Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

27.02.2005, 14:23

Kur’an herkese aynı şeyi söyler ama...

Kur’an herkese aynı şeyi söyler ama...


“Aşıka Bağdat sorulur mu?” derler ya, gerçekten de bazıları engel tanımıyor. Önlerine yokuş üstüne yokuşlar da çıkarılsa yine bir çaresini bulup yollarına devam ediyorlar.

“Allah atmacayı serçeye musallat etmeseydi, serçenin uçma kabiliyeti gelişir miydi?” misali her engeli yeni başarıların “besmelesi” yapıp yürüyorlar.

Sadece yürümek mi?

Hayır.

Hayatı öylesine neşeli ve sevecen hale getiriyorlar ki sormayın. Ama bu neşe, gaflet veren nefsani bir neşe değil. Aksine insanı eğlendirerek eğiten, düşündüren bir neşe. Kimdir bunlar, nerede bulunurlar, nasıl eğitirler diye düşünüyorsanız, biraz sabır. Çünkü önce bir itiraf ve özür gerek. Zira kim bilir kaç yerde ve daha neler neler yapıyor bu fedâkâr insanlar. Ama biz sadece bir tanesinden küçük bir kesit sunmaya güç yetirebiliyoruz. Bu olayın özür boyutu.

ıtirafa gelince, Kur’an tefsiri üzerine doktorasını yapmış bir babanın itirafı bu. Biz de konuyu ondan öğrendik. Tefsirci baba diyor ki, “Vay o namaz kılanların haline ki, namazlarından gâfildirler” ayetini çok okudum. Tefsirlerine baktım ve birçok insana anlattım. Ama itiraf etmeliyim ki, gafletle kılınan namazın ne kadar çirkin bir şey ve Allah’a (cc) karşı ne büyük bir saygısızlık olduğunu iliklerime kadar hissetmemiştim. Ta ki on yaşındaki kızım sıcak bir yaz akşamı ablaları tarafından sunulan küçük bir skeçi evde tekrarlayıncaya kadar…

Merakımız artmaya başladı ve babaya sorduk, bu ablalar kimdir, nasıl bir skeç sunmuşlar?

Tefsir doktoru baba öyleyse en baştan alalım dedi ve başladı anlatmaya:

Okullar tatil olunca çocukları Kur’an kursuna göndermek istedik. Biraz zorlansalar da gittiler. Akşam eve döndüklerinde kurs muhabbeti ağızlarından düşmüyordu. Biz acaba günde beş sayfa okutarak hatim indirtebilir miyiz hesapları yapıyorduk. Oysa ikinci gün eve geldiğinde “Baba bugün yirmi beş sayfa okudum.” dedi. Çocukları öyle bir motive etmişler ve tatlı bir yarış başlatmışlar ki, hayran olmamak elde değil. Çocuklar “hatim indirip, taç giyeceğim” diyor ve heyecanla Kur’an okuyorlardı. Derken, on beş günlüğüne ailecek ıstanbul’dan ayrıldık. Geri döndüğümüzde bunun ne kadar talihsiz bir ayrılış olduğunu anladım.

Yaz kursu programının bitmesine iki gün kalmıştı. Yaklaşık bir ay süren bu kısa programda 4 çocuk hatim indirmişti. Kızım tatil nedeniyle hatimden mahrum kalmıştı ama hatim indiren arkadaşları için yapılan “taç giyme” töreninden de pek çok şey alarak dönmüştü. Heyecanla onları bana göstermeye çalışıyordu. Eve gelen misafirlerimizin çocuklarına da tekrar tekrar sunmaktan keyif alıyordu. Gerçekten kursun kalitesine yakışır bir final oluşturmuştu son program. Belki de programı yapanlar, skeçleri hazırlayanlar Mâ’un Sûresi’nin dördüncü ve beşinci ayetlerinde çirkinliği ifade edilen namaz kılma biçiminin canlı tefsirini yaptıklarının farkında değillerdi.

Ama neticede çocukların bile rahatlıkla anlayacağı bir tefsir yaparak gaflet içinde kılınan namazın ne kadar çirkin olduğunu ortaya koymuşlardı.

Yazın sıcağına aldırmadan, rehavet ortamlarını zevkli bir okul ortamına çevirenler kim bilir bu başarıyı ortaya koyabilmek için ne kadar düşünmüş ve neler yapmışlardı. Ya onların yaz tatili… onların tatil ihtiyaçları yok muydu?

Tefsir doktoru baba, Peygamber Efendimiz’in (sas) ashabı için yazılmış bir beyit okudu: “Allah’ın dinini omuzları üstünde bina ettiler/ Sonra da, dünya yüzlerine gülmeden çekip gittiler.”

Kısa bir sessizlikten sonra ekledi: “Kur’an herkese aynı şeyleri söylüyor; ama kimisi ashab efendilerimiz gibi okuyup, gereğini yapıyor, kimileri de sadece okuyor.”

ONLAR NAMAZLARINDAN GÂFıLDıRLER

Tefsirlerde Mâ’un Sûresi’nde yer alan “An salâtihim sâhûn” yani “Onlar namazlarından gâfildirler” ayeti şu şekilde açıklanmaktadır: Namaz kılıp kılmaması fark etmez. Bazen kılar bazen kılmazlar. Kılarken de tam son vakitte kılarlar. Vakit bitmek üzereyken formalite gereği namazı çabucak yerine getirirler. Namaza isteksiz kalkarlar. Namazda elbiseleri ile oynar ve esnerler. Namazlarının Allah’ı anmakla en ufak ilgisi yoktur. Namaz boyunca ne okuduklarını hissetmezler. Okurken de kalpleri başka yerdedir. Namazı çabuk çabuk kılar, rüku ve sücudu doğru dürüst yapmazlar. Namazı sadece bir şekil olarak eda eder ve kurtulurlar. Namazı kılmaları, bir musibeti başlarından atmak ister gibidir.



14.08.2004
HAMDULLAH ÖZTÜRK
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir