Mehmet Ali kaya...

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

22

28.08.2006, 10:04

" şeâirin taabbüdî kısmı, hikmet ve maslahat onu tağyir edemez. Taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor; ona ilişilmez. Yüz bin maslahat gelse onu tağyir edemez.

Öyle de, "şeâirin faydası yalnız malûm mesâlihtir" denilmez ve öyle bilmek hatadır. Belki o maslahatlar ise, çok hikmetlerinden bir faydası olabilir. "

mektubat

""Bilirsiniz ki, ebedî düşmanlarınız ve zıtlarınız ve hasımlarınız ıslâmın şeâirini tahrip ediyorlar. Öyleyse, zarurî vazifeniz, şeairi ihyâ ve muhafaza etmektir. """
bediüzzaman


...................................

Yazıyı okudum ve şok üstüne şok oldum.Tüylerim diken diken oldu.Bir de risale-i nur'dan cümle yazmışlar ya.Rabbim sabır ver...

Başörtüsü açmayı az şer olarak görüp,açınca okuyunca asrın Fatımaları,ayseleri mi olunuyor?

Bediüzzaman hzlerinin cümlesi bu kadar mı farklı bakış açısına tabi tutulur?
Gerçi aradan kaç sene geçti,binlerce kez konuşuldu.Herkes fikrini uyguladı.
Ama beni şahsen en çok üzen nokta;nurcular başını açıp girdi demeleri.Hayır..Ben kabul etmiyorum.Hakiki bir şekilde risale-i nuru okuyan başörtüsü konusunda böyle bir fetva ya da görüş söyleyemez.Belki açar ama açtıgı zaman hizmet için açtım,şerri kalildir diyemez.Çevremdeki nur talebeleri ablaları açmadılar başlarını,şuan kuran,iman hizmetleriyle uğraşıyorlar.Hiç bir ustadın talebesinden böyle bir açıklama duymadım.Bilakis,açılmaması gerektiğini vurguladılar ama uygulayıp uygulamamak kişiye kalmış oldugunu söylediler.Ahirette,hesap gününde herşey net birşekilde ortaya çıkacak nasıl olsa.
Benim Rehberim:Kur'andır ,sünnettir

23

28.08.2006, 10:07

Alıntı sahibi ""insirah""

Üniversitelerde uygulanan Başörtüsü yasağının üstünden 8 sene geçmesine rağmen sorunun çözülmemiş olmasını üzülerek görmekteyiz. Bu süre zarfında 4 yıllık bir Fakülte Eğitimi alan hanım kızlarımızın 2 nesil mezuniyet vermiş


Burada 2 hata var,
küçük olan matematik hatası,
bu sorun olmasa, 8. yılın başında tesettürlülerin okumaya başladığını farz etsek, bu süre zarfında 2 değil 5 nesil mezun verilirdi.

diğer hata ise şu:

Alıntı sahibi ""[url=http://www.risaleara.com/oku.asp?id=3247&k=9&p=1"

Üstad Kastamonu Lahikasında[/url]"]
BıRıNCıSı

Geçen Ramazan-ı şerifte, Ehl-i Sünnetin selamet ve necatı için edilen pek çok duaların şimdilik âşikâre kabulleri görünmemesine hususi iki sebep ihtar edildi.

Birincisi: Bu asrın acip bir hassasıdır. Haşiye Bu asırdaki ehl-i ıslamın fevkalade safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler manevi ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i ılahiyeye fetva verirler; "Biz buna müstehakız" derler.

Evet, elması bildiği (ahiret ve ımân gibi) halde, yalnız zaruret-i kat’iye suretinde şişeyi (dünya ve mal gibi) ona tercih etmek ruhsat-ı şer’iye var. Yoksa, küçük bir ihtiyaçla veya hevesle veya tamâh ve hafif bir korkuyla tercih edilse, eblehâne bir cehalet ve hasârettir, tokata müstehak eder.

Hem âlicenâbâne affetmek ise, yalnız kendine karşı cinayetini affedebilir. Kendi hakkından vazgeçse hakkı var; yoksa başkalarının hukukunu çiğneyen cânilere afüvkârâne bakmaya hakkı yoktur, zulme şerik olur.


Malum şahısla anlaşamadığımız nokta budur, zira bugün bunun zararlarını kendisi de gördü, yapmak istediklerinin yanında, yapmak zorunda kaldığı şeyler (!) de oldu.

ınşa'Allah bu başlık MFG meselesine dönüşmez yoksa kilitlenmek zorunda kalacak.

Bu ikinci hatayı yapan da, bunu savunan da, Bektaşîvarî bir fikir öne sürmüş.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

24

28.08.2006, 10:14

Bektaşîvarî dememe sebep şudur:

Alıntı

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri , aynı hususa parmak basarken “Hayr-ı Kesir için şerri Kalil işlenir . Eğer şerr-i kalil olmamak için, hayr-ı kesiri intaç eden bir şer terk edilse, o vakit şerr-i kesir irtikâp edilmiş olur" (5) ve “Bir şerr-i cüzî için hayr-ı kesîri terk etmek, şerr-i kesîr olur. Onun için, o şerr-i cüzî hayır hükmüne geçer.” (6)


Bektaşiye demişler, neden namaz kılmıyorsun, o da demiş, Kur'an'da vela tekrabussalah, namaza yaklaşmayın diyor! Gerisini okusana, orada sarhoş iken ibaresi var!

Üstad da bu ibareleri, musîbetlerden bahsederken kullanmıştır. 13.Lem'a buna örnektir. Asla ve kat'a günah işlemeye cevaz niteliğinde bir söz ağzından ömr-ü hayatında çıkmamıştır. şerri kalil işlenir demiş, ömrümde duymadım Üstad'ın böyle şey dediğini. Bazı musibetlerin ve kötü görünen şerlerin, büyük hayırlara vesile olabildiğini anlatır ve şerr-i kalil, hayr-ı kesirden bahseder.*

Ama bu iktibas, iktibas değil, bilakis, yani aksine, bu yapılan iltibas ve hatta iftira.

*: Buna da örnek mektubatın başlarında vardır, sahabelerin başlarına gelen musibetlerin, onların ıslam'a daha çok hizmetine vesile olması, lem'alarda şeytanların vesvesesine karşı insanın makamının yükselmesi, sözlerde ise tevekkül, kadere rıza bahislerinde çok sık geçmiştir. Allah buyurmuştur Kur'an'da, hayır sandığınız sizin için şer, şer sandığınız sizin için hayırdır. ısteyen olursa ilgili alıntıları yollarım, forumda da çok geçti.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

25

28.08.2006, 10:15

Aman tartışma konumuz MFG olmasın gerçekten de..
Ama inanın artık öyle bir hale gelmiş ki,yaşayanlardan biri olarak diyorum,nurcular başlarını açarlar.Allah muhafaza.Bizim amaçımız burda,risale-i nur'dan kaynaklar göstererek işin aslının bu olmadıgını izah etmek...

26

28.08.2006, 10:17

Hem bu kısım, Süfyan ve rejimine ve takipçilerine işaret ediyor


Alıntı

Birincisi: Bu asrın acip bir hassasıdır. Haşiye Bu asırdaki ehl-i ıslamın fevkalade safderunluğu ve dehşetli cânileri de âlicenâbâne affetmesi ve bir tek haseneyi, binler seyyiatı işleyen ve binler manevi ve maddî hukuk-u ibâdı mahveden adamdan görse, ona bir nevi taraftar çıkmasıdır. Bu suretle, ekall-i kalîl olan ehl-i dalâlet ve tuğyan, safdil taraftarla ekseriyet teşkil ederek, ekseriyetin hatasına terettüp eden musibet-i âmmenin devamına ve idamesine, belki teşdidine kader-i ılahiyeye fetva verirler; "Biz buna müstehakız" derler.


O bizi kurtardı, o olmasa kim yapardı, ne olurduk biz, hatta tek başına savaştı, Cüneyt Arkın gibi uçtu kaçtı değil mi? Yok öyle yağma.


Alıntı sahibi ""Üstad Emirdağ Lahikasında (I) ""


Evet -mahkemede isbat ettiğim gibi- "şerefler, müsbet hayırlar, maddî-manevî ganîmetler orduya, cemaata verilir, tevzi' edilir; kusurlar, menfî icraatlar başa, reise verilir" diye bir kaide-i hakikatla, kahraman ordunun ve bilfiil asker ve asker başında çalışan cesur zabitlerin zaferleri ve şerefleri Mustafa Kemal'e verilmez. Belki kusurlar, hatalar yalnız ona verilir diye beni onu sevmemekle ittiham edenleri, kahraman orduyu sevmemekle ve şereflerini kırmakla ittiham edip onlara hain-i millet nazarıyla bakıyorum.

Bu hakikatı mahkemede isbat ettiğim gibi, onun muannid dostlarına da isbat etmeye hazırım. Ben bu mübarek milletin bahadır ordusunun milyonlar efradı ve zabitlerini severim. Hürmetlerini, haysiyetlerini elimden geldiği kadar muhafaza ediyorum. Benim karşımdaki garazkâr muarızlarım, bir tek adamı sevmek yolunda, milyonlar efrada manen ihanet, belki adavet ediyorlar.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

27

28.08.2006, 10:20

Alıntı sahibi ""insirah""

Aman tartışma konumuz MFG olmasın gerçekten de..
Ama inanın artık öyle bir hale gelmiş ki,yaşayanlardan biri olarak diyorum,nurcular başlarını açarlar.Allah muhafaza.Bizim amaçımız burda,risale-i nur'dan kaynaklar göstererek işin aslının bu olmadıgını izah etmek...


Başını açtığın zaman, ayrıca o kısma, başörtüsü siyasi simge mesajı vermiş, onları tasdik etmiş olursun.

Herkes böyle yaparsa, o zaman bu davayı nasıl kazanacağız, nasıl kızlarımız, kızkardeşlerimiz tesettürlü okuyabilecek okullarda.

Adamlar vargüçleriyle bizim aleyhimize çalışıyorlar, en son açık liseden öss ye girişi tıkadılar.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

28

28.08.2006, 10:37

Alıntı

1-) Hanım kızlarımız ileride manevi cihad yapmalarına vesile olacak ve bu zaviyeden Farz-ı ayn olan ılim Tahsilleri ile yine Farz-ıayn olan Tesettür konusunda , bir dayatma sonucunda tercih yapmak zorunda bırakıldıklarında, şahsi vicdani kanaatlerine göre hareket etmelidirler. Bunu yaparken , hanım kızlarımız belki okudukları Fakültenin ileride kendilerine sağlıyacağı artı-eksi koşulları gözönünde bulundurmalıdırlar , belki edinecekleri Mesleği nedenli benimseyip benimsemiyeceklerine bakarak Vicdani bir hüküm vermelidirler.Nitekim tercihini bu yönde yapanlar , Eğitimlerini tesettürü ile alabilecekleri ülkelerde devam etmeyi tercih etmişler , veya Üniversite Eğitiminden sonra mesleğini yapmayı düşünmeyenler ise Eğitimlerini yarıda kesmişlerdir.


Kesinlikle buna katılıyorum. Daha çok hayra vesile olacak tercih seçilmelidir. Bu da tercih yapacak kişiye bağlıdır. Her tercih sahibi aynı şeyi yapsın demek yanlış olur. Fakat durumu ve hedefi sağlam olanlar irade sahipleri okumayı tercih etmeleri daha hayırlı olacak kanaatindeyim. Allahu alem. Varsa hatamız Allah affetsin

29

28.08.2006, 10:49

Alıntı sahibi ""insirah""

Aman tartışma konumuz MFG olmasın gerçekten de..
Ama inanın artık öyle bir hale gelmiş ki,yaşayanlardan biri olarak diyorum,nurcular başlarını açarlar.Allah muhafaza.Bizim amaçımız burda,risale-i nur'dan kaynaklar göstererek işin aslının bu olmadıgını izah etmek...



