Bir süredir, Meryem suresinin secde ayetine kadar olan kısmını defaatle dinliyordum, çok da hoşuma gidiyor.
Orada, Kitapta ıbrahimi de an diyor,
sonra diyor ki,
ıbrahim babasına dedi ki, "Baba, niye duymayan, görmeyen, sana ganiyyet vermeyen, yani sana birşey kazandırmayan şeylere tapıyorsun?"
Bu gün okula giderken minibüste bu ayetleri tekrar dinleyince içimden dedim ki:
Bu insanlar, taşlara, putlara, ibadet olsun ve ibadet zevkini alalım diye mi tapıyorlardı?
Belki onların bu putlardan, taşlardan beklentileri vardı, onlarda, aslında onlarda olmayanları tasavvur ediyorlardı, herşeyi tasarruf elinde bulunduran alemlerin Rabbinin gücünün bir kısmını, haşa onlara ayırıyorlar, onlarda tahayyül ediyorlardı.
Üstad risalelerin çoğu yerinde anlattığı hakikati, tevhidi, 1.sözde anlatırken diyorki, Allah'ın ismini al, sadece Ona kulluk et ki, herşeye kulluktan, herşeye dilencilikten kurtulasın, Allah namına al, ver, işle, vesselâm.
Biz de dünyada, belki, Hz.ıbrahim'in babasının bazı umutlarla kendisinde hakiki kuvvet olmayan putları ilah tutması gibi, kendimiz nezdinde bazı şeyleri -haşa- yüce tutuyoruz.
Onlarla, Allah'ın buyruğu karşı karşıya gelip ikisi arasında bir karar vermemiz gerekince, nefsimize mağlub olup diğerini seçiyoruz.
ışte dünyalaşmak...
Gece öğretimi olduğu için okulum geç bitiyor, buraya kafeye gelirken minibüste tekrar dinliyordum, bu sefer şunlar geçti içimden:
O ayette ayrıca yukarıda geçtiği gibi diyor ki, "duymayan, görmeyen, sana birşey kazandırmayan"
Duymak nedir? Görmek nedir?
Kur'an'da Allah'ın isimleri olarak geçiyor, Semi', Basîr, "Duyan", "Gören"
Belki de Hazreti ıbrahim'in a.s. ayrıca dem vurduğu buydu, seni gören, duyan ve gördüğünü, duyduğunu nimetleriyle, fazlıyla, lütfuyla, rahmetiyle ve hizmetine verdiği nice şeylerle BELLı eden, hakiki Ma'bud olduğunu gösteren, ıspat eden, ancak Allah'tır.
Sen niye dünyanın dilenciliğini yapıyorsun? Dünya seni fiziksek olarak görse, duysa da, Allah gibi görüp, haline imdat edip, sana medet veriyor mu acaba?
Demek dünya ibadete, dilenciliğine değmiyor, değmez de, ancak Mabud-u Hakikiye nankörlük edersin, Allah muhafaza, sonu haps-i cehennem olur.