Bir insan dibi nasıl görür tarif edeyim, belki aranızda dibi görmeyenler ya da görmek istemeyenler vardır. Öncelikle bin bir hayalle bir okulu kazanırsınız. Büyüyecek, büyüdükçe büyük adam olacaksınızdır. ınsanları kendinize hayran bırakacaksınızdır, davranışlarınızla, sözlerinizle, yaptığınız işlerle. Derslerde başarılı olacak ama burnunuzun kalkmasına izin vermeyeceksinizdir. Entelektüel zevkler edinecek, birkaç sosyal kulübe katılıp sosyalleşeceksinizdir. Aklınızda bu ve bunun gibi bir çok hayal vardır. Hayallere tutunarak geldiğiniz bu yerde ilk başlarda her şey çok güzel gitmektedir. Daha sonra birkaç alandaki başarısızlığın canınızı sıkmasına izin vermezsiniz. Hiç yaşanmamış varsayar hayata devam etmeliyim ileriye bakmalıyım dersiniz. Dibinizde biten bu başarısızlıklar sizi sarıp sarmalar, vaktinde önemsemediğiniz başarısızlıklar hayat suyunuzu emer. Sizi kurutur, yapraklarınız dökülür. Artık kimse gelip te sizin gölgeniz altında dinlenmek, yenilenmek rahatlamak istemez. Yavaş yavaş çekilirler sizden. Arada yanınıza uğrayanlar ise, kışın sobayı tutuşturmak için dallarınıza abanır….
Uyuyamazsınız, eğer uyursanız da tam uyursunuz hiç uyanmayacak gibi. Yemek size zevk vermek yerine sadece biyolojik fonksiyonlarınızın devamını sağlamanız için zorunlu hale gelen bir işe dönüşür. Lokmalar boğazınızdan geçmez, geçiyorsa da geride bir çok yara bırakır. Gözleriniz görmez olur, göz kapaklarınız hiç olmadığı kadar ağırdır. Günden güne şiştiğinizi hissedersiniz. Bir şeye takılır gidersiniz, bu takıldığınız şey her neyse iyi-kötü fark etmez sizin için. Yeter ki tutunacak bir şeyiniz olsun.
Bu durumdan kurtulmak için bir şeyler yapmak istersiniz ama ne yapacağınız konusunda hiçbir fikriniz yoktur. Aklınıza gelen tek şey, mücadele etmek değil kaçmaktır. Kaçış size çok makul bir çözüm olarak gelir. Düşlersiniz kaçtığınızı, uzaklaştığınızı, kurtulduğunuzu, denize açılan bir balkonda güneşin batışını yüzünüze çarpan serin esintiler eşliğinde izlediğinizi düşlersiniz. Birden hava kararır, bulutlar çöker üstünüze. Yüzünüze çarpan serin esintiler gider, onların yerini insanı korkutan fırtınalar gelir. Uzun sürmez yani. Anlık mutluluklar bile sizin için çoktur.
Sonra yalnız baş etmekte zorlandığınız durumdan kurtulmak için yardım almak istersiniz. Gidebileceğiniz tek yer olan hastane size karın ağrılarını hatırlatmaktan başka bir işe yaramaz. Zaten size yardım etmesini beklediğiniz insanın kendisi sorunludur. Sizi dinliyormuş gibi yapar. Sizde bunu fark etmezsiniz çünkü inanırsınız güvenirsiniz. Karşınızdaki sıradan bir insan değildir, size yardım etmek için, sizin gibilere yardım etmek için orada oturmaktadır. Katıldığı konferansların, eğitimlerin, mezun olduğu okulun diplomasının asılı durduğu duvarın önüne konmuş masasının arkasından, içinde bulunduğu beyazlıkla size yardımcı meleği oynayan birisini anımsatan bu kişi aslında sadece aldatmacadır. Günümüz aldatmacası…
Anlarsınız ki size sizden başkası yardım edemez. Beklersiniz, beklersiniz, hep beklersiniz…
mgcelik -
www.cemaat.com