Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

04.09.2005, 17:14

Bağbozumu

BAğBOZUMU

Ilık bir Eylül günü, ikindi vakti bizim bahçeye uğradı güz. Bal sarısı, kükürt rengi, kül rengi, taprak rengi, kahverengi, tuğla kızılı yapraklara sardı toprağı. Sarı, solgun bir gölge vurmuş gibiydi bahçeye.

Sönmeye yüz tutmuş ikindi güneşi hüzünlü rengini önce yapraklara işliyor, sonra düşen her yaprakla toprağa çalıyordu.

O gün hayatın düğümü kopmuştu bizim bahçede. Herşey bağı çözülmüş bir demet gibi darmadağınıktı. Kuşlar uzaklara uçmuş, çiçekler dağılmıştı.

O gün, yaprakları güneşin göğerttiğini, çiçeklere toprağın hayat verdiğini, tomurcukları suların canlandırdığını sananlar bir defa daha gördüler yanıldıklarını.

ışte günışıkları bırakın hayat vermeyi, suyunu emip kurutuyor, öldürüyor yaprakları.

Toprak çaresiz, çürüyen yaprakları kendi ölü tozuna gizlemekle meşgul.

Suların köklere, dallara verecekleri bir şey yok. Rüzgarlar ne zamandır oradan buradan getirdiği çiçek tozlarıyla şenlendirdiği çiçekleri yuvalarından koparıp önü sıra sürüklüyor şimdi.

şaşmamalı. Herşey birer iplik gibi ilmek ilmek dokunmuştu geçen baharda. şimdi ise, geri sökülüyorlardı, o kadar.

Ama şimdi anlıyorum; meğer ilmiğin en sıkısı kalbime atılmış. Baharda kanatlarını açan her kelebekle, açılan her tomurcukla, filizlenen her çekirdekle hiç kopmamacasına bağlanmışım yeryüzüne.

şimdi bahçe dağılırken, dallarından kopan her yaprak kalbimden bir parça götürüyor. Böcekler, kuşlar veda ettikçe birşeyler boşalıyor gönlümden; çoraklaşıp kuru bir hüzün kalıyor geriye.

Kır çiçeğinin yüzündeki altın sarısı renk, kuru başakları boyuyor şimdi.

Gülün yüzündeki kan kırmızısı ise, ölü yaprağın sırtında.

Nice ömürler tükenmede şimdi bizim bahçede. Dal uçlarında yapraklar, tomurcuklar bütün renklerini, bütün kokularını harcayıp, geriye kendi içlerine kapanıyorlar artık.

Suyu çekilmiş yapraklar kaskatı kesilip selülozdan bir heykele dönüştüler.

Çiçekler, solmuş yaprakları arasında sakladıkları taşlaşmış tohumlarını geride bırakarak vedâ ettiler.

Sanki herşey gele gele zamanın ta ucuna dayanmış, ömrünü tükettiği son anda, yaşadığı bütün anları öylece heykelleştirip, bir başka vakte, bir başka bahara taşımak istiyordu kendisini.

Kuşların öbür yarımküredeki bahara göçmeleri gibi, tohumlar da rüzgarla kanatlanıp, gelecek baharın çiçekleri olmak üzere mekanın her yanına dağıldılar.

Böylece, kış uykusuyla hayatını dondurup öbür bahara geçen kimi hayvanlar gibi, tohumlar da toprak altında uyuyup yılın öbür kıyısına atlayacaklar.

Sonra, herşeyin bittiği yerde yeniden başlayacak herşey. Yaprakların çürüdüğü yerde, gelecek baharın tohumları filizlenecek.

Toprağın ölü tozları arasından, yeni çiçekler başlarını uzatacak. Kuru yaprakların kederli kızıllığı, yeni açılmış bir karanfilin yüzünde tebessüm olacak gözlerimize.

Bizim bahçe bir Eylül günü öldü, serin bir Nisan sabahı dirilecek.

Hayat ona verilmişti, alındı; baharda tekrar verilecek.


Senai Demirci, Yeni Asya, 4 Mayıs 1995.
Güzellik ne oradadır, ne burada; ne şu zamanda, ne bu zamanda; ne Roma’da, ne Atina’da. Güzellik, hayran olabilen bir ruh neredeyse oradadır. Başka yerde ararsanız, nafile!
-Henry David Thoreau-

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir