Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

29.06.2005, 09:56

Gerçek Sevgili..

Gerçek sevgi(li)

Klasik şiirimizin temelini oluşturan aşk bahsinde, âşıkın en belirgin vasfı, sonsuz derecede kıskanç ve sevgili konusunda katı gayret sahibi olmasıdır.


Sevgilisini rakiplerden korumak kadar rakipleri de sevgiliye yaklaştırmamakla görevli sayar kendini. Ne ki Taşlıcalı Yahya Bey, bütün bu klasik çerçevenin ve mazmunlaşmış düşüncenin dışında,

Kâşkî sevdiğimi sevse kamu halk-ı cihân

ışimiz cümle hemân kıssa-i cânân olsa

deyivermiştir. “Keşke yaratılmış ne varsa hepsi benim sevdiğimi sevse de işimizin tamamı hemen sevgiliyi konuşmak, onun yaptıklarını söyleşmek olsa!” Hayretengîz bir ifade, çarpıcı bir hitap... ıçinde mangalların tutuştuğu bir yüreğin yangınından bir kıvılcım dışarı taşmış gibi... Bu sevgi olsa olsa bütün kalplerin hamurunu yoğuran, kainatın üzerine yaratıldığı, yerleri ve gökleri ayakta tutan o mutlak sevgi; o sevgili de katıksız güzelliğin (hüsn-i mutlak) hakimi, kelime-i tevhîdin sahibi olan Rab ve ılah olabilir. ılah ki, ‘sevgi, saygı, boyun eğme ve itaat ile yüceltilen’in adıdır. Bütün beşerî sevgiler o sevgiden ve O’nun sevgisinden bir iz ve işaret taşır ve elbette bu yüzden sevgiliye boyun eğilir, saygı duyulur, itaat edilip adı yüceltilir. Bu iki sevgi arasındaki tek fark, tapınma ve ibadet hissinden ibarettir. Çünkü ibadet ancak O’na yapılır (Fatiha, 5) ve bu da mükemmel sevginin önünde eğilip boyun eğme, yerlere kapanmadan başka bir şey değildir. Bu noktada sevme eylemine başka sevenlerin de ortak olması, sevgilinin yüceliğine işarettir de, sevilene başka bir sevgiliyi ortak etmek Sevgili’nin affetmeyeceği en büyük zulümdür. Sevgili ki, bütün zatı ve sıfatlarıyla sevilmeye layık yegane varlıktır; o halde bütün diğer varlıklar ancak ona bağlı olarak sevilebilirler. Başka türlü söyleyecek olursak; O, sevgi adına yarattığı her şeyin tek ılah’ıdır ve ondan başka sevgililer edinip ilahlaştırmayı affetmez.

*

Yaratılanları sevgiye yönelten iki hasletten biri güzellik, diğeri yüceliktir. ınsanlar ya güzel olana, yahut yüce olana karşı ilgi duyar, sevgi uyandırırlar. Allah hem güzellik hem de yücelik açısından mutlak olan mükemmelliğe sahiptir. O kadar ki her ne güzellik ve ululuk varsa O’ndandır; belki O’na aittir. Dolayısıyla her bakımdan sevilmeyi hak eden yalnızca O’dur.

Sevgi, dostluğun da harcını karmıştır. ınsan kimi severse onu kendisine dost bilir çünkü. Bu açıdan bakıldığında mutlak Sevgili, şairin de dediği gibi “kamu halk-ı cihan”ın dostudur, onları sever. Burada ihanet eden taraf sevendir. Bu yüzden “Keşke herkes benim sevdiğimi sevse!” denilmiş. Ancak o zaman her sohbet Sevgili üstüne olacak, her şey Sevgili’ye dönüp varacaktır. Oysa Allah, kendinden başka dostlar edinenleri de, sevgide kendisiyle başkalarını bir tutanları da ikaz etmektedir: “ınsanlardan bazıları Allah’tan başka ortaklar edinir, onları Allah’ı sevdikleri gibi severler. Müminler ise Allah’ı daha çok severler (Bakara, 165).”

Sevgili, önce güzellik ve yücelik adına sevilmeyi hak eder, sonra onu bir seven çıkar. Allah, kullarına eriştirdiği her türlü ihsan ve iyilik ile, onların kalplerine koyduğu güzellik ve estetik ile sevilmeyi hak etmiş, hatta belki kullarına gerekli kılmıştır. şüphesiz Allah’ın bir şeyi vermesi yahut vermemesi, yapması yahut yapmaması, sevinç veya kedere boğması, kolaylaştırması da zorlaştırması da, kahrı yahut lütfu da, üzmesi yahut üzüntüsünü gidermesi ve de bütün bunları, hiç de kendisinin ihtiyacı olmadığı halde, müstağnî ve münezzeh olduğu halde yapması, ancak kişiyi bir Sevgili’ye yöneltecek ılah’lığındandır. Ta ki kalpler böylece O’nu ilah edinip sevsinler. Daha ileri gidelim; Allah’ın, günah işlemesi için kulunu serbest bırakması, günah işlerken onu koruması, bekçiliğini yapması, yardım etmesi, günahını gizlemesi, hatta kendisine isyan derecesine gelse de izin vermesi ve nimetlerini kesmemesi, hep kulunu sevmesindendir. Ta ki sevme hamuru üzerine yaratılan kul bunu fark etsin ve tevbe ile gerçek Sevgili’yi bulsun. Yoksa hangi zat, kendisine düşmanlık besleyen birini sevmeye; hangi patron kendisine küfreden birinin rızkını vermeye devam eder? Bir an düşünülsün, acaba, herhangi bir yaratık, bir başka yaratığa bu derece müsamahakar olsa ve iyi davranıp nimet bağışlasa, onu sevmemek mümkün olur mu?!.. Kulunun bütün kötü sırlarını bildiği halde onları ortaya saçmayan, bütün günahlarını örtüp ona bir de lütuf ve ihsanlarda bulunan birine dost olmamak, yahut onu sevmemek mümkün müdür?!.. Peki de, sürekli iyiliğini gördüğümüz, nefeslerimiz sayısınca nimetlerine kavuştuğumuz, her saniye kendisine muhtaç olduğumuz bir Sevgili’yi sevmemek, daha da iğrenci, başka sevgilileri ilahlaştırmak ne demektir?!.. Üstelik O, bir kudsî hadiste “Kulum! Herkes seni kendisi için ister; ben ise kendin için isterim!” deyip dururken.

şairin duasına amin demekten öte ne gelir elimizden?!..

ıskender Pala

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir