Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "nurefşan!"

Mesajlar: 46

Konum: sakarya/kastamonu

Meslek: öğrenci

Hobiler: edebiyat, psikoloji, (sanatsal olarak da bağlama, ebru, ney) yazmak ve düşünmek için özel zaman ayırmak, tefekkür...

  • Özel mesaj gönder

1

24.01.2006, 00:56

sıradan ve iptidai bir şey var mı?

Evrimci anlayışa göre yeryüzündeki organizmalar;basit,az gelişmiş ve gelişmiş olarak sınıflandırılır. Aslında hangi canlıların basit,hangilerinin gelişmiş olduğu yada böyle bir tanım getirmenin doğru olup olmadığı bilim dünyasında tartışılan bir konudur.Basit,mükemmel,gelişmiş,ileri veya ilkel,sıradan gibi kavramlar bizim bakış açımıza göre izafi manalar taşıyor.
Vücudumuz mümtaz mekanımız,mükemmel donanıma sahip olan alemimizin içinde olup biten deveranlardaki dakik sanatı düşündüğünüzde bu ‘basit’ kavramını ifade etmenin basit olamadığını idrak ediyorsunuz.Bizim bakış açımıza göre nasıl basit izafi manalar taşır?
Mesela;odun parçasını sopa olarak kullanabildiğimiz gibi ince nazenin nakışla donatarak baston olarak da kullanabiliyoruz.Oduna ‘basittir’ deriz ama bastona ‘mükemmel’ yakıştırmasında bulunuruz.Zira zahiri emeğin görünüşü nasıl insan emeğinin tezahürü olarak ortaya çıkıp hayrete düşürür değer kazanırsa gözümüzde,odun parçasının da bir kesitini alıp inceleyen botanikçinin gözünde gördüğü bitki hücrelerinin teşkil ettiği odun borularının,parankima ve kollenkima dokularının mükemmelliğinde basit kavramının bu canlı için söz konusu olamayacağının idrakine varır. Bu ilim ve kudret tecellisi karşısında hayrette kalır.Bir odunun,bir ot parçasının basit olmadığını bilmek için ve bu kavramı kelime hiyerarşimizden çıkartmak için botanikçi olmaya gerek yok.Bunun için mümin olmak,iman gözlüğünü takıp ,esma-i ılahiyi temaşa etmek kafi.Her şey yaratılış hikmetindeki yerine ve ortamının şartlarına göre mükemmeliyet teşkil eder bünyesinde.Bir solucanın bedenindeki düzenden tutun da düzeni gören göze kadar ince ince…Kimse solucana toprak altındaki ihtiyacını karşılaması için bahşedilen sadece karanlık ve aydınlığı fark edebilme kabiliyetindeki bir foto-reseptör hücrenin mikroskobik yapısının ‘basit’ olduğunu iddia edemez.
Bakteriler,evrimciler tarafından ‘basit yapılı’ olarak tanımlanmasına rağmen bu canlılara tahsis edilen bazı özellikler,yüksek yapılı yada öyle kabul edilen canlılara verilmiştir Mesela;biyo-teknolojik uygulamalarda,alkollerin ve asitlerin sentezinde bakteriler kullanılır.
Antibiyotikler büyük oranla bakterilere ürettirilir ve insanlarda zararlı bakteri enfeksiyonlara karşı tedavi maksatlı kullanılır.Dericilikte,tekstilde,plastik ve besin endüstrisinde kullanılan bir çok enzim sadece bakterilere ürettirilmektedir.En dikkat çekici nokta ise; çok özel bazı işlemler de sadece bakteriler tarafından yapılır.ınsanın ve birçok hayvanın asla sindiremediği petrol atıklarını ,selüloz,kitin gibi maddeleri parçalamak ,enerji ve karbon kaynağı olarak kullanmak ,bakterilere verilmiş özel mekanizmalar sayesinde gerçekleşir.Bu işlem esnasında da adeta tefani,fedakarlık,feraset nümuneleri sergilenir.Bu zor şartlarda bakteri zayıflayınca ve mekanizmasında kontrolü sağlayamayınca,kontrolü sağlayan bir bakteriyle birleşir.Birleşmesi onun sonudur.Hayatını hayat sahiplerinin hayatı için zişuur olmadığı halde feda eden , kendini hiçe sayan bu canlı bu yönelişi hangi bilinçle yada hangi kontrolle gerçekleştirmektedir?Yada bu yöneliş bu fiiliyat ne kadar ‘basit’ olarak algılanabilir!
Evrimci anlayışa göre basit ve ilkel canlılar olarak iddia edilen bakterilerin özelliklerinden biri de bu canlıların özel hayat stratejilerine ve türünün yaşayabildiği uygun çevre şartlarına sahip olmalarıdır.Hayat şartlarını ağırlaştığı durumlarda hücrede sıkıyönetim ilan edilerek,yaratılış programlarına uygun olarak bir takım tedbirler alınmaya başlanır.Bazılarına spor veya kist oluşturma kabiliyeti verilmiştir,böylece korunurlar.
Eğer bu işlemler ‘basit’ gibi sıradan bir kavramla anlatılırsa ve bakterinin mükemmel vazifelerine dayandırılırsa Kudret-i Sonsuza verilmezse bütün bu faaliyetler için mikroorganizmalara akıl ve ilim vermek mecburiyetinde kalırız.Bildiğimiz gibi bakterilerin muhakeme kabiliyetleri yoktur.Bu bilgiler onlarda genetik şifre olarak kayıtlıdır.O halde kaydedici Sani-i Zülcelal’in sanatı olduklarını onun sanatında da basitliğe yer olmadığını ispatlamış oluyoruz.Ve Bediüzzaman hazretlerinin dediği gibi;
‘Evet bir şeyden her şeyi yapmak ve her şeyi bir tek şey yapmak,her şeyin Halık’ına has bir iştir.Ardından da ‘Hiçbirşey yoktur ki O’nu övüp O’nu tesbih etmesin’mealindeki ayetin hükmüne dikkat çekilmesi gerekir.Bu işarette şu ifadeyle sona ere
‘Demek Vahid-i Ehad’i kabul etmemek ile mevcudat adedince ilahları kabul lazımdır’.Bu da mümkün değildir.O halde O’nun varlığını ve yarattığı her şeydeki inceliği basit olarak algılamak mümkün değildir




































Bir Bilmecesiniz

‘Hayret etmek öğrenmeye yönelmektir’
Jaspers
Bakış açıcı,niyet,,kalp tasfiyesi,ihlas,samimiyet....Manevi dünyamızın temizlik unsurları.Programlayanın sanatını bu duygularla dünyamızı tezyin ettiğimizde müşahede ediyoruz..Manevi dünyamız maddi dünyamız ile bağlantılıdır.ınsanın morali dediğimiz hadise ,imanla insanın bakış açısını düzelterek insanı pozitif düşünceye sevkeder.Güzel düşüncenin güzel bir hayatı getirdiğini de ispat eder vücutta biyolojik olarak da değişimin yaşanmasını sağlayarak.Ve Cenab-ı Hak’kın düzenlediği sistemin mükemmelliğini sunarak.
Sağlık açısından birçok hastalıkların psikosomatik (sinir kaynaklı) olduğu tespit edilmiştir.Bir dahiliye kitabını açsanız görürsünüz ki 100 hastalığın 50 tanesi hissi kaynaklı,sinirsel hastalıklar teşkil eder.ınsan yapısının en alaka çekici yönlerinden birisi organların çalışmasıyla psikolojik yapımız arasındaki bağlantı.Bazı sinirsel hastalıkları sıralayabiliriz;kalp-damar hastalıkları,kalp damarının tıkanması,mide ülseri çeşitli bağırsak hastalıkları,,pek çok deri hastalıkları vs. gibi hastalıklar ve zikredemediğimiz birçok hastalığın sebebi birtakım ruhi hadiselerdir(stres vb...)Peki bu etkileşimi sağlayan mekanizma nedir?
Vücudumuzdaki sinir sistemi iki ve üç bacaklıdır.Birinci bacağı,iradi sistem,beyin ve beyne bağlı sinirlerdir.Vagus siniri denilen sinir beyne bağlıdır,midenin asidini ifraz ettirir.Mesela pis bir yemek kokusu duyarsınız,o gün yemek yiyemezsiniz.Bu hadise mide salgısının salınmasında bir başka unsurun da rol aldığını gösterir.Buna sempatik sistem ismini verebiliriz.Bu irade dışı sistemdir,bir de iradi sistem vardır.El kol hareketleri bu sistemle gerçekleştirilir.Bir de üçüncü sistem vardır..Bu, kalp civarında,göğüs boşluğunda merkezleri olan ,hem iradi sisteme,hemde otomatik sisteme tesir eden,bunlardan müstakil sistemdir.Bu üç sistemin içerisindeki çalışma bir mana da müstakil,bir manada beynin kontrolünde değil.Mesela kalp çalışırken ,beyinle irtibatı kesilse de çalışmasına devam eder.
Asıl mühim olan ve bizim temas etmek istediğimiz konu ise asrın hastalığı haline gelen,psikiyatrisi kuyruklarının çoğalmasına sebep olan ,hastalıkların kaynağı stres problemi.Acaba stres dediğimiz hissi hadiselerin insan vücudunda çıkıp,başlayıp,hüküm vermesini nasıl bir maddi haberleşme sağlamaktadır?Stresin temelinde korku vardır.Korku da ise maraz-ı vesvese vardır.Eğer insan vücudunda korku dediğimiz hal meydana gelmişse,bu stres bütün kompüter sistemini bozar.ınsan korkunca karşısındaki ufak silueti hayalet olarak görür.Bediüzzaman’ın ifadesiyle: ‘Biliyor musun, vesvesen neye benzer? Musibete benzer. Ehemmiyet verdikçe şişer; ehemmiyet vermezsen söner. Ona büyük nazarıyla baksan büyür; küçük görsen küçülür. Korksan ağırlaşır, hasta eder,havf etmezsen hafif olur, mahfî kalır. Mahiyetini bilmezsen devam eder, yerleşir; mahiyetini bilsen, onu tanısan, gider.’1ışte bu rahatsızlık meydana geldiğinde merkezdeki kompüter (kontrol) sistemi hakimiyetini yukarıdan aşağıya doğru tatbik edememektedir.Peki insan yapısındaki biyolojik hadiselerin temeline kadar tesir eden korkunun nereden doğduğudur.Korku,inanç eksikliğinin tezahürüdür.Çünkü bir insan ,acziyetini fark edip binlerce tehlike ve düşman karşısında hakiki kuvvete intisap etmezse kainat içerisinde kör nokta gibi görür kendini.
Cenab-ı Hak ,vücudun biyolojik olarak çalışmasını evvela Kendisine tevekküle,imana ,inanca bağladığı için tersi durumda tersine tepen bir refleks vermiştir.Cenab-ı Hak ayeti kerimede tevkkülün müslüman için gerekli bir kuvvet olduğunu şöyle vurguluyor: ‘"Andolsun ki onlara:‘Gökleri ve yeri kim yaratti?’ diye sorsan, ‘Elbette Allah’tir derler. De ki: ‘Öyleyse bana söyler misiniz, Allah bana bir zarar vermek isterse, Allah’i birakip da taptiklariniz, O’nun verdigi zarari giderebilirler mi? Yahut Allah bana bir rahmet dilerse, onlar O’nun bu rahmetini önleyebilirler mi?’ De ki: ‘Allah bana yeter.Tevekkül edenler, ancak O’na güvenip dayanirlar.’ "2 Bu sistem ,otomatik olarak imanla beraber sağlığı da getiren sistemdir. Stresi ,korkuyu yok etmek ruh sağlığını dinamik tutmanın diğer noktası da sevgidir.Bediüzzaman hazretlerinin buyurduğu gibi: ‘Muhabbet ise kainat ölçeğinde bir öneme haizdir. Bediüzzaman'ın ifadesiyle ‘‘Muhabbet şu kâinatın bir sebeb-i vücududur. Hem şu kâinatın rabıtasıdır, hem şu kâinatın nurudur, hem hayatıdır.”3Sevgi hipofiz bezi de dahil olmak üzere bu kompüter sistemini rahatlaştıran ,nefret ise sıkan bir reflekstir.ınsanoğlu inanarak ve severek vücut mekanizmasını çalıştıracak tarzda yaratılmıştır.Karşı gelmek ve refleksi davranmak durumunda mekanizma bozulur.
Yare açık yare yare açmaya yare ne hacet
Feryadım duyulur aşikare dile dökmeye ne hacet
Güllerin döndü hare yare küsmeye ne hacet
Dil avare,dudak biçare,gönül bükmeye ne hacet

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir