AZ FAKAT ÖZ KONUşABıLME
…şüphesiz ki ifadenin en sihirlisi de muhatabın idrakine göre ayarlanabilenidir. ımam-ı Azam Hazretleri de bu had seviyede görülmektedir. Kendisine itiraz maksadıyla pürhiddet gelenlerin, seviyelerine uygun şekilde aldıkları cevap yüzünden hiddetleri sönmüş, öfkeleri dinmiş olarak döndükleri anlaşılmaktadır.
Nitekim bir gün kendisine güvenenlerden bir gurup yine Hz. ımam’a müracaat ederek derler ki:
-Sen mihrabda imamın Fatiha okuyuşu, cemaate kafi gelir, demişsin, bu doğru değildir! ımamın okuyuşu cemaat hesabına nasıl geçer?
Hazret-i ımam sakin, muhatapların seviyesini tespitle meşgul. Meseleye ayet ve hadisle ispat etme tarafını düşünmez, sadece muhatabın seviyesini hesaba katarak sorar:
-Bu meseleyi sizin hepinizle ayrı ayrı mı görüşeyim, yoksa içinizden birini vekil seçeceğiniz de onunla mı konuşayım?
ıtirazcılar düşündüler, her biri ilim ve irfanda kendisine güvenemediği için içlerinden en alim ve en ediblerini kendilerine sözcü olarak seçmeyi tercih ettiler:
-ışte bu zat bizim sözcümüzdür. Onunla bu mes’eleyi konuşabilirsin? Derler. ımam-ı Azam:
-Onu ilzam edersem sizi de ilzam etmiş olur muyum?
-Elbette. Çünkü biz onu vekil seçtik. Onun sözü bizim de sözümüz, onun müdafaası bizim de müdafaamızdır. O galip gelirse biz de galip geliriz.
Hazret-i ımam burada cevabı yetiştirir:
-ışte biz de mihraktaki imamı vekil seçtik. Onun okuyuşu cemaatin de okuyuşu, onun kıraati bizim de kıraatimizdir. Nitekim farkına varmadan bunu siz de kabul etmekte ve benimle konuşanı kendinize vekil olarak seçmiş olmaktasınız!
O, bize her bakımdan imamdır! Konuşma usulünü de onu taklid edebiliriz.
Ahmet şahin “Bir Oku Bin Düşün” s:126