Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

20.05.2005, 21:28

Tıkandı Baba

Sultan Mahmut kılık kıyafetini değiştirip dolaşmaya başlamış. Dolaşırken
bir kahvehaneye girmiş oturmuş. Herkes bir şeyler istiyor.
Tıkandı baba, çay getir
Tıkandı baba, oralet getir. Vb
Bu durum Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş.
Hele baba anlat bakalım, nedir bu Tıkandı baba meselesi?
Uzun mesele evlat, demiş Tıkandı baba
Anlat baba anlat merak ettim deyip çekmiş sandalyeyi. Tıkandı baba
da peki deyip başlamış anlatmaya;

Bir gece rüyamda birçok insan gördüm ve her birinin bir çeşmesi vardı ve
hepsi de akıyordu. Benimki de akıyordu ama az akıyordu. "Benimki de
onlarınki kadar aksın" diye içimden geçirdim. Bir çomak aldım ve oluğu
açmaya çalıştım. Ben uğraşırken çomak kırıldı ve akan su damlamaya
başladı. Bu sefer içimden " Onlarınki kadar akmasada olur, yeter ki eskisi
kadar aksın" dedim ve uğraşırken oluk tamamen tıkandı ve hiç akmamaya
başladı. Ben yine açmak için uğraşırken Cebrail göründü ve
Tıkandı baba, tıkandı. Uğraşma artık, dedi. O gün bu gün adım "Tıkandı
baba" ya çıktı ve hangi işe elimi attıysam olmadı. şimdide burada
çaycılık yapıp geçinmeye çalışıyoruz.

Tıkandı baba'nın anlattıkları Sultan Mahmut'un dikkatini çekmiş. Çayını
içtikten sonra dışarı çıkmış ve adamlarına ;
Hergün bu adama bir tepsi baklava getireceksiniz. Her dilimin altında bir
altın koyacaksınız ve bir ay boyunca buna devam edeceksiniz.

Sultan Mahmut'un adamları peki demişler ve ertesi akşam bir tepsi
baklavayı getirmişler. Tıkandı baba'ya baklavaları vermişler. Tıkandı baba
baklavayı almış , bakmış baklava nefis. " Uzun zamandır tatlı da
yiyememiştik. şöyle ağız tadıyla bir güzel yiyelim" diye içinden geçirmiş.
Baklava tepsisini almış evin yolunu tutmuş. Yolda giderken "Ben en iyisi
bu baklavayı satayım evin ihtiyaçlarını gidereyim" demiş ve işlek bir yol
kenarına geçip başlamış bağırmaya
Taze baklava, güzel baklava ! Bu esnada oradan geçen bir Yahudi
baklavaları beğenmiş. Üç aşağı beş yukarı anlaşmışlar ve Tıkandı baba
baklavayı satıp elde ettiği para ile evin ihtiyaçlarının bir kısmını
karşılamış. Yahudi baklavayı alıp evine gitmiş. Bir dilim baklava almış
yerken ağzına bir şey gelmiş. Bir bakmış ki altın. şaşırmış, diğer dilim
diğer dilim derken bir bakmış her dilimin altında altın. Ertesi akşam
Yahudi acaba yine gelirmi diye aynı yere geçip başlamış beklemeye.
Sultanın adamları ertesi akşam yine bir tepsi baklavayı getirmişler.
Tıkandı baba yine baklavayı satıp evin diğer ihtiyaçlarını karşılamak için
aynı yere gitmiş. Yahudi hiçbir şey olmamış gibi
Baba baklavan güzeldi. Biraz indirim yaparsan her akşam senden alırım,
demiş. Tıkandı baba da
Peki, demiş ve anlaşmışlar. Tıkandı babaya her akşam baklavalar gelmiş ve
Yahudi de her akşam Tıkandı baba'dan baklavaları satın almış. Aradan bir
ay geçince Sultan Mahmut ;
Bizim Tıkandı baba'ya bir bakalım, deyip Tıkandı baba'nın yanına gitmiş.
Bu sefer padişah kıyafetleri ile içeri girmiş. Girmiş girmesine ama birde
ne görsün bizim tıkandı baba eskisi gibi darmadağın. Sultan;
Tıkandı baba sana baklavalar gelmedi? mi, demiş
Geldi sultanım
Peki ne yaptın sen o kadar baklavayı?
Efendim satıp evin ihtiyaçlarını giderdim, sağolasınız, duacınızım.
Sultan şöyle bir tebessüm etmiş.
Anlaşıldı Tıkandı baba anlaşıldı, hadi benle gel, deyip almış ve Devletin
hazine odasına götürmüş.
Baba şuradan küreği al ve hazinenin içine daldır küreğine ne kadar gelirse
hepsi senindir, demiş. Tıkandı baba o heyecanla küreği tersten hazinenin
içine bir daldırıp çıkarmış ama bir tane altın küreğin ucunda düştü
düşecek. Sultan demiş;
Baba senin buradan da nasibin yok. Sen bizim şu askerlerle beraber git
onlar sana ne yapacağını anlatırlar demiş ve askerlerden birini çağırmış
Alın bu adamı Üsküdar'ın en güzel yerine götürün ve bir tane taş beğensin.
O taşı ne kadar uzağa atarsa o mesafe arasını ona verin demiş. Padişahın
adamları "peki" deyip adamı alıp Üsküdar'a götürmüşler.
Baba hele şuradan bir taş beğen bakalım, demişler. Baba,
Niçin, demiş. Askerler
Hele sen bir beğen bakalım demişler. Baba şu yamuk, bu küçük, derken
kocaman bir kayayı beğenip almış eline
Ne olacak şimdi, demiş
Baba sen bu taşı atacaksın ne kadar uzağa giderse o mesafe arasını
padişahımız sana bağışladı.demiş. adam taşı kaldırmış tam atacakken taş
elinden kayıp başına düşmüş. Adamcağız oracıkta ölmüş. Askerler bu durumu
Padişaha haber vermişler. ışte o zaman Sultan Mahmut o meşhur sözünü
söylemiş;

"VERMEYıNCE
MABUD, NEYLESıN
SULTAN MAHMUT"
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir