Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

31.07.2006, 12:46

Ehlullah'ın Himmeti

Ehlullah'ın Himmeti

Bediüzzaman hazretleri, kendi muhasebesini yaparken, kendisine çok yakışan büyük bir tevazu ile “ılahî, günahlar dilime kilit vurdu, isyanların çokluğu belimi büktü, gafletin dehşeti sesimi kıstı; fakat, yine de Senin kapına geldim. Günahlarla âlûde halimle değil, efendim Abdülkadir Geylânî hazretlerinin Hak katında makbul ve kapıcı tarafından tanınan sesiyle Senin kapının tokmağına dokunuyorum!” der; Allah nezdinde makbul bildiği bu Hak dostunun sözleriyle Cenâb-ı Hakk'ın dergahına müracaat eder ve adeta yazdığı dilekçenin altına o salâhiyetli zâta imza attırır.

Varsın, âlemi sadece şu üç buuduyla değerlendirenler ve cismaniyet çeperini yırtamayan kimseler bu türlü hadiselere inanmasınlar. Ne var ki, bizim inancımıza göre kainatta hiçbir şey tesadüf değildir ve her şeyin zimamını yed-i kudretinde tutan Hayy ü Kayyum icraat-ı sübhaniyesine pek çok esbâbı perde yapmaktadır. Ehlullah da Cenâb-ı Hakk'ın bazı icraatına vesile kullardır.

Evet, Cenâb-ı Allah size Abdülkadir Geylânî, şâh-ı Nakşibend, ımâm-ı Rabbânî, Hâce-i Ahrar, Ebu'l-Hasen el-Harakânî, Ahmed Rufaî, Ahmed Bedevî, Mevlâna Halid ve Hazreti Bediüzzaman gibi Hak dostlarını sevdirir. Onları görmediğiniz gibi belki şemaillerini dahi bilmiyorsunuzdur.

Haklarında bir kaç menkıbe duymuşsunuzdur, o kadar. Fakat, Allah onlara karşı kalbinize derin bir alâka koyar, içinize bir sevgi koru atıverir. Artık onlara da dua etmeden ellerinizi indiremez olursunuz; günde birkaç defa onları da zikreder, okuduğunuz Kur'an'ın ve salavat-ı şerifelerin sevaplarını onların ruhlarına da hediye edersiniz. Hatta sadece kendi şahıslarını yâd etmekle kalmaz; dualarınıza onların annelerini, babalarını ve aile fertlerini de katarsınız. Mesela; ımâm-ı Rabbânî hazretlerine dua ederken, onun hocalarını, talebelerini, annesini, babasını, evlatlarını, kardeşlerini, torunlarını umumi olarak söylersiniz; şayet biliyorsanız bazılarını ismen zikreder, mesela “mübarek oğlu şeyh Muhammed Masum efendi” dersiniz. ışte, onları bu genişlikte yâd etmeniz muhtevalı bir tebrik yazmak gibi gelir onlara. Cenâb-ı Allah, haberdar eder onların ruhlarını. Hazret alır sizden gelen o muhtevalı kartı; koyar onu arşivine. Darda kaldığınız, bunaldığınız ve bir çıkış yolu aradığınız bir anda ve belki de o sırada o Hazret'e teveccüh etmemenize ve onun adını anmamanıza rağmen, Hak Dostu yönelir herkesin teveccüh etmesi gereken kapıya; “Ya Rabbî” der, bir vefa borcum var benim bu bîçare kuluna. Yardım et ona!” ve sonra da büker boynunu Müsebbibü'l-Esbâb'a saygı şuuruyla. Bir gün o, bir başka sefer de diğeri, ama bir kart gönderme kadarcık tanışıklık kurduğunuz bir hak eri, yardım beklediğiniz bir anda boynunu büker; “Ya Rabbî, tanışıyoruz biz bununla!..” der ve size referans olur.


Selametle

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir