Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

14.04.2005, 14:44

Ebû Cehil kendi vazifesini yapıyor ;Sen, kendi...

Ebû Cehil kendi vazifesini yapıyor… Sen, kendi vazifene bak..!


Mekke'nin ilk yılları…

Vahyin varlığından alerji duyan Kureyş'in kini köpürdükçe köpürüyor…

Ortada güç dengesi de yok…

Bu yüzden, bir araya gelmeler ve ibadetlerde gizlilik esas…

Efendiler Efendisi, ıbn Erkam'ın evine otağını kurmuş, ashabıyla burada hemhal…

O'na her yönelen, Kureyş'i çileden çıkarıyor. Zira her giden, birisinin oğlu, öbürünün kızı, bir diğerinin damadı veya bir başkasının kölesi… Üzerine dayandıkları duvarlar çöküyor etraflarında birer birer…

Çözüm?

şiddet.. daha fazla şiddet..!

Zayıflar ilk hedefte… Sadece dayanağı güçlü olanlar bundan müstesna..!

Derken, Mekke tahammülsüz bir keyfiyete bürününce, Nebevi yönlendirme;

- Siz, içinde bulunduğunuz kötü hal geçinceye kadar Habeş'e gidin. Zira orada bir melik var ki, yanında kimseye zulüm yoktur; orası güvenli bir yerdir.'

***

Ve.. çocuk, yaşlı ve kadın.. seksen üç kişilik ilk kafile Habeşistan yollarında…

Melik, Hıristiyan; Allah bir.. Rezzak bir.. Rabb bir.. bir.. bir.. binlerce bir..!

Samimi yönlendirmeye icabet var Necâşî'den.. kabul ediyor bir bir..!

Artık güvende mü'minler… Ne Ebû Leheb var ortada ne de Ebû Cehil..!

ışte işin burasında ayrı bir köpürüyor Mekke'nin kini ve arkalarından iki adam gönderip geri getirmek istiyorlar gidenleri…

Hadlerini bildirecekler kendilerince geri getirip, teker teker…

Amca şefkati burada da kendini gösteriyor. Bir mektup yazıyor Ebû Tâlib Necâşî'ye ve yeğeninin emanetlerine sahip çıkmasını istiyor şiirin diliyle…

Ne garip değil mi? ıman adına alın teri yok ama ehl-i imana, Habeşistan'da bile sahip çıkıyor, yeğeninin hatırına… Bugün ise, bir kısım elh-i kıblenin, arkadan adam salıp, el ele verdikleri iman karşıtlarıyla oyun bozmaya çalışmaları ne kadar da manidar..!

Kim ne derse desin, ne Amr ıbnü'l-Âs'ın çabaları ne de ıbn Ebî Rabîa'nın gayretleri bir netice vermedi.. vermeyecek…

Ne kucak dolusu giden hediyelerin, ne de iltifat yüklü cümlelerin bir faydası var..!

Sûret-i haktan gözükme gayretleri ise boşuna yorulma ve sadece bir kuruntudan ibaret…

Her türlü vesileye müracaat edilse de Necâşî'ye, görüp duyduğu yetmiş bir kere.. sözünün eri..!

Ve.. Kureyş'in elçileri eli boş dönüyorlar geri…

***

Mekke'de hiddet.. Mekke'de şiddet.. arttıkça artıyor.

Müslümanların Habeşistan'da yer edinip hüsn-ü kabul görmeleri yanında, bir de Hazma ve Ömer gibi kahramanlarının da Müslüman olması, çıldırtıyor Kureyş'i…

Artık, iman selini önlemede şiddet yetmiyor.. hatta açıktan tepki, inananların işine bile yarıyor…

Öyleyse, daha sinsi ve kalıcı bir plan gerekli…

Hemen aralarında oturup bir durum değerlendirmesi yapıyorlar.

Çıkan sonuç;

Boykot…

şehirden sürülecek Muhammed ve Ashabını…

Kız alınıp verilmeyecek.. yiyecek ve içecekten de mahrum edilecekler..!

Kimse ziyaret etmeyecek ve kapılar da kapatılacak yüzlerine..!

Ve, yapılan işe kutsiyet atfetme girişimleri; üzerinde ittifak edilen hususlar, madde madde yazılıp, Kabe duvarına asılacak.

Sözde ittifak görüntüsü ve kamuoyunu da arkalarına alma girişimi bunların hepsi…

Aslında, kuzu görüntüsüne bürüdükleri postlarında, sırtlan sırıtması gizli..!

Kavurucu güneş altında ve kızgın çölde ölüme terk etmedin adı bu..!

Bu, sürgün demek..!

Bilmiyorlar ki, her sürgün, yeni sürgünlere gebe…

Evet, zahirde çile içre çile.. her çadırdan hemen her gün yeni bir çığlık yükseliyor zira..!

Ancak, mihnet ve çile imbiklerinde olgunlaşmadan Mekke'yi yeniden görmek hayal..!

***

Dünle bugün arasında bir fark var mı..?

Bir isim.. bir de resimler farklı..!

Dünya iltifat edip yönelince imana.. Mekke'de kuduran Kureyş, yine iş başında..!

Saldırılara kudsiyet atfedecek mürekkep bulmak zor değil bugün de..!

Neyse Allah var.. ahiret var; hesap var.. kitap var..!

Bir Ebû Bekir.. bir Ömer.. bir Osman.. bir Ali isen sen şayet.. gerisi boş..!

ıltifat edip aldırmamak gerekiyor köpürmelere… Saman alevi yemek pişirmez ki..!

Tahrip kolay.. önemli olan bir gönüle daha iman hizmeti götürebilmek..!

Minareden gelen sesin dediği gibi, içinde kitlelerin yanıp kavrulduğu bir yangın var karşıda…

Dünyanın başı dönmüş; hizmet bekliyorken senden, takılmamak gerekiyor, 'niye ', 'niçin 'lere… ısa ve Musa'nın peşinden giderken dünyanın dört bir yanında; 'Ben de şehadet ederim ki, Muhammed de Allah'ın Rasûlü' diyenler fer olsun sana…

Aleyhinde konuşanlara da vazife olsun endişeleri; seninle uğraşıp cedelleşeceklerine dizlerinin dibindekilere sahip çıksınlar hiç olmazsa…

Amr'ın da geleceği gün var.. ıkrime'nin de..!

Dilde kemik yok… Ağzı olan konuşacak..! Konuşmak değil, iş yapmak hüner…

Bazıları için, semadan yıldızları da indirsen ayaklarının altına, belli ki can çıkmayınca değişmeyecek huyları…

Hudeybiye'nin sessizliğinde vazifeye devam ki, kendini arayan Halid'ler fırsat bulsun…

Ebû Leheb'le uğraşmak zaman kaybettirir sana… Onun hakkından kimin geleceği belli…

Ebû Cehil kendi vazifesini yapıyor…

Sen, kendi vazifene bak..!



Reşit Haylamaz

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

2

14.04.2005, 17:57

Allah razı olsun

3

12.09.2007, 17:51

Re: Ebû Cehil kendi vazifesini yapıyor ;Sen, kendi...

Alıntı sahibi ""kimyagerus""


Ebû Leheb'le uğraşmak zaman kaybettirir sana… Onun hakkından kimin geleceği belli…

Ebû Cehil kendi vazifesini yapıyor…

Sen, kendi vazifene bak..!

Reşit Haylamaz


çok güzel bir söz... :tamam:
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

4

12.09.2007, 18:04

Dava Bilal gibi kızgın kumlara ve taşlara rağmen Allah diyerek ölmektir...

Dava Yusuf gibi imtihana göğüs germek...

Köle olarak girdiği zindandan Peygamber gibi çıkmaktır..

Hamza gibi binlerce can feda etmektir...

Dava Halit bin Ziyat gibi şehitlere karışmak....

Dava Ebu Bekir gibi sadakat ister...

Cenneti değil yalnız Allahın rızasını diler...

Dava sahabe açken karnına iki taş bağlayan peygamberin davasıdır....

Dava atılan taşları tutup güller sunmaktır....

Dava düşman olarak girilen kapıdan dost çıkmaktır...

Dava bırakılan emaneti canı gibi korumaktır...

Dava Sümeyyenin örtüsü için canını vermesi Allaha canlarla gitmesidir...

Dava adaletin sevginin aşkın dostluğun sadakatin annesidir..

Dava yüz yaşında bile olsa Allahtan şehadeti dileyen Ebu Eyübel Ensarinin mücadelesidir...

Dava ezanlarda tek yürek olmak secdelerde Allaha varmaktır...

Ebu Cehillere dur deme...

Zalimlere göğüs germe...

Zülme direnme haklının yanında haksızın
karşısında olmaktır...

Dava bir yetim görüldü mü koruma ve okşama Rasulün bile bir yetim olduğunu
unutmama davasıdır...

Bu dava gönül ister çokluk değil,birlik ister bu dava yüreğiyle Sevgiyle
devleşerek iman ister...

Dava safını belirlemek imanını güçlendirmek senin rızan için bende buradayım Ya Rabbi diyebilmektir..

Dava çakıl taşları kadar denizler kadar çok günahı bile olsa onu affederek bir Allah a sahip olduğunu bilme
davasıdır....
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

5

12.09.2007, 18:11

Rabbim bu dava yolunda yardımcınız olsun...
Kâinatın Efendisi;

-SEN YARDIMSIN-

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir