Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

04.07.2005, 17:57

sizin en hayırlınız

”Sizin en hayırlınız Kur’an’ı öğrenen ve öğretendir!”

Bizler şükürler olsun Müslüman’ız. Yüce kitabımız da Kur’an-ı Kerim’dir. Bu sebeple Hazreti Kur’an’ı önce öğrenmek sonra da öğretmek bizim en hayırlı vasfımızdır.


Peygamberimiz, Müslüman’ın en hayırlısını anlattığı hadisinde bu vasfımıza şöyle işarette bulunmuştur:

- Sizin en hayırlınız, Kur’an’ı önce öğrenen sonra da öğretendir!..

Evet, insanların en hayırlısı önce Kur’an’ı öğrenen, hemen arkasından da öğrendiğini öğreten, bu yolda hizmet verendir. Ancak, Kur’an öğretmenliği için sadece bu gibi manevî ücretlerle yetinmek herkes için yeterli olmayabilir. Kur’an öğretmenliği için de peşin dünyevî ücretler takdir edilmesine ihtiyaç kesindir. Yoksa her türlü dünyevî meslekler için yüksek ücretler takdir edilip cazip hale getirilirken Kur’an öğretimine ücret alınmaz, diyerek Kur’an öğretmenliğini ilgi görmeyen bir meslek haline düşürmek, Kur’an’ın aleyhine bir sonuç almak olur.

Bundan dolayıdır ki, ımam-ı Azam Hazretleri oğlu Hammad’ın Kur’an hocasına gönderdiği avuç dolusu altınla Kur’an öğretmenliğini teşvik ederken şöyle der:

- Oğluma öylesine değerli şeyler öğrettiniz ki, bu mütevazı hediyeyle öğrettiğinizi dengelemek mümkün değildir. Sizin asıl ücretinizi Rabb’imiz, insanların en hayırlısı saymak suretiyle takdir etmiştir. Bizim hediyemiz sadece dünyevî ihtiyacınız içindir. Kutsal hizmetinizin gerçek karşılığı olamaz.

Bundan dolayı bazı alimler Kur’an öğretiminde ücret alma konusunu üç çeşide ayırmışlar:

1- Hiçbir ücret kabul etmeden Kur’an öğreten hasbî ve fedakâr insanlar.

2- Ücret ve menfaati beklemeyen; ama verilirse reddetmeyen halis insanlar.

3- Belli bir ücreti şart koşarak öğreten görevli kimseler.

Efendimiz hiçbir karşılık kabul etmez ve “Benim ücretim Allah’tandır.” der konuyu bitirirdi.

ıkincilerinin mesleği ise yarı peygamber mesleğidir. Zira Efendimiz de hizmeti için bir ücret beklemez; ama verilen hediyeyi de reddetmez, hediye sahiplerini kırmak istemezdi.

Üçüncülerin mesleği ise herhangi bir helal işte çalışan işçi mesleğidir. Ücreti şart koşmuş, hizmetini yapmış, karşılığını hak ederek almıştır. Nitekim imamlık, müezzinlik gibi dinî hizmetlere maaş verilmesine de alimler bu yüzden fetva vermişlerdir.

şu kadarı da var ki, bu gibi kutsal hizmetlerde maaşla çalışanlar gönüllerindeki niyetlerini düzelterek deseler ki:

- “Aslında Kur’an öğretmek Allah yanında en hayırlı kul olmak manasına gelmektedir. Bu manevî ücret bile yeterlidir. Ancak mamur olası hanede evlad-ü iyal var, geçinmek zorundayız. Bu yüzden ücret almaya mecbur oluyoruz...” ışte bu niyet dahi maaşlı çalışanların hizmetlerini dünyevî bir iş olmaktan çıkarır, kutsî bir ibadet derecesine yükseltebilir.

Bütün bu yorumlardan sonra yazımıza başlık olarak aldığımız hadisi bir daha hatırlayalım isterseniz. Ne buyuruyor Allah Resulü Efendimiz? “Sizin hayırlınız Kur’an’ı önce öğrenen sonra da öğretendir!”



Ahmed şahin

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir