Ali FERşADOğLU
Gayb/metafizik ve keşf
Madde aşıldığında, zaman ve mekân ötesine geçilir. Maddî yapısı olan, fakat gözle göremediğimiz çok çok küçük canlılar vardır. Bunları 20-30 bin defa büyütüp ancak mikroskop denen âletle görebiliriz.
Molekülü ise, bu cihazla da göremeyiz. Ancak, fizik, bir takım deney, tecrübe ve hesaplarla onu görür, “Molekül vardır!” deriz. Maddenin en küçük yapı taşı atomdur. (Bilim, başta atomu elektron, nötron, proton gibi üç parçaya ayırmıştı. Her geçen gün yeni parçalar bulundu ve bu sayı arttı. Bugün 200 parça bulunmuş. Daha ne kadar daha keşfedilecek belli değil.) Ve nötronun daha küçüğü elektrondur. Onun da küçüklüğü, yani boyu, 10-3 (on üzeri eksi üç) cm, yâni 1 cm’nin milyarda birinin on binde biri.
Fiziğin ifadesiyle bundan daha küçük bir mesafe olamaz. Fakat, mesafeleri daha da küçültüp, meselâ 10-13 (on üzeri eksi on üç) ve daha küçük bir mesafenin yokluğunu da kimse iddia edemez. şu halde, sıfır mesafeyle on üzeri eksi on üç cm arasında Hilbert ismi verilen bir boşluk var. Buraya madde sığmıyor. ışte, maddenin sığmadığı, teleskopların veya daha hassas cihazların görmediği bu bu küçük mesafe, fizik olarak değil, matematik olarak vardır. ışte madde ötesi, fizik ötesi bu mekân, mânâ, gayb âlemidir. Ve burada da sayısız rûh türleri yaratılmıştır.1
şehâdet âleminde rakamlara, kitaplara, bilgisayarla sığmayacak kadar varlık türleri var. Gayb âlemi ise, sonsuz boyutta olduğundan sayısız âlemler mevcuttur. Orada hayat tabakaları ve şartları da çok boyutlu ve çok renklidir.
Meselâ, hayat tabakası beştir: Birincisi dünya, madde ve mülk boyutundaki hayat, şehadet âlemidir. Diğer hayat mertebeleri ise, Hz. Hızır ve ılyas’ın (as) bulunduğu ikinci; Hz. ıdris ve ılyas’ın bulunduğu (as) üçüncü; şehidlerin bulunduğu dürdüncü ve kabirdeki diğer insanların beşinci hayatı. Bu son dört hayat tabakaları gayb âlemindedir.
ınsan bu kâinatın ve yaratılmışların özetidir. Ruhu, hâfızası, kalb, vs. duyguları; gayb âleminden gelmektedir ve oranın özelliklerini taşımaktadır. Dolayısı ile bu şehâdet âleminden gayb âlemine açılan kanallarımız, pencerelerimiz vardır. Fikir, zikir ve tesbih ile kalb ve duygularımızı işletmemiz, geliştirmemiz, tekâmül ettirmemiz nisbetinde gayb âlemlerine doğru gayb âlemine mânevî bir seyahat edip gözlemlerde bulunabiliriz.
Ancak, Kur’ân’da, “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilemez”2 buyurulduğuna göre; gayb/metafizik âlemlerine mânevî de olsa gezi düzenlemek ve bir takım gözlemlerde bulunmak nasıl mümkün olacaktır? Buna da yarın değinelim.
Dipnot: 1-Dr. Haluk Nurbaki, Bilim Açısından ımânın Altı şartı, s. 29-30. 2- Kur’ân, Neml, 65
04.03.2005
E-Posta: afersadoglu@ttnet.net.tr
http://www.yeniasya.com.tr/2005/03/04/ya…afersadoglu.htm
Ali FERşADOğLU
Gayba seyahat
Gaybı bilmek, itikadî/inanç esaslarıyla çelişkili gibi görünmektedir. Zirâ, “Göklerde ve yerde Allah’tan başka kimse gaybı bilemez.”1 Hemen ifâde edelim: Kast edilen “gayb”; göreceli olan gaybtır. Yoksa, gerçek gayb; bildirilmedikçe, peygamberler dahil; Allah’tan başka hiç kimse bilemez. Ancak, Kur’ân ve hadîslerde mu’cize nev’inden istikbâle dâir bildirilenler gaybtan çıkmış; şehâdet âlemine ayak basmış demektir. Bize göre gizlidirler, ama “gayb” değildirler. Bu meselenin püf noktası; gaybın iki kısımda anlaşılması gerektiğidir: 1-Mutlak gayb, 2-ızâfî/göreceli gayb.2
Mutlak gayb, yalnız Allah’ın bildiği ve başkalarının bilmesinin asla mümkün olmadığı hususlardır. ızâfî/göreceli gayb ise, bazılarının bildiği, gördüğü, hissettiği, bazılarının ise anlayamadığı, bilmediği gaybtır. Meselâ, kişinin kalbindeki mânâlar kendisince gayb değilken; başkaları için gaybtır.3 Kanın içindeki alyuvar, akyuvar ve trombositler doktorlar için mâlûm, milyarlarca insan için ise gaybtır.
