Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

24.06.2005, 20:48

Ağlayan Yürekler

Güller yetiştiren belletmen bahçıvanlara...

ışte gidiyorsunuz arkanızda ağlayan yürekler bırakarak… Gidiyorsunuz sesinizi, soluğunuzu duyamayacağımız çok uzaklara. Kiminiz Malezya'ya, kiminiz Filipinler'e, kiminiz de Sibirya'ya… Kazandığınız yüreklerimizi de beraberinizde götürüyorsunuz.
ınsanlar ancak ayrılınca hisseder ayrılığın acı ve ızdırabını. Bizler de ayrılığınızın acısını zamanla daha derinden hissediyoruz. Yaşadıkça anlıyor, anladıkça da ağlıyoruz, sizsiz geçecek günlere ve yıllara. Kapılar açılınca, kapının önünde sizleri görememek, 'ağabey' diyememek, dertlerimizi size arz edememek veya "Bağışlayın sizi incittim ağabey!" diyememek öyle zor ki, anlatamam. Hatırlıyoruz sizleri kızdırdığımız ve üzdüğümüz günleri. Hatırlıyoruz uyumadığınız geceleri, odalarımıza gelip bir anne şefkati ile bize yaklaşıp üzerimizi örttüğünüz zamanları. Gündüzleri bile bir an olsun yanımızdan ayrılmayıp, kendi rahatınızı feda ederek bizi dinleyip, hep bizim dertlerimizle dertlendiğiniz günleri nasıl unuturuz. Acaba sizin hiç derdiniz yok muydu? Neydi bu sevgi, neydi bu sıcaklık, neydi bu samimiyet? Bir nur oldunuz yüreğimize düşen, gecelerimizi aydınlatan, gerçek sevgiyi tattıran... Hep bizlerle, bizim dertlerimizle yaşadınız günlerce. şâir ne güzel söylemiş:


"Aşk rehberin olmuştu, mefkûren de dildârın;
Coşkundu esrârın...
ınleyip dolaştın çöllerde.. çöldü her yöre:
Ova, dağ ve dere...
Bahar müjdelemiştin, tüllenmeden baharın,
Ümitten diyarın…"


Evet, aşk âdeta rehberiniz oldu. Aşk ve sevgi büyüttünüz dünyalara sığmayan kalbinizde. Meşaleler tutuşturdunuz ellerimize başkalarını aydınlatmak için. ılkbaharda açılan, sevgiye, şefkate ihtiyacı olan bir gonca bildiniz bizleri. Anne-babamız oldunuz. Bizim için ağladınız, bizim için güldünüz. Yürüyemediğimiz zamanlar, bizim için yürüdünüz, göremediğimiz zaman, gözlerimiz olup dünyayı gösterdiniz, okuyamadığımız zaman, okudunuz kâinat kitabını bizim için. Gözlerinizden dökülen inci inci yaş olup, aktık yanaklarınızdan. Çileniz olduk sizlerin, çile çektirdik sizlere.


Ama her şeye rağmen bıkmadınız, usanmadınız. Hep anlattınız. Ağla yüreğim, ağla gözlerim, ağla benliğim. Tâ ki, gözyaşlarımızla sulanıp göklere yücelsin odlu, alevli, ölüm püsküren dünyanın yakıp kavurduğu o ağacın hâtırası olan küçük fidan bizler, dinlendirsin gölgesinde insanlığı. Bu fidanlar sizlerindir. Sizler gözyaşlarınızla suladınız bu fidanları. Öyle suladınız ki, onlar boy atıp gelişince, bütün insanlığı gölgesinde barındıracak kadar engin olacak ve kâinat;


"Artık her bucak bu neslin rüyâlarıyla şâd,
Ve herkesin elinde bahardan bir demet gül...
Âbâd ol ey Nur adam; bizleri ettin âbâd..!
şimdi zirvelerde bir başka ötüyor bülbül..."


diye sevinçle türkü söyleyecektir. ışte o zaman alnı açık, başı dik döneceğim, 'Onlar da benim evlâtlarım.' diyen annemin yanına. Söyleyeceğim zafer türküsünü, haykıracağım avazım çıktığı kadar bütün dünyaya, duyuracağım sesimi insanlığa. O insanlığa ki, şimdiye kadar gaflet uykusunda uyuyakalmış, gözyaşları kurumuş, kalbi kararmış, insanlığı unutmuş. Uyandıracağım O insanlığı, kararan kalblerinin kirini pasını söküp atabilmek için… Ve şimdi dertlerimizle baş başayız. Bir destan yazdınız asırları delip geçen, bir destan yazdınız kalblere sığmayan, bir destan yazdınız yürekleri arkasından sürükleyen, bir destan yazdınız dünyaları gül bahçelerine çeviren. Rüyalarımı süsleyen yağız delikanlılar! Destanların en güzelini yazanın mısralarıyla size seslenmek istiyorum:


"Ger dizgini artık, şahlansın atın!
Ger ki, vadedilen günler pek yakın!
Ufukta bahar var, unutma sakın!
Zulmet silindi, dört bir yan nûr oldu."


Ve şimdi gidiyorsunuz. Arkanızda gözü yaşlı, kalbi buruk, sizlerin sesi ve soluğu olacak ağlayan yürekler bırakarak… Yolunuz açık olsun.



Qara Emirov*

*Azerbaycan-Türk Özel Ağdaş Lisesi 10/C Sınıfı öğrencisi



Sızıntı – Haziran / 2005

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir