Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

13.08.2005, 10:23

Peygamberlik Öncesi Harikalar

Peygamberlik Öncesi Harikalar
----------------------------------------------------------

Hepinizin bildiği gibi, Efendimiz son Peygamberdir ve O'ndan sonra da peygamber gelmeyecektir. ıslâm kaynaklarında, Peygamberimizden önce yüz yirmidört bin peygamberin gönderildiği, onlardan bazılarına da kitap ve suhuflar (sayfalar) indirildiği belirtilir. Bunlardan en önemlileri, Musa Peygambere indirilen Tevrat, Davut Peygambere indirilen Zebur ve ısa Peygambere indirilen ıncil'dir. Rabbimiz, Kur'andan asırlarca önce indirdiği bu kitaplarda, Peygamberimizin en son ve en büyük peygamber olarak geleceğini müjdelemiştir. Efendimizden önceki en büyük peygamber olan Hazreti ısa da, kendisine tâbi olan hıristiyanlara: "Artık sizinle fazla konuşamam. Çünkü bu âlemin reisi geliyor. Bende O'nun Özellikleri asla yoktur " diye müjde vermiştir.
Hazreti ısa'nın bu müjdesini ve Peygamberimizin özelliklerini öğrenen bir çok hıristiyan, Efendimiz henüz dünyaya gelmeden, veya dünyaya gelmiş olsa bile O'nu görmeden kendisine îman etmişlerdir. Mesela Yahudi âlimlerinden ıbnü-l Âla, Efendimizin Peygamberliğini çok önceden haber vermiş, O'nun Peygamberlikle görevlendirilmesinden sonra da Efendimizin yanına gelerek kendisine şöyle demiştir:
— Ben Senin sıfatlarını (özelliklerini) ıncil'de gördüm ve îman ettim. Çünkü Meryem'in oğlu (Hazreti ısa), senin geleceğini ıncil'de müjde veriyor.
Peygamberimiz henüz çocuk yaşlarda iken, amcası Ebu Taliple birlikte yolculuğu çıkmış ve bu sırada Bâhira adlı bir rahibe rastlamıştı.
ıncil'de olduğu gibi, yahudilerin mukaddes kitabı olan Tevrat'ta da Peygamberimizin özellikleri belirtildiği için, rahip Bâhira, henüz oniki yaşında olmasına rağmen Hazreti Muhammed'i tanımış ve O'nun beklenen son peygamber (Âhirzaman Peygamberi) olduğunu anlamıştı. Bu rahip, bundan dolayı diğer yahudilerin de Efendimizi tanıyabileceğinden ve O'na zarar vereceklerinden korktuğu için, Ebu Talip'ten Efendimizi Mekke'ye götürmesini istedi. Ebu Talip de onu dinleyerek Efendimizi geri götürdü.

* * *

Daha önce ismini belirtmiş olduğumuz Habeş Kralı Necaşî, peygamberimizin özelliklerini kendi kitaplarında gördüğü için O'na îman etmiş ve şöyle demiştir:
"Habeş Kralı olacağıma, keşke Hazreti Muhammed'in hizmetkârı olsaydım. Çünkü O'na hizmetkâr olmak, kral olmaktan çok daha değerlidir."

* * *

Efendimiz henüz dünyaya gelmeden, O'nun özelliklerini eski kitaplarda görerek îman eden krallardan biri de, Yemen Padişahı Tübbâ'dır. Bu kral, yazdığı bir şiirinde: "Ben, O'nun peygamberliğini şimdiden kabul ediyorum. Eğer O'nun zamanına yetişseydim, kendisine (Hazreti Ali gibi) amcazade (amca oğlu) olmak isterdim" demiştir.

* * *

Yemen Padişahlarından bir diğeri olan Seyf de, Kur'andan çok önceki mukaddes kitaplardan Peygamberimizin özelliklerini öğrenmiş ve ona îman ettikten sonra, adeta aşık olmuştur. Efendimizin dedesi olan Abdülmuttalip, bir Kureyş kafilesiyle Yemen'e gittiğinde, bu kral onları çağırmış ve kendilerine şunları söylemiştir:
"Hicaz'da bir çocuk dünyaya gelecek, O'nun omuzları arasında mühür gibi bir nişan (peygamberlik mührü) bulunacak ve bu çocuk, bütün insanlara önder olacak."
Yemen Kralı Seyf, daha sonra sadece Abdülmuttalip'i yanına çağırmış ve harika bir tarzda: "O çocuğun dedesi de sensin" diye haber vermiştir.
Efendimiz, peygamberlik vazifesini aldığı ilk günlerde (özellikle vahiy sırasında) meydana gelen harika hallerden ötürü büyük bir telaşa kapılmıştı. Hatice Validemizin amcazadesi olan Hazreti Varaka, bu durumu öğrenince Efendimizin yanına gitti ve vahiy sırasında gördüklerini kendisinden dinledikten sonra, Peygamberimize şöyle dedi:
— Telaş etme, bu haller vahiydir. (Cenâb-ı Hakkın, Cebrail vasıtasıyla sana hitabıdır, konuşmasıdır.) Hazreti ısa'nın müjdelediği ve insanların beklediği peygamber sensin.
Ruhlar ve cinler vasıtasıyla gelecekten haber veren ve "kâhin" adıyla bilenen kişiler de, Efendimizin peygamberliğini müjdeleyenler arasındaydı. Bunların en meşhurları, şıkk ve Satîh isimlerindeki kâhinlerdi.
şıkk adıyla bilinen kâhin, tek bir gözü, tek bir eli ve tek bir ayağı bulunan adeta yarım bir insandı. Bu adam, Efendimizden çok önceleri O'nun peygamberliğini müjdelemiş ve bir çok defalar insanlara anlatmıştı.
şam Kâhini olan Satîh ise, yüzü göğsü içinde yer alan ve vücudunda adeta hiç kemik bulunmayan bir hilkat garibesiydi. Gaipten (görünmeyen âlemden) verdiği doğru haberlerle büyük bir şöhrete ulaşan Satîh, Fars Padişahı Kisra'nın gördüğü tuhaf rüyanın yorumunu ve Efendimizin dünyaya geldiği zaman, Kisra'ya ait saraydaki on dört kulenin yıkılma sebebini bilen bir kâhindi. Bu yüzden Kisra, bir adamını Satîh'e göndermiş ve bu kulelerin neden yıkıldığını sormuştu. Satîh, verdiği cevapta; Fars'ta ondört kişinin kral olacağını ve bu sayı tamamlandıktan sonra, Hicaz'dan çıkacak olan bir kişinin (peygamberin), insanları yeni bir dine davet ederek Fars saltanatını ve dinini ortadan kaldıracağını söyleyip Efendimizin peygamberliğini müjdelemişti.
Peygamberimizin geleceğini haber veren kâhinlerden biri de, Hazreti Osman'ın akrabalarından olan Sa'd idi. Bu kişi, Efendimiz peygamberlik vazifesini alır almaz Hazreti Osman'ın O'na gitmesini ve îman etmesini istemiş, Hazreti Osman da denileni yapmıştı.

* * *

Cinler de, Efendimiz'in peygamberliğini îlan edenler arasındadır. Bildiğiniz gibi Allah'ın kulları, sadece insanlardan ibaret değildir. Cinler de insanlar gibi şuurludur, yani kendi varlıklarını bilen ve vicdan sahibi olan anlayışlı varlıklardır. Onlar da bizler gibi Allah'a ibadet etmekle yükümlüdür, insanların iyisi ve kötüsü olduğu gibi, cinlerin de iyisi ve kötüsü vardır. Ancak canlı olmalarına rağmen mikroplar nasıl görünmüyorsa, cinlerin vücutları da görünmemektedir.
ışte "hatif" adı verilen ve vücutları görünmediği halde sesleri işitilen bu cinlerden bazıları, Peygamberimizin geleceğini müjdelemiştir.
Bu cinlerden bir tanesi, Hazreti Zeyab'a seslenerek söyle demiştir:
"Ey Zeyab, ey Zeyab!.. Bu hayret verici haberi dinle: Muhammed, kitap ile (peygamber olarak) gönderildi. Mekke'de, insanları hakka (Allah yoluna) davet ediyor. Fakat insanların bazıları O'nun davetine uymuyor."
Zeyab ve arkadaşları, bu cinin ikâzı üzerine müslüman olmuşlardır.

* * *

Efendimizin mübarek avuçlarına aldığı taşlar nasıl konuşmuşsa, putperestlerin tapındıkları putlar da bazen öyle konuşarak Peygamberimizin geleceğini (veya geldiğini) müjdelemişlerdir.
Bunlardan özellikle Mâzen Kabilesine ait putun konuşması çok meşhurdur. Bu put, bağırarak şöyle demiştir:
"Bu, gönderilen peygamberdir. (Allah tarafından) indirilen gerçekleri getirmiştir."
Hazreti Abbas'ın müslüman olmadan önce taptığı put da aynı müjdeyi vermiştir. "Dımar" adlı bu put, bir gün şöyle konuşmuştur:
"Muhammed gelmeden önce bana ibadet ediliyordu. Ama şimdi O'nun getirdiği bir din var ve o din yalan olamaz"
Hazreti Abbas, bu olay üzerine müslüman olmuştur.
Hazreti Ömer Efendimiz de, ıslâmiyet gelmeden önce putlar için kesilen bir kurbanın şöyle konuştuğunu söylemiştir:
— Ey ısmail oğulları!, (ısmail peygamberin neslinden gelenler) Sizleri mutlu edecek bir durum var: Açık ve doğru sözlü bir zat: "La ilahe illallah" (Allah'tan başka ilah yok) diyor.
Arz-ı hâL

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir