Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

12.08.2005, 17:59

Tespihimden özetler

Tespihi aldım elime ve şuursuzca çekmeye basladım.

Subhanallah.

Düsündükçe aklım gidiyordu sanki.

Daha dün 11. eylül şimdi de 7 temmuz.

Adres zaten belliydi.

Alman „ Die Zeit „ gazetesi 14.07.2005 sayısında aynen şöyle söylüyordu manşet yazısında;


„Müslümanların çogu terörist değil , fakat teröristlerin çogu müslüman. „

Ve bunun ardından avrupada yaşayan müslümanların ağır baskılar yaşayacağı söyleniyordu.

El Kaidenin arkasında kimlerin yattığı zaten malumda bu olayların arkasında gerçekten malum örgütmü yatıyor, yoksa bu da müslümanlara hazırlanmış acı bir sürpriz mi, iste bunu bilemiyorum!!!

Artık günümüzde klişeleşmiş bir kavram olarak ortada dolaşan „ terörün dini olmaz „ sözünün arkasında dursak bile bu bizim için yeterli bir tesbit değildir.

Başımıza eğer bir felaket geliyorsa bunun sorumluları biz olduğumuzun idrakinde olmalıyız.

Felaketin sebeplerini kendimizde aramalıyız.

11. eylülün ardından neler oldu hepimiz gördük.

Bunun ardından neler olacağını da hepimiz göreceğiz.

Wait and see !

Ayni Gazete devam ediyor yazısına ve diyorki „ bu cihadizm problemi islami bir problemdir ve bunu da ancak islam çözebilir, ona karsı baskı uygulayarak degil „

Doğru bir tesbitte bulunmuş gazete.

Evet bu müslümanların sorunudur ve kendi aralarında bu meseleyi çözüme kavusturmaları gerekir.

Nasil peki?

Bölünmüş, çesitli fırkalara ayrılmış bir islam toplumundan mı bahsediyorsunuz ?

Onlar mı biraya gelip bu sorunu çözecekler?

Zaten sorunumuz bir araya gelememek değil mi?

Biraraya gelemeyen bir toplumdan nasıl bir medet beklenilebilirki?

Bir gün dostum şöyle söylemişti;

„ Seytana büyük saygı duyulması lazım, işini gerçekten muhteşem bir titizlilikle yapıyor. Kurallarını biliyor ve vazgeçmiyor. Hayranım bu şeytana „

Neyse canım biz devam edelim tespihimizi çekmeye;

“ fesubhanallah “

Tespihimi işte böyle şuursuzca çekmeye devam ederken aklımı başka şeyler meşgul ediyor. Sorunlar bitmiyor, bitmemekle birlikte bir yenisi daha ekleniyor. Bu yükü kaldıracağıma inandırdım kendimi. Bununla teselli buluyorum.

Insanların birbirine olan saygısızlığı rahatsız ediyor beni mesela. Kişiye olan saygı, kişinin düşüncelerine olan saygı gün geçtikce azalıyor sanki.

Beni derinden etkileyen bir mesele de bu.

Düşünceye olan saygı büyük bir erdemliliktir. Saygı gösterme o düşüncenin doğru olduğunu göstermez, böyle bir amacı da taşımıyor zaten bu mefhum..

Düşünce yanlışta olsa saygı duyulmalı ki , ancak bu şekilde bu yanlış düşüncenin önüne geçilebilsin.

Aksi takdirde hem bu yanlış düşünceyi kendine düşman edineceksin hemde bu yanlışın coğalmasına katkı sağlıyacaksın.

Dediğim gibi bununda üzerinde fazla durmamakla birlikte, şükretmenin edası ve hoşnutluğu içinde çekmeye başlıyorum tespihimi şuursuzca

„ Elhamdulillah „

Tespihimi çekerken başladığım noktaya yaklaştığımı farkediyorum. Başladığım bu nokta çektiğim tespihimin son taşıdır aslında. Başımı kaldırıyorum ve odamın içini farklı bir ahenkle süsleyen güneşi farkediyorum. Bir huzur kaplıyor icimi. Onca acıları göğüslememe rağmen , onca kahırların sahibi olmama rağmen yinede bir umut görüyorum nedense.

Aklıma güzel bir hikaye geliyor ve bu hikayeyi hatırladıkca daha da bir ümitvar oluyorum.

Vaktiyle iki kurbağa süt kovasının içine düserler. Hayli derin olan kova bunların kovadan çıkmasına engel teşkil eder. Ümitsizce çırpınan bu kurbağalardan biri „ zaten sonum ölüm, burdan çıkmamız imkansız çırpınmamızda yersiz, o nedenle teslim olalım bu musibete „ der ve teslim olur ölüme. Diğeride derki „ biliyorum , ölmesine öleceğim ama en azından çırpınarak öleyim“

Kurabağa can havliyle çırpındıkca sütün yüzeyi bir müddet sonra yağ kaplamaya başlar. Bu çırpınışın neticesinde oluşan bu yağ tabakası kurbağanın kurtuluşuna vesile olur.

Derin bir iç çekiyorum ve sonuna yaklaştığım tespihime bir göz atıyorum.

Teslimiyetin vermiş olduğu huzurla bitiriyorum tespihimi

„ Allahu Ekber „


M.Akif Coşkun

2

12.08.2005, 18:51

Allah razı olsun

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir