Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı
"Kader utansın!" sözünü dindar birinden duyunca titredim. Kader ne demekti, bu söz kimi itham ediyordu?
Uygun bir fırsat bulunca, "Dostum," dedim, "demin bir söz söylediniz. Kader utansın, dediniz. Eminim, siz bu sözün ne mânâya geldiğini, nerelere kadar gittiğini fazla düşünmeden söylediniz. ınsan başkalarından duya duya kulak alışkanlığıyla bazı sözleri farkında olmadan kullanmaya başlayabiliyor. Bu da onlardan biri olmalı. Siz de en az benim kadar bilirsiniz ki, kader Allah’ın ilmidir. ınsanın başına gelecek her hâdise kader ile Allah tarafından takdir edilmiştir. Siz, kader derken eminim ilâhî ilmi ve Rabbimizi kastetmiyorsunuz."
Söylediği sözün ne kadar tehlikeli olduğunu o da hemen farketti ve bana hak verdi. Hayıflandı ve "Düşünmeden konuşuyor, hata ediyoruz," dedi.
Bu olay bana Nur Üstadımın bir sözünü hatırlattı: "Bazan kelâm küfür görünür, fakat sahibini kâfir etmez," diyordu o. Burada da "Kader utansın" sözü "elfaz-ı küfriye" dendi, yani insanı küfre götüren lafızlardandı, ama sahibini kâfir etmiyordu. Çünkü, "O sözün küfür sıfatından neşet ettiği belli değil"di. Yani, sözünü ettiğim adam gibiler, bu sözü küfür sıfatı taşıdıkları, kâfir oldukları için söylemiyorlardı, bu söz onların kâfirlik sıfatından çıkmıyordu. Nerden biliyorduk o sıfattan çıkmadığını? şundan ki, o adamın imanına, mümin olduğuna pek çok alâmetler vardı.
Ömer Sevinçgül