Buyrun izah edin o zaman. Risaleleri ezbere bilen birinin Risale-i Nur lar ın aksine bir yorum yapacağına kesinlikle inanmıyorum. Eğer öyle olsaydı bütün dünya başıma yıkılsa daha iyi olur. Bu büyük bir çelişki olurdu. Hem Üstad'ı sev hem Hocaefendimi (Allah ondan razı olsun).

Açıklama bekliyoruz.

Selametle

30

28.08.2006, 11:08

Yorumları çoktur, icraatları da, hem ağzından
"O büyük insan affetsin, ben böyle düşünüyorum" diyerek bir meselede farklı yorum ortaya koymuştur. Bir Nur talebesi bunu yapmamıştır bugüne kadar. Burada MFG anlatmayacağım, bilen biliyor zaten ve forumda tartışması yasak zira münakaşaya dönüşüyor. ıstersen bana özel mesaj atarak konuşabilirsin.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

31

28.08.2006, 11:24

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Yorumları çoktur, icraatları da, hem ağzından
"O büyük insan affetsin, ben böyle düşünüyorum" diyerek bir meselede farklı yorum ortaya koymuştur. Bir Nur talebesi bunu yapmamıştır bugüne kadar. Burada MFG anlatmayacağım, bilen biliyor zaten ve forumda tartışması yasak zira münakaşaya dönüşüyor. ıstersen bana özel mesaj atarak konuşabilirsin.


Münakaşa olmayacak zira biz kardeşiz. Ve ayrıca bizler muhabbet fedaileriyiz husumeti çoktan gömdük. Ne tartışşılacaksa tartışılsın. Zira tartışma orta yolu bulma adına yapılmalıdır.

Selametle

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

32

28.08.2006, 11:29

Alıntı sahibi ""ADEMAYAZSIN""

Alıntı sahibi ""insirah""

Aman tartışma konumuz MFG olmasın gerçekten de..
Ama inanın artık öyle bir hale gelmiş ki,yaşayanlardan biri olarak diyorum,nurcular başlarını açarlar.Allah muhafaza.Bizim amaçımız burda,risale-i nur'dan kaynaklar göstererek işin aslının bu olmadıgını izah etmek...



Buyrun izah edin o zaman. Risaleleri ezbere bilen birinin Risale-i Nur lar ın aksine bir yorum yapacağına kesinlikle inanmıyorum. Eğer öyle olsaydı bütün dünya başıma yıkılsa daha iyi olur. Bu büyük bir çelişki olurdu. Hem Üstad'ı sev hem Hocaefendimi (Allah ondan razı olsun).

Açıklama bekliyoruz.

Selametle


Zaten beni üzende bu.Risale-i nurları ezberlemiş demeyelim de,okuyan ehemmiyet veren bir hocanın bu şekilde yazması beni çokkk ama çok üzdü.
Risale-i nur'dan kaynaklar gösterilmiş burda zaten.1.sayfa ve 2.sayfada var.
Ve işin garibi sadece nur cemaatleri arasında hoca efendi ve cemaati bu şekilde düşünoyr.Dığer nur cemaatlerinden hiçbiri bu şekilde yorum yapmıyor yapamıyor.Uygulama konusunda birşey diyemem ama bu şekilde açıklama açılma manasını doğurur...

33

28.08.2006, 14:18

sen doğrularınla yaşa ya insirah.
bizi yolumuz üstadın yolu.

34

28.08.2006, 14:46

Alıntı

Ve işin garibi sadece nur cemaatleri arasında hoca efendi ve cemaati bu şekilde düşünoyr.Dığer nur cemaatlerinden hiçbiri bu şekilde yorum yapmıyor yapamıyor.Uygulama konusunda birşey diyemem ama bu şekilde açıklama açılma manasını doğurur...



Nur cemaatinin de kendi arasında hizmet farkı fark. Ve bu kesimler ideallerini gerçekleştirmek adına bazı şeylere katlanmak zorunda kalıyorlar.

Mesela bir okuyucular gurubunun böyle bir ideali yok. Onlar okurlar okuturlar ve hayatlarına uygularlar vs. Ama gel gör ki artık kadınlar dünyaya hakim olmaya başlamıştır. Örenk olarak ABD dış işleri bakanını verebiliriz. Bu denli cani insanlar oralara geliyorsa ki bunların Türk zannedilen versiyornları da var bunlara meydan vermemek için en azından kapladıkları yerleri kaplamadan önce o boşlukları doldurmak adına yine yapılır baş açılır, ilim tahsil edilir ki ilim farzdır.

Siz bir köyü imana getirmiş olabilirsiniz. Köyülülerin istediği kuralları uygulayabiirsiniz fakat okumuş bir kadın oraya üst olarak gelirse bütün emeklerimizi suya düşürbilir çünkü kağıt üstünde üstün kimse onun sözü geçiyor

35

28.08.2006, 14:55

Zaruretler haramları mübah kılar kaidesini iyi anlamak, dengeyi iyi kurmak lazım.

Hizmet namına diyerek, Üstad zamanında çok daha fazla paraya ve güce sahip olabilirdi. Mustafa Kemal ona köşk, 30.000 reşad altını ve açmayı düşündüğü medrese için yardım önerdi, Bediüzzaman bunu, dini başka şeylere alet edeceği için kabul etmedi, Ankara'yı terketti. Zehirlendi, eziyet gördü, ama böyle hizmeti seçti. Çünkü zahirde daha yavaş ve az görünse de, hizmet böyle daha çok ve iyi intişar etti.

Acaba Üstad yaşasaydı, bu tavizsiz hizmet şekline farklı bir yorum getiren birine, Nur talebesi gözüyle bakabilir miydi?

Hizmette saff-ı evvel abiler çok eziyet, eza gördüler, hiç taviz vermediler. Daha 10 yıl öncesine kadar risale okumak suçtu, düşünün ne kadar uzun süre katlandılar buna. şimdi ise biz rahatız, acaba suçsuz olduğumuz halde az sonra polis mi basacak burayı diye bir korku yaşamıyoruz sohbetlerde ya da kitap bulundurduğumuzdan nezarete atılır mıyız endişesini taşımıyoruz evimizde. Göğsümüzü gere gere Risale-i Nur diyebiliyoruz. Böyle dik durmasalar ve mücadele etmeseler, bu mümkün olur muydu?

O devirde yaşayıp da, o devrin cefasını çekmeden, sefasına erip de, onun üzerinden nasıl bu cemaat adına içtihad yapabilir ki? Hem de ısrarla, o kendisini Nur talebesi görmediği ve biz de öyle bilmediğimiz halde.

şimdi, hayati ve zaruri olmayan bir meseleden ötürü...
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

36

28.08.2006, 15:37

ıçtihad kapısı açıktır. Fakat şu zamanda oraya girmeye altı mâni vardır.

BıRıNCıSı

Nasıl ki kışta, fırtınaların şiddetli olduğu bir vakitte, dar delikler dahi seddedilir; yeni kapıları açmak, hiçbir cihetle kâr-ı akıl değil. Hem, nasıl ki büyük bir selin hücumunda, tâmir için duvarlarda delikler açmak gark olmaya vesîledir. Öyle de, şu münkerât zamanında ve âdât-ı ecânibin istilâsı ânında ve bidaların kesreti vaktinde ve dalâletin tahribâtı hengâmında, içtihad nâmiyle, kasr-ı ıslâmiyetten yeni kapılar açıp duvarlarından muharriplerin girmesine vesîle olacak delikler açmak, ıslâmiyete cinâyettir.

ıKıNCıSı

Dinin zarûriyâtı ki, içtihad onlara giremez. Çünkü, katî ve muayyendirler. Hem, o zarûriyât kût ve gıdâ hükmündedirler. şu zamanda terke uğruyorlar ve tezelzüldedirler. Ve bütün himmet ve gayreti, onların ikâmesine ve ihyâsına sarf etmek lâzım gelirken, ıslâmiyetin nazariyât kısmında ve selefin içtihadât-ı sâfiyâne ve hâlisânesiyle bütün zamanların hâcâtına dar gelmeyen efkârları olduğu halde, onları bırakıp heveskârâne yeni içtihatlar yapmak, bidakârâne bir hıyânettir.
ya rabbi!ya rabbi!ya rabbi! Beni bu yolda büyüt,bu yolda yürüt,bu yolda çürüt.Fakat asla ve asla döndürme..

37

28.08.2006, 16:42

Düşünelim. Başını açmadan okunmayacak okunsa bile belli bir konuma gelinecek belgeyi alamayacak olsaydık ne olurdu. Mesela memleketteki bütün bayanların okumaması iktiza ederdi. Bütün kafir kadınlar okuyacak memleketin herbir tarafını işgal edecek bizim erkekleri baştan çıkaracak ki bu grup psikolojisi ile daha çok yaygınlaşırdı. Mesela normal zamanlarda yapılmayacak bir edepsizlik sadece gurupta herkes yaptığı -ki hepsi kafir olarak düşünüyoruz- için bir heyecan uyandıracak ve fitne alıp başını gidecek.

Bizim kadınlarımız evlerinde oturacak ilim öğrenecek fakat 100 000 kadınımızın yaptığı bir medreseyi bir Kur'an kursunu birtek kadın makam sahibi olduğu için kapatabilecek ve yapılan bütün çabalar boşa gidecek en azından dini tebliğ adına yapılacan çabalar dünyada sonuç vermeyecek.

Ki benim hocam başınızı açıp okuyun demiyor. Benim hocam -ki ruhum ona feda olsun- kişinin kendi seçimine bırakıyor. Vicdanına bırakıyor. Takvasına bırakıyor. Ki başını açmak caizdir demek ayete sünnete aykırıdır ve kişi bunlarla dinden çıkabilir Allah muhafaza

Selametle

nuyo

Stajyer

Mesajlar: 91

Konum: Bursa-Mustafakemalpaşa

Meslek: mesleksiz(bi baltaya sap olamadı hala)

Hobiler: ilgisiz

  • Özel mesaj gönder

38

28.08.2006, 16:54

Alıntı sahibi ""ADEMAYAZSIN""

Düşünelim. Başını açmadan okunmayacak okunsa bile belli bir konuma gelinecek belgeyi alamayacak olsaydık ne olurdu. Mesela memleketteki bütün bayanların okumaması iktiza ederdi. Bütün kafir kadınlar okuyacak memleketin herbir tarafını işgal edecek bizim erkekleri baştan çıkaracak ki bu grup psikolojisi ile daha çok yaygınlaşırdı. Mesela normal zamanlarda yapılmayacak bir edepsizlik sadece gurupta herkes yaptığı -ki hepsi kafir olarak düşünüyoruz- için bir heyecan uyandıracak ve fitne alıp başını gidecek.

Bizim kadınlarımız evlerinde oturacak ilim öğrenecek fakat 100 000 kadınımızın yaptığı bir medreseyi bir Kur'an kursunu birtek kadın makam sahibi olduğu için kapatabilecek ve yapılan bütün çabalar boşa gidecek en azından dini tebliğ adına yapılacan çabalar dünyada sonuç vermeyecek.

Ki benim hocam başınızı açıp okuyun demiyor. Benim hocam -ki ruhum ona feda olsun- kişinin kendi seçimine bırakıyor. Vicdanına bırakıyor. Takvasına bırakıyor. Ki başını açmak caizdir demek ayete sünnete aykırıdır ve kişi bunlarla dinden çıkabilir Allah muhafaza

Selametle





Abicim....ben pek bilmiyorum bu konuları... zaten inanmak istemediğimi söyledim ama...
..ben senin yerinde olsam bu yazıya karşı çıkardım
çünkü yazıda akşam, milliyet, radikal gazetelerinden röportaj yapılmış..yalan olabilir....
hem de...hocam......

"ıslamın bazı kuralları vardır ki hikmeti açıktır, niçin o kuralın konduüu hemen açıkça görülür. Fakat bazıları bizim anlama ölçülerimize göre açık olmayabilir, ancak emredildiği için yapılır. Bunlara "taabbudi emirler" denir. Başörtüsü bunlardan biridir. Bir insan olarak bana kalsa ben kadının yüzünün örtülmesinin daha doğru olacağını düşünebilirim çünkü kadının saçındansa yüzü daha çok dikkat çekicidir. Fakat kur'an böyle demiyor, saçların örtülmesini emrediyor. ışte bu taabbudi bir emirdir, mantığımıza uymasa da, hikmeti bize açık gelmese ve mantığımız farklı düşünse de kur'an öyle emretmiştir ve uymak farzdir. Bazı insanlardan benim bunun aksine şeyler söylediğimi duyuyorum ve bunlara çok üzülüyorum. Başörtüsü kur'anın emridir, bir insan başkasına kur'anın emrine muhalefet ederek basını aç demesi küfürdür."demiş...


bazıları bunlara(röportajlara) yalan diyor..bazıları da doğru haklı/haksız diyor..
en iyisi
belli olmayanlar üzerine konuşmamalı.... :wink:
Selam ve dua ile....
Ne ilmim var ne âmalim,
Ne hayru taate kaldı mecalim
Garık-ı isyanım, çoktur vebalim
Acep rûzu cezada ne ola halim

39

28.08.2006, 17:02

Bukonuya gözyaşları içerisinde okuduğum bir yazıyı ekleyeceğim :cry: :cry: :cry:

Allahuekber!!!!!


ZOR ZAMANDA MÜSLÜMAN OLMAK

Her şeyin bir zamanı vardır. Elbette Müslüman olmanın da zor zamanları vardır. ışte böyle bir zamanda başarılı olanlar, inançları çağlara taşıyan insanlardır. ınsanlığın hayatını hayat yapan “iman” gaye idealinden mahrum, her şeyin menfaat doğrultusunda yürütüldüğü, sapık inançların baş gösterdiği, zina ve haramın mübah sayıldığı bir dönemde, asrı saadet modeliyle nübüvvet bahçesinde gül gibi yetişebilmektir zor zamanda Müslüman olmak.

Karşıda karanlık bir inkarcılık kütlesi varken “KALK VE ıNZAR ET” çağrısına uyabilmektir de ayrıca.

Alâkasızlığı, dışlanmayı, taşlanmayı, kınanmayı deli, şair, sihirbaz diye hakarete uğramayı sîneye çekebilmektir. Her türlü itibar kaybına hazır olmaktır. Bütün insanlar senin karşında cephe almışken “hasbunallâhi venîğmel vekîl” diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.

Mekke’de tebliğ vazifesi devam ettiği halde kimse ona uymuyordu. Rabb’inden gelen emirleri büyün bir şevkle anlattığı halde herkes kulak tıkıyordu. O yine yılmamıştı. Bir ümit, deyip Taif’e gitti. Taif halkından umutluydu. Bu düşünceler içerisinde taif’e varıp tebliğ vazifesine başlamasıyla birlikte hararetler de başlamıştı. Taif halkı çocuklarını öğütleyerek Onun mübarek bedenini taşlatmışlardı. Halk hakaret ediyor, bir daha gelmemesini söylüyordu. şefkatli Nebî’nin mübarek yüzünden kanlar süzülüyordu cüppesine. Bütün bu yaşadıkları Onu epey yormuştu. Mahzun bir şekilde geri dönerken Cebrail (as) geldi; “ya Resûlallah, iste, şu dağı birleştirip, onları helak edeyim.” dedi. ışte burada Peygamberimiz gibi ;” hayır yâ Cebrail! ben gazap Peygamberi değilim, rahmet peygamberiyim. Olur ki ileriki zamanlarda içlerinden birisi Müslüman olur. Bu bile yeter. Hem ONLAR BıLMıYORLAR” diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.

Kururlu düzenin başları olan Ebu Cehil ve zihniyetindekiler, ıslâmiyetin yayılışından rahatsız olmuşlardı. Peygamberimizi davasından döndürmek için makam, mevki ekonomik çıkar vaadettiklerinde ;
SAğ ELıME GÜNEşı, SOL EıLME AYI VERSENıZ, BENı DAVAMDAN DÖNDÜREMAZSıNıZ diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.

Vücutlar, demir taraklarla taransa bile korkuya kapılıp, taviz vermemeyi sadece sabra ve duya sarılmayı, Allah’ın dinini mutlaka hakim kılacağını unutmamaktır zor zamanda Müslüman olmak.

Peygamberimiz vefat ettiğinde herkeste bir şaşkınlık olmuştu. Herkesin dilinde “o ölmemiştir, bir peygamber nasıl ölür” laflarının dolaştığı bir hengâmede “bâki hakikatler fani şahısların üzerine bina edilemez” diye düşünüp “kim Muhammed’e tapıyorsa bilsin ki Muhammed ölmüştür. Kim ki Allah’a tapıyorsa bilsin ki Allah, Hayy ve Lâyemuttur.” Diyebilmektir. Zor zamanda Müslüman olmak.

Açık saçıklığın mübah sayıldığı, tesettürün tamamen kaldırılmak istendiği, yıllarca ememk verdiği okuluna “ancak başını açarsan girebilirsin” dendiği bir zamanda Allah yolunda okulunu ve hayatını kaybetmekten zerre kadar tereddüt göstermeden BAşIMI ALIRSIN, ÖRTÜMÜ ASLA diyebilmektir, zor zamanda Müslüman olmak.

ınsanın en önemli ve biricik hakkı olan özgürlüğü elinden alınmıştı Nur müellifinin. Seksen üç yıllık ömrünü kudsî bir davaya vakfettiği için kendisini otuz sene sürgünden sürgüne gönderip, defalarca zehirlemeye kalkan insanlara karşı “eğer Risale-i Nur’la imanlarını kurtarırlarsa,onlara hakkımı helal ediyorum” diyebilmektir zor zamanda Müslüman olmak.

Bu dava için bırakın dünyayı, “milletin imanın selâmette görürsem, vücudum cehennemde yanıyor olsa bile gönlüm gül gülistan olur.”diyerek ahiretini dahi feda edebilmektir, zor zamanda Müslüman olmak.

Kendinin ve evlâdının içinde yandığı, alevleri semavâta kadar ulaşan manevî bir ateşin göklere yükseldiğini görüp, imanını kurtarmaya ve o ateşi sürdürmeye koşmayı gerektirir, zor zamanda Müslüman olmak. Zira, insanın hemen yakınında yangın çıkmışken , onu söndürmek yerine, başka şeylerle meşgul olmak, nasıl bir cehaletin ve körlüğün eseridir.

ışte bütün bunlara binâen mü’min; yaşatma hazzıyla, yaşama sevdasından vazgeçen değil midir? Evet, bizler hâlâ yirmibirinci asır olan şu zaman-ı ahirde hayatını davası adına yaşamış, Resûl-ü Ekrem (asm) ve Onun her asırdaki temsilcisi olan müceddidleri anlamamanın ve kıymetlerini idrak edememenin sancısını çekmekteyiz. Ama şu da bilinmelidir ki; “karla kaplanmış yollar bahara çıkar”....



Canan Karataş

40

28.08.2006, 17:04

üstadımız demiş:

" şeâirin taabbüdî kısmı, hikmet ve maslahat onu tağyir edemez. Taabbüdîlik ciheti tereccuh ediyor; ona ilişilmez. Yüz bin maslahat gelse onu tağyir edemez. "

demek islamın şeairi olan ibadetlerde yüzbin fayda da olsa o şeair terkedilmez.taabbüdi olduğu için emir üstün geliyor. üstadımız böyle demişse başka yorumlara gitmek ne haddimize..
ya rabbi!ya rabbi!ya rabbi! Beni bu yolda büyüt,bu yolda yürüt,bu yolda çürüt.Fakat asla ve asla döndürme..

Bu konuyu değerlendir