“Gaybın anahtarları Allah’ın elindedir. Allah bildirmedikçe kimse gayba muttalî olamaz. Gaybı bilen Odur. Gaybını, razı olduğu resûlden başkasına bildirmez”4 âyeti, gayben nasıl bilinebileceğinin ipucunu verir. Dolayısıyla Peygamberimiz (asm) da gaybı kendi kendine gaybı bilmezdi. Belki Cenâbı Hak ona bildirirdi, o da bildirirdi.5
Kerâmet ve istidrac da gaybın bir başka boyutuna uzanmaktır. Kerâmetler, keşifler, müşahedeler bu türdendir. ınançsız/imansız kişiler de istidraç tarzında gaybı bilebilirler. ıstidraç, gaflet içinde iken eşyanın gaybının inkişafı ve garip fiilleri açıklamaktan ibarettir.6 Gayrimüslimler tarafından gösterilen hârika hal ile bir kısım inkişaflar; nefsin temizlenmesi, kalb nûrunun parlaması neticesinde gayba âşinâ olabilmeleridir...
Kur’ân, “geçmişten, gelecekten haber vermesi, ılâhî hakikatleri, kevnî/tabiata dair gerçekleri ve âhiret âleminin” sırlarını taşıması açısından da mu’cizedir. Hadis-i şerîflerde de gelecek önemli hâdiseler, Kıyamet alâmetleri ve âhiretle ilgili pek çok gaybî haberler yer almaktadır. Kur’ân, peygamberler, hadîslerin bildirdikleri artık “mutlak” gaybtan çıkmış, izâfî gayb şıkkına girmişlerdir. Yine, birçok tefsir ve özellikle Kur’ân ve Sünnet, hadîsin günümüze bakan yönünü yorumlayan Risâle-i Nur’da izâfî pek çok gaybî, geleceğe dair ılâhî ve kevnî hakikat ve müjde, haber mevcuttur. Yüzlercesi te’yid edilmiştir...
ılham, rüyalar da gayb âlemine açılan pencereler, kanallardır. Cifir ve ebced de (harf ilmine ve bir kısım sembollere dayanan ilim) gaybın sırlarından haber veren ilim türlerindendir. Kur’ân’da lâfız olarak da geçen, Hz. Hızır’ın muttalî olduğu Ledün ilmi de gaybîdir. Mânâ/metafizik açıdan uyku; halk için doğru rüya cihetinde bir evliyalık mertebesi hükmünde ve herkes için, gayet güzel ve muhteşem Rabbânî bir sinema, bir seyrangâhıdır. Hem herkes için, görünen âlem içinde görünmez gayb (metafizik) âleme bakan bir penceredir. Gaybî / mânevî / metafizikî sırları, duyu ve duygu, his ve lâtifeler boyutunda keşfettiğimiz, çözdüğümüz nispette yakalayabiliriz. Bu da “insânî” yöndeki tekâmüle bağlıdır.
Dipnotlar: 1-Kur’ân, Neml, 65; 2-Muhammed Abdüh, Tefsirü’l-Kur’âni’l-Hakîm, VII, s. 422; 3-Hamdi Yazır, Hak Dini Kur’ân Dili, VIII, s. 5415; 4-Kur’ân, Cin, 2627; 5-Mektûbât, s. 96; 6-Mesnevî-i Nûriye, s. 192
05.03.2005
E-Posta: afersadoglu@ttnet.net.tr
http://www.yeniasya.com.tr/2005/03/05/ya…afersadoglu.htm