Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

03.08.2005, 23:15

Güzel Bir Yazı

Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı...

Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir
metod
vardı içinde.. Deniyordu ki; "arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın
sizin
için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika
ayırın ve
kendi cenaze töreninizi düşünün"... Cümleyi ilk okuduğumda
çarpılmıştım...
Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum...
Ama "
kendi ölümümüzü ve cenazemizi " düşünmemiz tavsiye ediliyordu...
Tüylerim
diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an... Ama
önyargı
düşmanı biri olarak okumaya devam ettim... Diyordu ki; " bunları
düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terkettiğinizde oluşacak
boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi
anlayacaksınız...
özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için
ne
ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın... O andan geriye dönme şansınız
olmadığını, hayat denen kredinizin bittiğini ve onlara yanıt verme
şansınız olmadığını düşünün...

Tekrar sarılma, bir kez daha öpme ihtimalinizin bittiğini
hissedin... geri
dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın... Bırakın canınız
yansın,
bırakın alevler içinde kavrulsun tüm ruhunuz... Orada, o musalla
taşında
düşünün kendinizi... Seyredin şu an çevrenizde olanların yüz
ifadelerini... Akıllarından ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal
edin...

Kitaba devam etmeden bıraktım kenara ve gözlerimi kapatıp aynen
düşünmeye
başladım... Eşimi, oğlumu, annemi, babamı, kardeşlerimi ve diğer tüm
çevremi oturttum tek tek kendi cenaze törenimdeki yerlerine... birer
birer
yerleştirdim tabutumun çevresine hepsini...hayatımda çok nadir bu
kadar
canım yanmıştı... görüyordum işte "babaaaa..." diye ağlayan biricik
oğlumu... Eşim kucağında "ağlayan emanetimle" ayakta durmaya
çalışıyordu
perperişan... Koca çınar babacığım, belli belirsiz dualar okuyordu,
o
gözümden hala gitmeyen vakur duruşuyla... Annem, ciğerinden bir
parça
canlı canlı koparılmış gibi hem içine hem dışına akıtıyordu
gözyaşlarını... Kardeşlerim, akrabalarım "çok erken gitti, doyamadı
oğluna.."diyordu acıyan ses tonlarıyla... Ve dostlarım... Onlar da
şaşkındı... Bazısı "daha dün birlikteydik, nasıl olur.." diyordu...
Bunları seyredip onlara "hayır ölmedim, burdayım.." demek istedim
hayal
olduğunu unutup... Sonra anladım yazarın ne demek istediğini daha
devamını
okumadan kitabın...

Farkındalık önemli bir kavramdır psikolojide... Belki de hiç
aklımıza
gelmeyen ve gelmeyecek bir farkındalığı göstermek istemişti yazar...
Kitabı okumaya ne gücüm kalmıştı, ne de isteğim... Almam gereken
dersi ve
mesajı almıştım... şimdi ne kitabın adını ne de yazarı
hatırlamıyorum...
şu an bunları yazarken bile çok kötü oldum... Bu olayda tek
farkındalık da
yok üstelik... Biraz kendime geldikten sonra devam ettim hayatımın
en zor
hayaline... Sırada çevremdekilerin ölümümün akabinde neler
söyleyecekleri
vardı... Usulen ve nezaketen söylenenlerin dışında... Onlarda
bıraktığım
izleri, yaşananları ve yaşanamayanları elden geçirerek ben
konuşturacaktım
hayalimde...ıçlerini okuyacaktım, senaryo bana ait olarak...
Yaşarken
neler yazmıştım, ölümümle neler okuyacaktım... Gerçek duygularıydı
ulaşmaya çalıştığım, ölüm acısının etkisiyle girilen duygusal mod
değildi,
deşifre etmem gereken metin... Canım oğlumun söyleyecek çok şeyi
yoktu...Özleyecekti, yokluğumu hissedecekti, ağlayacaktı aklına
geldikçe... Belki ölümün ne anlama geldiğini hissedecek yaşa
gelinceye
kadar sıradan bir üzüntünün ötesine geçmeyecekti
duyguları... Ama hayal bu ya, 18-20 yaşına getirdim 2 saniyede
oğlumu...
"hayal -
meyal hatırlıyorum be baba seni... Keşke şimdi yaşıyor olsaydın da
erkek
erkeğe sohbet etseydik seninle... Bak mezuniyet törenimde de
babasızdım...
Askere giderken kimin elini öpeceğim senin yerine..."diyecek canı
yanarak
bir köşede... Sevgili eşim... Benim muhteşem hatunum... Nasıl
dayanır
bensizliğe ?... O ki, benim için herşeyini feda edip koşmuştu
bana...
Hayatının tek adamı şimdi toprak olacaktı... Bir daha " Seni
seviyorum "
diyemeyecekti... Bir daha hevesle açamayacaktı çalan kapıyı... Ve
her
gelen gece bensizliğini haykıracaktı yüzüne... Her sabah da bensiz
başlayacaktı koca gün... Tek cümlesi takıldı o an içime; "
Oyunbozanlık
yaptın be böceğim, hani beraber ölecektik ?..." Babam-annem, o
bugüne
kadar evlat olarak mutlu edecek hiçbir şey yapamamanın acısıyla
kahrolduğum güzel insanlar... Helaldi şüphesiz hakları...Bilerek hiç
kırmamıştım onları... Üzerine titredikleri evlatları onlardan önce
göçmüştü işte önlerinde ve dualarına muhtaçtım....Kaç anne ve
babanın
çekebileceği bir acıydı ki evladının cenazesinde bulunmak...
Herhalde
insanın uzun yaşadığına üzüldüğü nadir anlardan olsa gerek...

Diğerlerine geçmiyorum... Bu yazıyı şu an yazıp sizlerle
paylaştığıma gore
"diğerlerine" artık sizler de dahilsiniz... Düşünün, birgün bir mail
ulaşıyor mail-box`ınıza "ölmüş" diye... Sizler kimbilir neler
düşünür ve
yazardınız... Eşim şu an yanımda ağlıyor, sanki gerçekmiş gibi...
Oysa ki
yazarın amacı " Yaşamanın ve hala nefes alıyor almanın kıymetini "
göstermekti...Benim de öyle...Lafı çok uzattım farkındayım...Ama
hayat
dediğimiz çözümü zor süreç 2 satırla özetlenemeyecek kadar girintili
çıkıntılı... Ben o gün kurduğum o hayalle, canımın tüm yanmasına
rağmen
YENıDEN DOğDUM... Bilgisayar diliyle "format attım hayatıma"...
Sahip
olduklarımın farkına vardım ve hala nefes alıyor olduğum için
şükrettim...
Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde
demişti...
Peki ya hayal değil de,gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak
üzere
kapansaydı... ışte bu final bu yazıyı buraya kadar okumanıza değmiş
olmalı...


CAN DÜNDAR

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir