Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

28.12.2005, 12:35

Üstad Ahmed Hulusi'ye göre LÂ ıLÂHE ıLLALLAH ın anlamı

sorum şu:

Üstad Ahmed Hulusi'ye göre LÂ ıLÂHE ıLLALLAH ın anlamı TANRI yoktur sadece ALLAH vardır".... Size göre bunun açıklaması nasıl?

ıslâm dini'nin temelini, «LÂ ıLÂHE ıLLALLAH» sözünün mânâsı oluşturur.

«Lâ ilâhe illâllah» ne demektir?

Bu söz basit olarak ele alınırsa;

"TANRI yoktur sadece ALLAH vardır" anlamında değerlendirilir...

Eğer kelimelerin anlamı üzerinde durursak...

«Lâ ilâhe»de; "Lâ", yoktur; "ilâhe", TANRI demektir; yani, tapınılacak tanrı yoktur, demektir.

şimdi burada şu noktaya dikkat edelim...

Kelime-i Tevhid, «Lâ ilâhe» ile başlıyor... Ve başlangıçta, kesin bir hüküm vurgulanıyor: «Yoktur tapılacak varlık!»; "lâ ilahe"!.. .

Akabinde, bir açıklama geliyor... «ıllâ» = "sadece", «ALLAH» vardır!...

"ıLLÂ ALLAH" yani "sadece ALLAH"!...

Burada özellikle vurgulamamız gereken son derece önemli bir husus vardır..

Dine, tefekkürden uzak bir biçimde, ezbercilikle yaklaşmış, etiketi ne olursa olsun, bazı kişilerin içine düştüğü son derece önemli bir yanılgı vardır..

"Lâ ilâhe illALLAH" uyarısını, halkın anladığı Arapça kurallarıyla yorumlamak suretiyle çok büyük bir hataya düşmektedirler...

şöyle ki...

"Lâ recülün illâ Âli" dendiği zaman, bu ifade dilimize "Âli'den başka er kişi yoktur" yada "Âli gibi er kişi yoktur" veya "Er kişi olarak Âli gibisi yoktur" tarzlarında çevrilebilir..

Oysa "ıLLÂ" kelimesi "ALLAH" kelimesiyle yanyana kullanıldığı zaman bu asla "ALLAH gibi bir tanrı yoktur" şeklinde anlaşılamaz... Yani, "başka bir tanrı-ılâh vardır ama o ALLAH gibi değildir" şeklinde yorumlanamaz...

Ayrıca bir de şu hususu iyi anlamak gerekir;

"KÂNE" yani "ıDı", eki nasıl "ALLAH" isminin işaret ettiği anlam yanında, genel kullanım mânâsını yitirir; ve geniş zaman kavramına dönüşür ise; aynı şekilde "ıLLÂ" kelimesi de "ALLAH" ismiyla yanyana gelince, genel kullanım alanı dışına taşıp, "SADECE" kavramıyla anlaşılır...

Önce "KÂNE" sözcüğüne bir misâl verelim...

"KânALLAHu gafûrur rahima" dendiği zaman, bunu nasıl "ALLAH GAFUR ve RAHıM ıDı" diye çeviremezsek; "ALLAH" isminin işaret ettiği özellikler, geçmiş zamanla kayıtlanmaktan beri ise...

Aynı şekilde; "ıLLÂ ALLAH" dendiği zaman da, bu asla "başka" ya da "gibi" anlamlarına anlaşılmayıp, "sadece" mânâsıyla idrak edilmesi zorunludur!

Zira "ALLAH" isminin bize işaret ettiği varlığın özellikleri, kendi dışında bir mevcut kabul etmediği gibi, hele hele, Varlığı yanısıra başka bir vücud sahibinden sözetmeyi hiç kabul etmez!...

ışte bu sebeplerledir ki. gerek "ıLLÂ", gerek "KÂNE" ve gerekse bu türden zaman ve vücud ifade eden kavramları "ALLAH" ismiyle yanyana gördüğümüzde, genel kullanımda anladığımız mânâda değil, "ALLAH" isminin işaret ettiği kavrama uygun bir anlamda anlamak mecburiyetindeyiz....

Buna yapmadığımız takdirde, ortaya çıkacak olan kavram, ötemizde ve hatta evrenin ötesinde bir TANRI yani ıLÂH kavramı olacaktır..

ışte bu gerçeği gözönüne almış olarak, bu noktayı ince bir dikkatle kavramaya çalışırsak farkederiz ki...

«Tapılacak tanrı yoktur, sadece ALLAH vardır»..

Birinci mânâ olarak, bu cümleden açığa çıkan gerçek şudur ;

«Tapılacak tanrı yoktur»... Evet, burada, kesin olarak, tapılacak bir öte tanrı olmadığını vurguladıktan sonra, «ıLLÂ ALLAH» diyor...

"ıLLÂ", yukarıda açıklamaya çalıştığımız üzere, "ancak" mânâsına anlaşılabileceği gibi, buradaki kullanım şeklinde görüldüğü üzere "SADECE" anlamında dahi kullanılır..

Evet, "ıLLÂ", "ALLAH" kelimesiyle bir arada kullanıldığı zaman kesinlikle "SADECE" anlamında algılanmak zorundadır; zira "ALLAH"tan gayrı vücud sahibi yoktur ki, "ALLAH" ona kıyaslansın veya o şeyle benzer kefeye konarak ona nispetle târif edilsin!... Bu hususu da geniş şekilde “Hz. MUHAMMED NEYı OKUDU" isimli kitabımızda açmaya çalıştık...

ışte bu sebepten dolayıdır ki, "ıLLÂ" kelimesi "ALLAH" ismiyle yanyana kullanıldığı zaman bunu daima "SADECE" kelimesiyle tercüme etmek zorundayız.

Nitekim bu mânâ ıngilizceye tercüme edilirken:

" There is no god BUT ALLAH"

şeklinde değil;

"There is no god ONLY ALLAH"

şeklinde tercüme edilmelidir...

Ki böylece, ıslam Dini’nin getirmiş olduğu VAHDET-TEKLıK inanç veya düşünce sistemi fark edilebilsin.

Evet, sadece "ALLAH" vardır ki, «O ALLAH, tapılacak bir tanrı değildir", anlamı mevcuttur bu açıklamada... Çünkü başta, kesin olarak «LÂ ıLÂHE» yani "tapılacak TANRI yoktur"; hükmü veriliyor!..

Öyle ise «ALLAH ısmi ile ışaret Edilen, insanın dışında, ötesinde; ve hatta bu vargördüğümüz varlıkların dışında ve ötesinde tapınılacak bir TANRI değildir!..

Bu takdirde «tapınma» nedir, «kulluk» nedir?..

«Tapınma» ve «kulluk»...

Burada öncelikle üzerinde durmamız gereken konu «tapınma» nedir, «kulluk» nedir ; ve bu kelimelerin anlamı nedir?..

«TAPINMA» kelimesi bir «tanrıya» bağımlı olarak kullanılır. Tapınılan ve tapan ikilisinin mevcudiyetine bağlı olarak «tapınma» olayı söz konusu olur.

«Sen» varsındır... «Sen»in bir «tanrın» vardır... Ve sen bu tanrına tapınırsın!... Yani «tapınma» denilen olay, iki ayrı varlık arasında geçerli olan bir davranış türüdür... Tanrı'ya; gökteki veya yerdeki herhangi bir tanrıya inanan kişinin, bu manâda ortaya koyduğu çeşitli davranışlara verilen isimdir «tapınma»... "Sen"in ona yönelik yaptığın fiiller!... (1)

(1)- Nitekim Kelime-i şehâdetteki «ABDU HÛ» kelimesi, «Abdiyet-kulluk»un «Hüviyete» yani «Hû»ya zorunlu olarak yapılmakta olduğunu açık seçik göstermektedir.

«KULLUK» kelimesinin anlamına gelince ;

Birimin, varoluş gayesine ve programına göre, davranış ortaya koyuşunun adıdır «kulluk» ...

Nitekim Zariyat Sûresinin 58. âyetinde bu gerçek şöyle vurgulanmaktadır:

"BEN CıNLERı DE ıNSANLARI DA YALNIZCA BANA KULLUK ETMELERı ıÇıN YARATTIM"...

Elbette ki, ALLAH' adıyla anılanın bu gayeyle yarattığı varlıkların, varoluş gayeleri dışına taşmaları asla mümkün değildir..

Ayrıca burada hemen şu âyetle işaret edilen mânâyı dahi hatırlamalıyız:

"YÜRÜR HıÇ BıR MAHLÛK HARıÇ OLMAMAK ÜZERE HEPSıNı ALNINDA ÇEKıP YÜRÜTEN O'DUR!.." (HUD/56)

Nitekim Fâtiha sûresindeki, «Sana kulluk ederiz»in anlamı, «Senin bizi varediş gayene ve programlamana göre ne gerekiyorsa onu yerine getirmek suretiyle görevimizi yaparız»... demektir bu anlamda..

Ayrıca,

«KUL, KÜLLÜN YA'MELU AL şÂKILETıH»

deniyor âyeti kerîmede. Yani;

«DE Kı; HEPSı PROGRAMLARI DOğRULTUSUNDA FııLLER ORTAYA KOYARLAR» (17-84)

FÂTIR'ın kendi dilediği mânâlara uygun sûretleri; ve bu sûretlerin birimlerini, varediş gayesine uygun olarak şekillendirmesi sonucu; onların da fıtratları gereği bu fiilleri ortaya koymaları «kulluk»larıdır.

Özde, tâat ve ma'siyet farkı olmaksızın, tüm birimlerin davranışları «kullukları»dır...

"Kulluğun" türüne ise «tâat» veya «ma'siyet» adları verilir ki; yukarıda izah ettiğimiz üzere hepsi de esasen «kulluk»tur...

«GÖKLERDE VE ARZDA O'NU TESBıH EYMEYEN HıÇ BıR şEY YOKTUR; FAKAT SıZ, ONLARIN TESBıHLERıNı ANLAYAMAZSINIZ.» (17-44)

âyeti varlıktakilerin tümünün anlatılan biçimde "kulluklarını" yerine getirdiklerini ifade etmektedir...

Bir diğer ifade ile, birimin, kendi özünü ve orijinini tanıma çalışmalarının, faaliyetlerinin adıdır «tâat» olan kulluk!... Kendi özündeki hazineden mahrum kalmaya ve pişmanlıklara dönük olan faaliyetlerin adıdır «ma'siyet» olan kulluk!..

.Netice...

«Kulluk», varoluş gayesine uygun davranışları ortaya koymaktır... "Tapınma" ise, bir birimin, var sandığı bir «tanrıya» özgür iradesi ile, dilediği bir biçimde yönelerek, zamanın belli bir bölümünde prestij etmesi ve ondan bir şeyler ummasıdır.

Sonuç... "TANRI"YA TAPINILIR; "ALLAH"A KULLUK EDıLıR!..

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

2

28.12.2005, 16:46

ıslamın en temel cümlesini kendi fikrine veyahut keşfine uydurmaya çalışmış. Yanlış yapmış. ıbadet hakkındaki açıklamalarında ise kısmen doğruluk var. ama genelde hatalı...

3

28.12.2005, 17:35

bu nedir yahu?

bu hafta inen yeni vahiyleri yorumlama rehberi mi?

meal sanatına giriş mi?

Risale-i Nur talbelerinin zırva dinleyecek vakti yokdur. ellerinde ölçüleri zaten vardır. ilm-i sarf, ilm-i nahiv, ilm-i beyan, ilm-i hadis, ilm-i belagattan haberi olmayan, haşri cismaniye inanmayan, meşrepsiz, mezhepsiz adamların yorumlarıyla vakit kaybedilmez....

bir de türkçeyi halledip ingilizce ye hoplamanızın sebebi de şu anda gayr-i müslim memleketlerde en fazla revaçta olan Risale-i Nurdur. Nur talebelerinin arasına karışacak bir fürce aramak nafiledir. o yüzden ingilizce bahsi sizin tahmininizden çok daha derin incelenmektedir. Nurların çevirisi de o ihtimamla yapılıyor. o yüzden söylediğiniz zatın fikrine danışılmıyor.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir