Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

07.06.2005, 01:46

"Bediüzzaman beklenen zattır" (Hatıra)

"BEDıÜZZAMAN BEKLENEN ZATTIR"(Hatıra)

Abdüssamed Efendi, Adıyaman'ın Besni ilçesinde uzun yıllar ikamet etmiş, çok değerli bir âlimdir. 1992 yılında Besni'de vefat eden bu muhterem zat aslen Diyarbakırlıdır.

Doğunun tanınmış fıkıh ve tefsir âlimi olan Abdüssamed Efendi; Fransızca, matematik, geometri ve mantık gibi müsbet ilimleri de bilen bir insandır. Uzun yıllar Besni'de Kur'ân kursu öğretmenliği de yapmıştır.

Abdüssamed Efendi, Doğuda çok tanınan ve çok sevilen ünlü bir şeyh olan şeyda Hazretlerinin en önemli talebesidir. Tahsil hayatı şeyh şeyda'nın yanında Cizre'de geçmiştir-.Hocasının himayesinde yetişmiş ve çok zaman da hocasının yerine medresedeki talebeleri okutmuştur.

şeyh şeyda, aynı zamanda bir tarikat şeyhidir. Çevresinde binlerce müridi olmuştur. Suriye, Irak ve ıran'da da bağlıları vardır. Abdüssamed Efendi de, hocasının hem asistanı hem de halifesi makamında bulunmuştur.

şevli Sevda, Bediüzzaman Said Nursi'nin, 1961 yılında Urfa'da vefatı dolayısıyla, talebeleriyle birlikte gıyabî cenaze namazını kılmıştır. Kendisi çok ünlü bir âlim ve tarikat erbabı olduğu halde, Bediüzzaman Said Nursi'ye büyük değer vermiş ve saygı göstermiştir.

ışte bu değerli âlimin en kıymetli talebesi, asistanı ve halifesi olan Abdüssamed Efendiyle, 1983 yılında Besni'de tanışmıştık. O zaman öğretmendim ve kendisini ziyarete gitmiştim. Etrafı kalabalık, kendisine hizmet eden insanları, geleni gideni çoktu.

Abdüssamed Efendi'nin yanına oturdum. Bana:
"Sen Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerinin Risale-i Nur kitaplarını okuyor musun?" diye sordu.

şaşırmıştım. Beni ilk defa tanıyordu. Ve Özellikle ilgi duyduğum ve alâkadar olduğum hususu, bir keramet gibi ortaya koymuştu.

"Evet okuyorum," dedim.

"Oku, o eserler bu zamanın fitnesini ve ıslâm'a gelen tenkitleri bertaraf ediyor. ımansız ve Kur'ân'sız kalmış, aklı ve fikri kirlenmiş insanlar bu kitapları çok okumalıdırlar" dedi.

Yanında oturan kişilerden biraz yaşlıca, bıyıksız ve fötr şapkalı birisi söze karışarak:

"Efendim," dedi. "Ben malûmunuz emekli müftüyüm. O zatta ve onun eserlerinde öyle üstün ve çekici bir taraf görmedim. Neden övüp duruyorsunuz?"

Abdüssamed Efendi, kızarak sert bir çıkışta bulundu.

"Müftü Efendi," dedi. "Bizler tarikat ehli, hoca ve din adamları olarak, camiye ve cemaatimize gelen dindar insanlarla meşgul oluyoruz. Onların zaten imanları var. Yaptığımız şey, onların îmanlarını kuvvetlendirmektir. Ama asıl önemli olan hizmet, camiye ve cemaate gelmeyen, sokak ahlâksızlığına düşmüş veya inkârla imanını kaybetmiş kişileri kurtarmaktır. ışte Bediüzzaman Said Nursi eserleriyle ve hizmetiyle, bu tip insanları kurtarmaya çalışmıştır. Bediüzzaman Said Nursi'ye dil uzatmak ve hizmetini tenkit etmek, dinsizlik ve imansızlık hesabına geçer. Dikkat et hata ediyorsun. Anlaşılan sen Bediüzzaman Said Nursi'yi ve eserlerini hiç tanımamışsın. ılk yapacağın şey derhal Risale-i Nur'dan istifade etmek olsun."

Bir müftünün; dünyaya mal olmuş iman ve Kur'ân hizmetlerinin sahibi Bediüzzaman Said Nursi'yi ve Risale-i Nur eserlerini tenkit etmesi, oradaki ınsanlara son derece garip gelmişti. Ayrıca, bıyıksız, fötr şapkalı bir müftü tipine de ilk defa rastlıyordum.

Abdüssamed Efendi devam ediyordu:

"Ben bugüne kadar yazılmış olan Kur'ân tefsirlerinin hepsini inceledim. ıddia ediyorum ki hepsini toplayın, Bediüzzaman Said Nursi'nin yalnızca 'ışarat'ül ı'caz' isimli bir kitabına ulaşamazlar. Risale-i Nur 'tuluattır, sû-nuhattır'. Kalbe doğmuş ve yazdırılmış bir tefsirdir. Kesbî değil, vehbî bir çalışmadır. Yani çalışarak elde edilen bir ilimle yazılmamış, tamamen izn-i ılâhî ile yazılmıştır. Zaten kitapları okuyan her akl-ı selim, ele alınan mevzulara ve verilen cevaplara bir insan dehasının yetmeyeceğini görecektir."

Abdüssamed Elendi, karşısında kendisini dinleyen müftü efendinin tatmin olmadığını anlamış olacak ki:

"Müftü Efendi," dedi. "ıyi dinle sana bir de hatıra anlatacağım. Bu hatırayı bir iki defa anlatmıştım. Ama şimdi sırası geldi, yeniden anlatmam lâzımdır.

"Ben Cizre'de şeyh şeyda Hazretlerinin medresesinde okuyordum. Aynı zamanda şeyh Hazretleri gelmediği vakit de onun yerine hocalık yapıyordum.

"Bir gün medresemizde yatsı namazını kılmış, sohbet ediyorduk. şeyh Hazretleri kendi mescidine çekilmişti. O esnada, bir ilçede müftülük yapan ve aynı zamanda şeyh Hazretlerinin talebesi olan bir arkadaşım geldi, sohbete karıştı. 'Arkadaşlar 'dedi. 'Benî dinleyiniz sizlere çok önemli bir şey söyleyeceğim"

Hepimiz sustuk. Müftü Efendiyi dinlemeye başladık. 'Benim hanımım boş olsun ki, Bediüzzaman Said Nursi ahirzamanda beklenen zattır. Hizmetiyle ve çalışmalarıyla o cemiyete huzur getirecektir ve gençliği imansızlıktan o koruyacaktır."

"Beklenmedik bu iddia ve tespite hepimiz de büyük tepki gösterdik. 'Yahu sen aklını mı kaçırdın? Neden hanımını boşuyorsun. Ya değilse? Senin hanım gitti' diye itirazda bulunduk. 'Sonra bu çok önemli meseleyi biz bilemeyiz. Bizlerin ilmî seviyesi buna yeterli değil. Bunu ancak şeyh Hazretleri bilir. Bu konuyu gidip, ona soralım... Acaba o ne diyecek?'

"Kalktık müftü efendi ve ben, şeyh Hazretlerine gittik. Vakit de epeyce geçmişti. şeyh Hazretleri, her vakit kendisinin rahatsız edilebileceği konusunda bana müsaade vermişti. Ben her vakit kapısını çalıyordum.

"Mescidine gittik. Mum yanıyor, şeyh Hazretleri ayakta, elini bağlamış ve kıbleye doğru dönmüş birisiyle konuşuyor. Ama konuştuğu kişi ortada yoktur.

"Pencerede bir müddet, büyük bir heyecan içinde bu hâli müşahede ettik. Dinledik ki, şeyh Hazretleri soru soruyor, o görülmeyen zat da cevap veriyor. Ama ne cevaplar... Kendisini göremediğimiz bu zat kimdir, diye merak içinde kaldık.

"şeyh Efendinin bu konuşması bitince kapıyı dövdük ve içeri girdik. şeyh Hazretleri: 'Gelin evlâtlarım/ dedi. 'Ne için geldiğinizi biliyorum. Müftü efendinin nikâhı sağlam ve hanımı 'boş' olmamıştır. Çünkü Bediüzzaman Hazretleri beklenen zattır. Sizin de müşahede ettiğiniz konuşmayı, Bediüzzaman Hazretleriyle yapıyordum. O, şimdi Barla'dadır. Ben, kendisine müşkillerimi ve sorularımı arz ettim O da cevap verdiler. Bu 10 yıldır sürmektedir. O yalnızca benim değil bütün âlem-i ıslâmın üstadıdır. Ben huzur-u ilâhîye, O zata talebe olmanın şerefiyle çıkmak istiyorum.

"şeyh Efendi ağlamaya başladı. Bizler donakalmıştık. Ama ne yazık ki bu muhterem insan, hürmet ve saygı göreceği yerde, hayatı hapis ve sürgünlerle geçti. Fakat o dünya makamım şöhretini bir tarafa bıraktı, Kur'ân ve iman hizmetinde fani oldu, bakî bir hizmet vücuda getirdi. Bize şimdi düşen, bu hizmetten istifade etmek ve bu hizmet ehillerine dua etmektir."

Müftü Etendi kalktı, Abdüssanıed Efendi'nin eline sarıldı.
"Affedersiniz şeyhim," dedi. "Hata ettim. Beni bağışlayın lütfen..."
Abdüssamed Efendi ise:
"Seni Allah bağışlasın," diye revap verdi.
Bu ibretli hatıra karşısında, donakalmıştım.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

2

07.06.2005, 09:42

alkan_unal kardeşim;

bu yazının kaynağı ne?
nereden aldınız bu yazıyı?

saygılar

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

3

08.06.2005, 00:57

selamın aleykum

Abi bunu ben bir forumda gordum ama bunu daha oncede bir kitapda zannediyorum okumuştum nette arattım ama bulamadım biraz araştırayım...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir