Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "siradanbiri"

Mesajlar: 11

Konum: Ankara

Meslek: teknisyen

Hobiler: dini konularda araştırma

  • Özel mesaj gönder

1

25.06.2006, 14:18

dost edinmek

51 - Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.

maide suresi

bu ayet hakkında farklı yorumlarınızı bekliyorum arkadaşlar! burda dostluk derken kastedilen nedir?bana yardımcı olursanız sevinirim.. :roll:

2

25.06.2006, 14:44

Üstad bu ayeti tefsir ediyor güzel bir şekilde, risaleden ilgili alıntılar daha önce forumda çok geçti. şu an vaktim yok, inş biri ilgilenir, yoksa ben vakit bulunca yazacağım.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

3

25.06.2006, 16:25

Alıntı sahibi ""[url=http://www.risaleara.com/oku.asp?id=4780"

Üstad Bediüzzaman Said Nursi, Münazarat adlı eserinde [/url]"]Sual: Yahudi ve Nasara ile muhabbetten Kur’ân’da nehiy vardır. ["Yahudileri ve Hıristiyanları dost edinmeyin." Mâide Sûresi: 5:51.] Bununla beraber nasıl dost olunuz dersiniz?


Cevap: Evvelâ: Delil kat’iyyü’l-metîn olduğu gibi, kat’iyyü’d-delâlet olmak gerektir. Halbuki tevil ve ihtimalin mecâli vardır. Zira, nehy-i Kur’ânî âmm değildir, mutlaktır. Mutlak ise, takyid olunabilir. Zaman bir büyük müfessirdir; kaydını izhar etse, itiraz olunmaz. Hem de hüküm müştak üzerine olsa, me’haz-ı iştikakı, illet-i hüküm gösterir. Demek bu nehiy, Yahudi ve Nasara ile Yahudiyet ve Nasraniyet olan aynaları hasebiyledir.
Hem de bir adam zâtı için sevilmez. Belki muhabbet, sıfat veya san’atı içindir. Öyleyse herbir Müslümanın herbir sıfatı Müslüman olması lâzım olmadığı gibi, herbir kâfirin dahi bütün sıfat ve san’atları kâfir olmak lâzım gelmez. Binaenaleyh, Müslüman olan bir sıfatı veya bir san’atı, istihsan etmekle iktibas etmek neden câiz olmasın? Ehl-i kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin!

Saniyen: Zaman-ı Saadette bir inkılâb-ı azîm-i dinî vücuda geldi. Bütün ezhânı nokta-i dine çevirdiğinden, bütün muhabbet ve adaveti o noktada toplayıp muhabbet ve adavet ederlerdi. Onun için, gayr-ı müslimlere olan muhabbetten nifak kokusu geliyordu. Lâkin, şimdi âlemdeki bir inkılâb-ı acîb-i medenî ve dünyevîdir. Bütün ezhânı zapt ve bütün ukulü meşgul eden nokta-i medeniyet, terakki ve dünyadır. Zaten onların ekserisi, dinlerine o kadar mukayyed değildirler. Binaenaleyh, onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan âsâyişi muhafazadır. ışte bu dostluk, kat’iyen nehy-i Kur’ânîde dahil değildir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

4

26.06.2006, 01:15

elmalı hamdi yazır ın tefsirinde bu ayet bu şekilde tefsir edilmiştir:

Yahudi ve hıristiyanları dostlar edinmeyin. Onlara velî olmayınız değil, onları velî tutmayınız, itimat edip de yâr tanımayınız, yardaklık etmeyiniz. Velâyetlerine, hükümlerine yardımlarına müracaat etmek, mühim işlerin başına getirmek şöyle dursun, onlara gerçek bir dost gibi tam bir samimiyetle itimat edip de kendinizi kaptırmayınız. Özetle onları dost olur sanıp da yakın dostlarınız gibi sıkı fıkı beraberliklere dalmayınız, tuzaklarına düşmeyiniz, isteklerine iştirak etmeyiniz. Görülüyor ki "Yahudiler ve hıristiyanlara dostlar olmayınız" buyurulmamış, "Yahudi ve hıristiyanları dost edinmeyiniz" buyurulmuştur. Çünkü "Allah sizi, din hakkında sizinle savaşmayan ve sizi yurtlarınızdan çıkarmayan kimselere iyilik etmekten, onlara adaletli davranmaktan men etmez." (Mümtehine, 60/8) buyurulmuştur. şu halde müminler yahudi ve hıristiyanlara iyilik etmekten, dostluk yapmaktan, onlara âmir olmaktan yasaklanmış ve men edilmiş değil, onları dost edinmekten, yardaklık etmekten yasaklanmışlardır. Çünkü onlar müminlere yâr olmazlar. Nihayet bazıları bazılarının dostları, birbirlerinin yârânı (dostları) dırlar. Yani yahudiler birbirinin, hıristiyanlar da birbirinin dostlarıdırlar. Ne Yahudiler, kendilerinden olmayana dost olur, ne de hıristiyanlar. Bunların dostlukları kendilerine mahsustur. Bu da hepsi arasında değil, bazısı arasındadır. Ve siz müminlerden her kim onları dost tanır, veli edininirse, şüphe yok ki, o da onlardandır. Onlara benzemiş, onların huyunu kapmıştır. O artık hakka değil, onlara ve isteklerine hizmet eder. Netice itibariyle onlardan sayılır. Ahirette onlarla beraber haşrolunur. Çünkü: Allah zalimler guruhunu her halde doğru yola çıkarmaz. şu halde Yahudileri ve hıristiyanları dost edinenler de onlardan olur, başlarını kurtaramazlar.

5

26.06.2006, 01:20

Ehl-i Kitap ile diyalogu zorlaştıran hususlarda şu âyetler bulunmaktadır:

“Ey iman edenler! Yahudi ve Hıristiyanları veli edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin velisidirler. Sizden kim onları veli edinirse o da onlardandır.” (Maide, 5/51).

“Mü’minler, mü'minleri bırakıp kâfirleri veli edinmesinler. Kim böyle yaparsa Allah ile ilişiğini kesmiş olur. Ancak onlar tarafından gelebilecek bir tehlike olursa başka. Allah sizi Kendisine isyan etmekten sakındırır. Dönüş yalnız Allah'adır.” (Âl-i ımrân, 3/28). Müfessirlerin açıklamalarına bakacak olursak şunları görürüz:

Taberi'nin tercihi şudur: Allah Tealâ, mü'minleri, Allah'a ve Resûlü'ne iman eden mü'minlerin aleyhine olarak kafirlere destek vermekten ve onlarla anlaşma yapmaktan men etmektedir (Maide 51'in tefsirinde).

Müfessirler, mezkur âyetleri şu âyetlerle birlikte ele alırlar: “Allah'a ve ahiret gününe iman eden hiç bir topluluğun, Allah ve Resûlünün karşısına çıkan kimseleri -isterse o kimseler babaları, evlatları, kardeşleri ve sülaleleri olsun- sevdiklerini göremezsin” (Mücadile, 58/22). “Ey iman edenler! Benim de sizin de düşmanlarınızı veli edinmeyin. Onlar size gelen gerçeği reddettikleri halde siz onlara sevgi sunuyorsunuz. Resûlullah'ı ve sizi, sırf Rabbiniz olan Allah'a inandığınız için vatanınızdan kovuyorlar.” (Mümtehine, 60/1). “Dininizden ötürü sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan kâfirlere gelince Allah, sizi onlara iyilik etmekten, adalet ve insaf gözetmeden menetmez. Çünkü Allah adil olanları sever. Allah sadece dininizden ötürü sizinle savaşan, sizi yurdunuzdan kovan veya kovulmanıza destek veren kâfirleri veli edinmenizi yasaklar. Her kim onları veli edinirse işte onlar zalimlerin ta kendileridir” (Mümtehıne, 60/8-9).

Veli: hami, koruyucu, müttefik, kişinin işlerini uhdesine alan, dost anlamlarına gelir. M. Hamdi Yazır'ın bildirdiğine göre, âlimlerin ekserisi Mümtahine 8 âyetindeki yasaklamanın, ellezine ism-i mevsulünün sılasının ardından zikr edilen iki sıfatı (yani dinden ötürü savaşmayan ve vatandan çıkarmayan) taşıyan kafirler hakkında olduğu görüşündedirler. Bu; zımmî, müste'men, münasebet kesilmeyen antlaşmalı ve barış yapanların hepsini kapsamına almaktadır. Mü'minler burada zikredilen gayr-i müslim gruplardan hiç birine iyi davranmaktan ve ihsanda bulunmaktan men edilmiş değildirler (H. Yazır, Mümtehıne 8'in tefisirinde). Nitekim Taberi de böyle tefsir etmiştir. ıbn Aşur Maide 51 âyetini şöyle açıklamıştır: “Müfessirler iki şekilde tefsir etmişlerdir: a) Veli edinmek, kâmil manasıyla veli edinmek olup onların dinlerini tamamen benimseyip ıslâm dininde kusur bulmak anlamındadır. Nitekim ıbn Atiyye “Kim onların akaidini ve dinlerini benimserse o da küfürde ve Cehennem'de ebedi kalmakta onlar gibi olur.” b)Yahut “Fe innehu minhum” teşbih-i beliğ ile “o da azaba müstahak olmada onlardan biri gibi olur” demektir. ıbn Atiyye der ki: “Ama her kim, kendi imanını bozmaksızın ve onların akaidini benimsemeksizin, davranışlarıyla onları desteklerse, o da onlara yapılan ayıplanmaya ve kötülenmeye dahil olur.” “Ehl-i Sünnet âlimleri ittifak etmişlerdir ki küfrü benimseme ve sırf ondan dolayı kâfirlere meyl etme durumu olmadıkça kişi (bu davranışları sebebiyle) ıslâm'dan çıkmaz. Fakat böyle yapmak büyük sapıklıktır.” (ı. Aşur, Maide 51'in tefsirinde).

Mezkûr âyetlerdeki nehiyler zimmi Ehl-i Kitab’a şamil değildir. Zira onlar Müslümanlarla “lehum mâ lenâ ve aleyhim mâ aleynâ” durumundadırlar. Onun için onlarla evlenmek, onlarla ortaklık kurmak, ticaret yapmak, hastalarını ziyaret etmek gibi beşeri münasebetler caizdir. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) hasta bir Yahudi genci ziyaret etmiş, onu müsait görünce kendisine ıslâm’ı tebliğ etmiş, o da Müslüman olmuştu (Buharî, “Merdâ”, 11). ıslâm devlet yönetiminin onları koruması, onları eziyet ve güvensizlikten emin tutması, onlardan düşmana esir düşen olursa esirlerini kurtarması farzdır. Zira onların ahitlerinin ebediliği cari olduğu gibi haklarında ıslâm ahkâmının uygulanması da geçerlidir. Bu haklar Müslümanlar kadar zimmiler için de geçerlidir (Cemaleddin el-Kasımî, Mehâsinü't-Te'vil, Mümtehıne 22 tefsirinde: 16: 5730-5731). ıbn Kayyim el-Cevziyye şöyle der: “Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Ehl-i Kitap'tan kendisini davet edenlerin davetine icabet eder, yemeklerinden yerdi. Bir defasında bir Yahudi onu arpa ekmeği yemeye davet etmişti. Müslümanlar Ehl-i Kitab’ın yemeklerinden yerlerdi. Hz. Ömer (r.a) Müslümanlara, yanlarından geçen Ehl-i Kitab’ı davet etmeyi şart koşmuştu: “Yediklerinizden onlara da yediriniz!” demişti. Esasen Allah Tealâ Kitabında bunu mübah kılmıştır. Hz. Ömer şam'a gittiğinde oradaki Ehl-i Kitap yemek hazırlayıp kendisini davet ettiler. O “Yemek nerede?” deyince: “Kilisede” dediler. Bunun üzerine Hz. Ali (r.a)'a: “Sen Müslümanları al ve oraya git!” dedi. Hz. Ali onları aldı, Kiliseye girdiler, yemeklerinden yediler. Hz. Ali bir yandan oradaki suretlere bakıp şöyle dedi: “Mü'minlerin Emiri de bizimle girip yeseydi ne olurdu ki?” (ığâsetü'l-Lehfan, Meymeniyye mtb., Mısır, 1320, s: 84).

  • Konuyu başlatan "siradanbiri"

Mesajlar: 11

Konum: Ankara

Meslek: teknisyen

Hobiler: dini konularda araştırma

  • Özel mesaj gönder

6

26.06.2006, 18:45

hepinizden

Allah razı olsun.

7

26.06.2006, 21:55

Allah razi olsun .
Ümitvar olunuz..

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir