Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.
Alıntı sahibi ""barish""
esleri "Bilkent burslu, bogazici , odtu" gibi universitlerden mezun olmus. Ama calismak gayeleri degil. Evlerinde annelik yapiyor, hizmetlerde gayret ediyorlar.
Alıntı
Acaba hizmet adına baş açılırsa, bu durum ne kadar kanıksanacak ve daha başka hangi tavizler verilecektir? Başörtüsüne cevaz bulan, yorum yapan, diğerlerine neden yapmasın? Bu kanıksanma ve tavizlerin sonunun nereye varacağını kim tahmin edebilir? Evet, bu bir psikolojik kaidedir: ınandığınız gibi yaşamazsanız, yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız!
Bilhassa 28 şubat'tan sonra başörtüsünü açmaya razı olup onu kanıksadıktan sonra; pantolona, oradan tokalaşmaya, oradan da daha başka tavizlere kadar gidildiğinin çok acı örnekleri görülmüştür.
Alıntı sahibi ""ahmetsaid""
değerli arkadaşlar;
bu başlık gerçekten çok derin ve düşündürücü olmuş.
konu oldukça zor ve çetrefilli bir mesele.
zira bu konu öncesinde bazı temel yanlışlıklar yapılmış.
ve şimdi de fiili bir durum vukua gelmiş.
fakat öncesinde bir kaç hususu nazara vermek gerek.
bildiğim kadarıyla dinimizde kadının çalışmasına engel bir husus yok.
zira bizim kadınlarımız hayatın her safhasında eşi ile birlikte çalışır.
köylü kadınlarımız dağda, bağda, tarlada, çiftte, çubukta her yerde çalışır.
bazıları ister istemez amele olarak çalışır.
zaten ailecek çalışılmaz ise o sene aç kalır vatandaş.
buraya yazan kardeşler hep şehirde olduğu için köy ve kasabalardaki durumu bilmiyorlar.
bunun ötesinde bazı meslekler var ki, sadece kadın çalışmak zorundadır.
mesela ebelik, hemşirelik gibi.
öğretmenlik, ana okulu öğretmenliği vs gibi bazı mesleklerde ise bayanlar daha önceliklidir. şefkat ciheti onları öne çıkarıyor.
demek ki bazı meslekler bayanlar için zorunlu.
bu nedenle bu konuda hissi olmamak lazım.
öte yandan bu meslekler bir ölçüde üniversite okunarak elde ediliyor.
işte bu noktada sorun başlıyor.
zira bazı başörtülü kardeşlerimiz de hem üniversite eğitimi almak, hem de çalışmak isityorlar. tabi ki başörtüleri ile.
ama devletin de bu noktadaki tavrı belli.
hükümet de olayı çözemeyince durum içinden çıkılmaz hale geldi.
bir çok başörtülü kardeşimiz okullarını bıraktılar.
ya da dış ülkelere gittiler.
bunlardan bir kısmı da başlarını açarak okula devam ediyorlar.
ama bu açma işi daimi değil.
sadece okula giriş esnasında oluyor.
elbette ki bu bir taviz, bir yanlışlık ve bir günah.
ama bu kardeşlerimiz böyle yapıyor diye kınamak da yanlış.
yani şurada ahkam kesen mübarek erkek kardeşlerim?
siz hiç mi günah işlemediniz?
sütten çıkmış ak kaşık mısınız?
ki belirli bir süre başını açarak -günah işleyen bir müslüman kız kardeşinizi-ağır ithamlarla sorgulamaya kalkışıyorsunuz?
zaten o kardeşleriniz başlarını açmanın ezikliğ altında eziliyorlar.
bir de siz vuruyorsunuz...
yazık....
Alıntı sahibi ""Lemeat""
Kadınlar yuvalarından çıkıp beşeri yoldan çıkarmış;
yuvalarına dönmeli
KAYNAK
Hâşiye 1
"Mim"siz medeniyet, tâife-i nisâyı yuvalardan uçurmuş, hürmetleri de kırmış, mebzul metâı yapmış. şer’-i ıslâm onları
Rahmeten dâvet eder eski yuvalarına. Hürmetleri orada; rahatları evlerde, hayat-ı âilede. Temizlik zînetleri;
Haşmetleri hüsn-ü hulk, lûtuf ve cemâli ismet, hüsn-ü kemâli şefkat, eğlencesi evlâdı. Bunca esbâb-ı ifsad, demir sebat kararı
Lâzımdır, tâ dayansın. Bir meclis-i ihvânda güzel karı girdikçe, riyâ ile rekabet, hased ile hodgâmlık debretir damarları.
Yatmış olan hevesât birden bire uyanır. Tâife-i nisâda serbestî inkişafı, sebep olmuş beşerde ahlâk-ı seyyienin birden bire inkişafı.
şu medenî beşerin hırçınlaşmış ruhunda, şu sûretler denilen küçük cenazelerin, mütebessim meyyitlerin rolleri pek azîmdir; Hem müthiştir tesiri. Hâşiye 2
Memnu’ heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları.
Hâşiye 1
Tesettür Risâlesinin esasıdır. Yirmi sene sonra müellifinin mahkumiyetine sebeb gösteren bir mahkeme, kendini ve hâkimlerini ebedi mahkum ve mahcup eylemiş.
Hâşiye 2
Nasıl meyyite bir karıya nefsani nazarla bakmak nefsin dehşetli alçaklığını gösterir;Öyle de rahmete muhtaç bir biçare meyyitenin güzel tasvirine bakmak ,ruhun hissiyât-ı ulviyesini söndürür.
Sefih erkekler, hevesâtlarıyla kadınlaşırsa, o zaman açık saçık kadınlar da hayâsızlıkla erkekleşirler. (Üstadımızın Arabca bir ifadesi )
Alıntı sahibi ""Risale Okuyorum""
Ben meseleye farklı bir bakış sunmak istiyorum.
Kızlarımız çalışmak için mi okuyorlar, yoksa ilim öğrenmek için mi??
Alıntı
Ben 6. sınıfta okuyan erkek bir öğrenciyim. Bu anlattıkların sadece 1. dönemde, okula gelinen ilk zamanda oluyor. Cidden inancında hassas olanlar ya okulda pek durmuyorlar, derslere pek gelmiyorlar, ya da dayanamayıp okuldan ayrılıyorlar.
Alıntı
Diğerleri içinse, sonradan saçlar kuaförde yaptırılıyor, makyajlar yapılıyor,süslü ve renkli kıyafetlerle beraber kot pantolonlar giyiliyor, erkek arkadaşlar bulunuyor, cafelerde buluşuluyor, tenhalarda öpüşülüyor . Aynı insanları memleketlerine dönerken görüyoruz, ilk gelen sütten çıkma akkaşık oluveriyorlar. Sanki ana-babaları için başlarını örtüyorlar.
Alıntı
Sonra bu insanlar evlenince çalışacam diye tutturuyorlar. şu bir gerçek ki, TÜRKıYE'DE HıÇ BıR ÇALIşMA ORTAMI VEYA HıÇ BıR ış, NE ERKEK NE DE BAYAN ıÇıN TAMAMEN MEşRU DEğıL! Sadece toplu taşıma araçlarındaki seviyesizlikleri hepimiz biliyoruz. ış ortamındaki tacizlerden de, gazete okuyorsanız haberiniz vardır. Veya kıskançlıklardan yıkılan yuvalar, dökülen kanlar...
Alıntı
Ancak ERKEKLER dinen de sosyal açıdan da ÇALIşMAYA MECBUR!!! Ve de ev işlerini KADINLAR YAPMAYA MECBUR!!! Erkek istemedikten sonra kadın bu yüzden sorun çıkaramaz, surat asamaz. Erkek, çocuk bakmaya da mecbur değildir.
Töremizde de , dinimizde de, tarihimizde de, Risale-i Nur'da da KADININ YERı EVıDıR, SOKAKLAR DEğıLDıR!!!
Alıntı
Son olarak üniversitelerde edep, ahlak, kültür,ilim vb. şeyler öğretilmiyor. Eğitim verilmiyor. Verilen tek şey ÖğRETıM... Risale-i Nur eğitimi almak, medrese veya Kuran kursu eğitimi almak ÜNıVERSıTEDEN DAHA HAYIRLI VE BAşÖRTÜNÜ AÇMAYA GEREK YOK!
Alıntı
Ayrıca üniversite okumadığın için hor görülüyorsan eğer, ya kişiliğinde ya da ahlakında eksiğin vardır. Kimse kimseyi durduk yere hor görmez. Bir eksiğini görürse zaten horlayacak bir mazeret bulmak kolaydır. Ayrıca insanlardan saygı göreyim diye üniversite okumaktan daha üstün bir zaafiyet olduğunu sanmıyorum. Allah'ın nefretine yol açabilecek farzı terk ediyorsun. Peki ne için, üç kuruşluk insanlar için... Yazık, çok yazık...
Alıntı
Kızım olsaydı şahsen, ortaokula kadar okutur, sonradan da tanıdığım güvendiğim insanların eğitimine verirdim ve kendisini MEşRU DAıREDE yetiştirebilmesi için her fırsatı sunardım.
Alıntı
Selamünaleyküm,
Hizmet için okul mu? Başörtüsü mü? tartışması yapıyoruz ve üzülerek görüyorum ki okul cevabını veren kardeşlerimizin sayısı giderek artıyor. Öncelikle, risaleokuyorum kardeşin yazdıklarına tamamıyla katıldığımı belirteyim. Esasında tartışmayı alevlendirmek değil maksadım... Ne var ki ahmet said kardeşin alıntı yaparak cevapladığı yazısını elini vicdanına koyarak yeniden gözden geçirmesini rica ediyorum.
Alıntı
Ayrıca rejume kardeş okuma gerekçesi olarak yazısında;
''Kendi akranı olan komşusunun kızı, akrabasının kızı yada arkadaşı artık herneyse saçma sapan bi bölüm kazanıyor, sırf örtülü olmadığı için rahatça okula gider, kaydını yaptırır, ona en mukaddes insan muamelesi yapılırken kendine bir pislikmiş gibi davranıldığını görürr. Bunları gördükçe elinde olmadan .içini daha büyük hırs kaplar
o kadar çok yön var ki... ''
!!!
Anladığım kadarıyla rejume kardeşin yazısına paralel görüş belirten ahmetsaid kardeşe soruyorum?
Bu nasıl bir okuma gerekçesidir ahmetsaid hocam!
Risaleokuyorum kardeşin Allah rızasına uygun yazmadığını söylerken, bu sözleri nasıl içinize sindirdiniz merak ettim?
Yoksa Allah rızasına uygun bir gerekçe olduğu için mi ses çıkarmadınız?
Alıntı
Hizmet için okul mu, başörtüsü mü?
Alıntı
Başörtüsü nü yüreğine kazımış, başörtüsüne uzanan eli yüreğini sökmek için uzanmış bir el olarak görenlere ve onun uğruna her çileye yılmadan siper olan tavizsiz duruşunu hiç bozmayanlara ithaftır…
Ve Sizler...
O gün ayetler, sizin omuzlarınızdan söz ediyordu..
Başörtüsünü bir sancak gibi yapan Eliftiniz.
ınce Ceylan derisinde, sülûs yazılarla, süslü ''Nur'' ayetlerinin şavkıydı dalgalanan..
Üç küçük ağaç dallarını size dönüp çiçeğe döndü O gün.
Rüzgar bazen pervaz ediyor, ince beyaz çiçeklerin arasından süzülüp, sizin başörtünüzde duruluyordu...
Ve derken..
Gökte, güneş gelip başınızın üstünde durdu..
Hüznün şerefelerinde mavi ezan çiçekleri açıldı...
Siz.. bir zulmün üzerine yürür gibi yürüdünüz..
Siz.. ayetlerde omuzlarından söz edilenlersiniz
Siz.. yeryüzünün bütün meydanlarında başörtüsünü birer sancak gibi taşıyanlarsınız..
Siz.. iffet ve namus timsalleri...
yeryüzünün zümrüt parıltılarısınız...
Siz.. yeryüzüne sığmayan, iman çağlayanlarısınız..
Ve Sizler
Başörtüsü için çile çeken, gözyaşı dökenler
Allah yolunda her türlü tehdide, işkenceye, zulme göğüs geren, dövülen, horlanan..
Sözlerinde, özlerinde gönüllerinde imanın nurunu dalgalandıran..
Allah için, seherlerde kanlı gözyaşları arş-ı alaya dayanmış sizler...!
SıZLERE SELAM OLSUN!
Ve sizler, öyle kimselersiniz ki;
Allah ve Rasulünü dünyadan ve dünyadakilerden üstün tutanlarsınız...
- Sizler Allah'tan ümit kesmeyenlersiniz..
- Sizler Dertlerini sessiz-beyaz dilekçelerle Allah'a sunanlarsınız..
- Sizler istediklerini yalnız ve yalnız Allah'tan isteyenlersiniz..
Ve sizler..
-Allah'ın mahşerdeki hesabını unutup, size alaylı gözlerle her türlü acımasızlığı yapanların yüzüne;
şanlı direnişinizi tokat gibi çarpan sümeyyelersiniz..
SıZLERE SELAM OLSUN..
Bakın! duyuyormusunuz..
ışte ecdadın sitemkar sesleri
şanlı ecdadın mezarlarında kemikleri sızlıyor..
Vatan için, millet için, bayrak için, Kur'an için, başörtüsü için, namus için can vermiş.. şehit olmuş şanlı ecdad..
Bizler, ümmetin erkekleri boynumuz eğik.. Ama onlar.. onlar medar-ı iftiharlarınız..
Mezarlarında rahat uyumayan yüzbinlerce şehid'in al kanları..
ınan ki, senin başörtünde gül bahçesine dönüşmüş..
Onların kanları boşa akmamış..
Onlar gül bahçelerini sulayan; Eyyub El-Ensariler, Ulubatlı Hasanlar, Sütçü imamlar, Akifler..
Ey Sütçü imam.. ıki bacımızın yaşmağını aldılar diye maraşı kana buladın..
HEYHAT..!
Gel görki, şimdi senin şuuruna ne kadarda da muhtacız..
Hakkını helal et!
Senin emanetine sahip çıkamadık..
Senin huzurunda duracak yüzümüz yok..
Bacılarımızın, kızlarımızın derdine derman olamadık..
Onlar okumak istiyorlar..
Ama gel görki senin torunlarını başörtülü diye sokmuyorlar okullarına..
O gün fransız, ingiliz yunan dölleri; Bayrağa, başörtüsüne, namusa el uzatıyordu..
Bugün adı müslüman olan, Mehmetler, Ayşeler maalesef birer başörtüsü celladı kesilmişler..
Başörtüsünü düşman bellemişler..
BACIMIN ıFFETı BATMAKTA REZıLıN GÖZÜNE..
ACIRIM TÜKRÜğE BıLLAHı ! TÜKÜRSEM YÜZÜNE
diyor merhum Akif
Reziller görevlerini yapıyorlar..
Peki ya bizler? Adı müslüman olan bizler..
Lafı gelince mangalda kül bırakmayan bizler, üzerimize sanki ölü toprağı serpilmiş..
Evlerimizdeki rahat koltuklarımızdan onların gözyaşlarını izliyoruz.
utanmadan.. utanmadan..
Ve SEN okula alınmayan, gözyaşları arş-ı alayı titreten BAKAMIYORUM YÜZÜNE.. UTANIYORUM..
Sana karşı vazifemi yapamadım.. Beni affet..
Biliyorum.. O her şeyin hesabının hakkıyla sorulduğu yerde, yakama yapışacaksın..
sana diyecek sözüm yok.. Tükür.. Tükür yüzüme..
Tükür.. Tükür..
Benim şahsımda adı erkek diye geçinenlerin hepsinin yüzüne tükür..!
Senin gözyaşlarını görecek gözlerimizin önünde, şimdi neler var neler..
Paralar.. altınlar.. evler.. dünyalıklar..
Senin yaşadıklarını hissedecek yüreğimizde öyle bir pas varki, kapkara..
Kalplerimiz ise taş kesilmiş.. kaskatı olmuş..
Sen yinede üzülme..
Hergün beraber olduğun insanlar, hemde adı müslüman olan bunca insan,
annen, baban, kardeşlerin, bizler, kısacası hepimiz..
Bu kayıtsız hali, lakayıt hali, seni düşündürmesin.. ağlatmasın..
Bizler vazifemizi yapamasakta sen yine de üzülme..!
Ümitvar ol..
Unutma! tez geçer zulmün ezası. Sabretmeyi bileceksin tamam mı?
* * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Çevirmez ahını Allah öksüzün Pek basittir, devrilmesi köksüzün Her kim olsa haksızlığı haksızın Suratına çalacaksın tamam mı?
* * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Yolunuz her zaman Allah yoludur! Bu öyle bir çileki, kökü şehid kanıdır! Hak haklının en mukaddes malıdır. Vermezlerse alacaksın tamam mı?
* * * * * * * * * * * * * * * * * * *
Yalana hayır, bu gerçeğe evet Mücadeleden yılma, kalsanda tek fert Birde ötesi var, buranın elbet, Nasıl olsa güleceksin... güleceksin... Güleceksin tamam mı? * * * * * * * * * * * * * * * * * * * ALLAHIM, Bizlere yüzümüz ağırtan böyle nesiller verdiğin için sana şükürler olsun..
ALLAHIM, Ayakları senin davanda sabit olan bu güzide evlatları, bütün ümmeti muhammede ibret eyle, rehber eyle..
ALLAHIM, Bütün bu yapılanlar, ümmetin dağınıklığından.. En kısa zamanda bütün müslümanlara, birbirini sevmeyi, birbirleriyle kardeş olmayı ve birleşme şuurunu nasip eyle..
ALLAHIM sen Mevlamızsın.. Bizleri bağışla.. bizleri şuurlandır.. gözlerimizi aç.. kalplerimizi yumuşat.. ayaklarımızı kaydırma.. davamızda zafer nasip eyle..
AMıN... AMıN... AMıN
Alıntı
Gözyaşlarıyla yazılmış dilekçe
Asrın Rabiaları Kâbe yollarında Rabbimize gözyaşlarından yazılmış bir dilekçe sunmak için!
Bismillahirrahmanirrahim
Kabe'ye yürüyerek giden Allah dostu Rabia Sultana hep imrenmiş ve gıpta etmişimdir.
şanlı Urfa'dan yürüyerek gelen ve Abdi ıpekçi Parkı'nda örtü mazlumları adına ve Allah'ın örtü ayetlerini yaşamak adına bir yıldır duran Yasemin ve Mehmet Turmak'ı ziyarete gittiğimde "Biz Kabe'ye yürüyerek gidiyoruz" deyince yüreğim duracak gibi bir hoş oldu.
-şerife Abla biz bir yıldır buradayız! Kışın soğuğunda, karında, buzunda burada üşüdük hasta olduk, yazın sıcağında yandık ve halkın bizlere emanet ettiği yüzlerce binlerce dilekçeyi Milletin Meclisi'ne etkili ve yetkililere teslim ettik ama kimseden ses çıkmadı! Artık bu yasağı çıkaranları ve bu yasağa sessiz kalarak susanları ve ellerinden, dillerinden bu kötülüğü durdurması gerekirken seyredenleri Rabbimize anlatmaya gideceğiz. Okullarından kovulan kızlarımızın gözyaşlarıyla yazılmış şikâyet dileklerini sunacağız Allahımıza ve de yürüyerek!.. Gayri ihtiyari,
-Tıpkı Rabia annemiz gibi mi? sözleri döküldü dilimden.
?Evet... dedi o gözlerinden ümit ışığı solmayan yeni gelin kınası henüz gitmemiş Yasemin...
-Evet hem de yürüyerek taa Kabe'ye kadar...
Aman Allah'ım! Aslında kıskanç birisi değilimdir ama kim Kabe'ye ve Mescidi Nebevi'ye gideceğim dese onu hased duygusu olmadan kıskanırım, gıpta ederim. Hele bu bir başka gidişti... Hem yürüyerek, hem de otuz yıldır örtülerinden dolayı bin bir sıkıntı çeken kız kardeşleri adına...
Evet Yasemin ve eşi Mehmet bu sefer de örtü eylemlerine dünyanın en güzel ve etkili eylemini katacaklar. Dünya tarihinde görülmemiş etkili ve güzel bir kutlu yürüyüş... Kabe'ye gidecekler dünyanın merkezine, tam ortasına, ilk ev ilk yuvanın olduğu mekana... Müminlerin yüreğinin toptan attığı kutlu beldeye... Dünya tarihinde ilk defa mümin kız kardeşlerinin gözyaşları ile ıslanmış, en anlamlı dilekçesini sunmak için gidecekler... Her renkten, her ırktan müminlerin kenetlendiği dertlerini sevinçlerini harman edip paylaştıkları en güzel mekana... Doyasıya ağlamanın günahlarından arınmak için annesine hasret bir yavrunun ana kucağına sığınmanın verdiği güvenle ağlamanın en güzel olduğu mekana gidecekler hem de yürüyerek...
Bizden selam götürün Sevgili Efendimize diyerek dilekçemi yazmaya koyuldum
Güllerin efendisi Peygamber Efendimize... Türkiye'de otuz yıldır süren bir zulmü şikâyet için... Allahım! Bazı kulların Senin kesin emrin "Mümin kadınlara söyle başörtülerini yakalarının üzerine örtsünler!" diyen buyruğunu sevmeyenler var, sevmedikleri gibi sevenlere de, siz bunu hayata geçiremezsiniz diyenler var... Yıllardır bu dayatma ile yüzlerce genç kızımız mazlum, binlerce öğretmen kız kardeşimiz aldığı eğitimle bu ülkenin yavrularına hizmet vermek için çırpınırken elleri kolları bağlanmışçasına evlerinde bekleşiyorlar...
Yasemin ve eşi son hazırlıklarını yapmışlar sırt çantaları ve uyku tulumlarından ibaret eşyalarını denkleştirirken "Abla biliyor musun ben çocukluğumdan beri kendimi hep Kabe'ye doğru uçarak gittiğimi hayal ederdim demek ki kaderde yürüyerek gitmek de varmış..." dedi. Ben de inşallah meleklerin kanatlarıyla uçuyormuşçasına kolayca gideceksiniz dedim. Çocuklar gibi heyecanlıydı eşiyle birlikte eşyalarını hazırlarken. Önce ıstanbul'a gidip güzeller güzelimizin ıstanbul'u işaretiyle oraya gelip Rasullah'tan sonra da maneviyatıyla sancaktarlık yapan Eyüb Sultan'ı ziyaret edeceğiz. sonra Allah'ın izni ile ezanlar bu semalardan dinmesin, bacımın iffeti çiğnenmesin için canlarını vermiş iki yüz elli bin şehidimizin mekanı Çanakkale'ye gideceğiz onların da manevi desteklerini alıp, görülmeyen ama ülkemizin şu haline gözyaşı döküp kemikleri sızlayan ecdadımızı ziyaret edeceğiz, ardından tekrar Ankara'ya gelerek Ankara'nın manevi mimarı hocaların hocası Hacı Bayram Veli'den, Ya Bismillah deyip, Kabe'ye doğru yürüyeceğiz diyerek yol güzargahlarını anlattı. Türkiye'de ikibin kilometre yürüyecekler bu yol güzergahında tüm veli ve şehid kabirlerini ziyaret ederek Halil ıbrahim diyarından sonra ver elini dünyanın kalbinin attığı merkez Kabe... Yasemin, "Biz artık yok insan haklarıymış, yok ahimmiş onların aldatmacadan başka bir şey olmadığını ve kimseden bir şey istemeyin yalnızca Benden isteyin diyen Rabbimize iltica edeceğiz, başka kapılarda hak arayarak Rabbimizi darıltmak istemiyoruz dediler. Yasemin ve on arkadaşı ve yürüdükçe katılımların artacağı özgürlük yürüyüşçülerinin arkasından Yasinlerimiz, Fatihalarımız, Sure-i Fetihlerimiz sizinle...
YOLUNUZ AÇIK OLSUN...
şerife Katırcı
Vakit Gazetesi
Alıntı
Başörtülü meleklere:
YÜREK YANGINLARI
Ansızın bir duman yükselir gülüm,
Bu ruhsuz kentin ufuklarında...
Ve.. Yangınlarda gönüller...
Kavrulan bedenindir, kış ikindilerinde..
Ve.. Bin yalana adanmış taptaze yürekler...
Ağıtlarım SANA’dır.. ZAMÂNA’dır,
Ve.. SENDEKı BANA’dır, gülüm!..
Bir bir boyun büker fidanlarım,
Dallar tomurcuklanmaz, çiçeklenmez baharlar..
Ve.. Meyve vermez artık ağaçlar..
Bu hasat mevsimidir gülüm!..
Ve.. Biçilen yüreklerdir, Aysız gecelerde,
Hiç ekilmemiş topraklardan...
Ah!.. Yine yangınlarda yüreğim!..
Ah!.. Bu Aysız geceler!..
Bu bereketsiz toprak, bu ruhsuz şehir!..
“Gülleri hep kokusuz, kokuları gülsüz” şehir!..
Ah! O, insanları nursuz şehir!..
Biliyorum yangınlarda yüreğin!...
Ağıtlarım ZAMÂN’adır gülüm, feryatlarım SANA..
Ve isyânım: SENDEKı BANA’dır..
Bilirsin: Baş eğmişsem, bu yalnızca RAHMAN’adır..
Ve.. şikâyetlerim, asla O’ndan değil, ONA’dır..
Yemin olsun ki,
ZAMÂN’a, SANA ve SENDEKı BANA,
Ve.. ilk başta YARADAN’a.. Yemin olsun ki,
Va’dedilen, elbet olacak gülüm!..
ışte o gün:
Ebâbil Kuşları’nın kanatlarında YÜREKLERıNıZ,
şehri teslim alacak, Ebrehe’nin Ordusu’ndan..
şehri ve zamânı..
Ve.. Özbenliklerini, nefsin sultasından..
Ve bitecek yangınlar gülüm!..
Bitecek ve ateşler gül bahçesine dönecek...
ışte O GÜN,
Ben olamasam da SENDE,
Bil ki..
şükürlerim RAHMANA’dır..
Ve bu seslenişim,
SANA ve SENDEKı BANA ve ZAMÂNADIR..
monaroza