Tillolu, yirmi yaşlarında bir gençti. Kendisini yetiştirmiş, Ankara’ya gelmiş ve bizzat Ahmet Hamdi Akseki’nin imtihanından geçer not alarak Diyanet’te işe başlamıştı.
Hizmet aşkıyla doluydu. Memleketin halini ve gelişmeleri iyiye yormuyor, Arabistan’a gitmek istiyordu. En iyi hizmetin orada olacağını düşünüyordu.
Bediüzzaman’a uzaktan uzağa bir sevgisi vardı. Bazı eserlerini almış ve okumuştu. Dedesinin de tavsiyesi üzerine babasıyla birlikte Bediüzzaman’ı ziyarete geldiler.
Bediüzzaman onları çok iyi karşıladı, kucakladı. “70 senedir Tillo’dan bir yardımcı vermesi için Allah’a dua ediyordum ve bir yardımcı bekliyordum. Allah sizi bana yolladı” dedi.
Bir müddet konuştuktan sonra Tillolu Said:
“Üstadım, ben Hicaz’a gitmek istiyorum” dedi.
Bediüzzaman, “Niye?” diye sordu.
Memleketin halini iyi görmediğini, gittikçe daha da fenalaşacağını söyleyerek şöyle dedi:
“Orada olsam çocuklarım da kurtulur, ben de...”
Bediüzzaman, “Kardeşim,” dedi, “ben orada olsaydım buraya gelirdim. ıslâm âleminin kapısının kilidi Türkiye’dir. Bu kilit bu kapıyı ıslâm dünyasına açar. Kesinlikle buradan gitmek için izin yok.”
(Bediüzzaman'la Yaşayan Öyküler-1 kitabından)