Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • "ALAÇAM NUR" bir erkek
  • Konuyu başlatan "ALAÇAM NUR"

Mesajlar: 54

Konum: SAMSUN-ALAÇAM

Meslek: YENİ ASYA GAZETESİ ALAÇAM TEMSİLSİCİ

  • Özel mesaj gönder

1

19.07.2013, 13:45

Yürü Be Ahmedim!!

Bir Ahmed vardı.Trakya doğumluydu.19 yaşında, temiz yüzlü, iyi niyetli, doğru sözlü bir insandı.Anne ve babası ile irtibatı çok iyi olan hayırlı bir evlattı.Ahmed'i askerde tanımıştım.Çok kısa zamanda samimi olmuş ve iyi bir dost olmuştuk.Bana herzaman güvendiğini ve örnek aldığını söylüyordu.Boş kaldığı zaman hep arar, benimle sohbet etmek ister, diğer gençler gibi kafasına takılan soruları sorardı.Bende dilim döndüğünce bildiklerimi onunla paylaşırdım.Ben anlatmaktan yorulurdum, o dinlemekten ve soru sormaktan yorulmazdı.
Asker'de Asa-yı Musa'yı okuyordum.Ara verdiğim zamanlarda Yeni Asya Neşriyattan çıkan Zübeyir Gündüzalp Ağabeyin hayatını ve Mehmet Kutlular Ağabeyin İşte Hayatım adlı kitabını okuyordum.Bu Alaçam'da dersanede kalan talebeler arasında da her zaman espiri konusu olmuştu: ''Serkan abi hem bir saat Risale-i Nur okuyor, ara verdiğinde de Yeni Asya Neşriyatın farklı bir kitabını okuyor.''diyorlardı.
Ahmet bir akşam benden okumak için bir kitap istedi.Bende ona Küçük Sözleri hediye ettim.Verdiğim kitabı sabaha kadar okumuş.Ahmed okuyordu fakat bir türlü inadını kıramıyordu.Ailesinin görüşünden dolayı biraz çekingen davranıyordu.Aklında hep belirsizlikler ve soru işaretleri vardı.Herzaman derine dalmak istemediğini söylüyordu.Ümitle korku arasında gidip geliyordu.Bende herzaman ona ''Ahmed inci denizin dibinde, denizin yüzünde ot ve yosun var, bırak otu yosunu gel biz inciyi alalım'' diyordum.O'da tebessüm ediyor ve haklısın diyordu.
Askerliğim bitmişti ve Ahmed'le vedalaşma zamanı gelmişti.Ahmedin gözleri doldu.Belki de, askerden ayrılışıma en çok Ahmed üzülmüştü.Allah (c.c) ondan ebeden Razı olsun.
Askerden geleli iki ay yani 60 gün olmuştu.Ramazan gelmişti.Gece 2 sıralarında ailemle sahur için kalkmıştık.Telefon uzun uzun çalıyordu.Arayan Ahmed'di.Halbuki daha iki gün oldu görüşeli, hayırdır inşalllah diyerek telefonu açtım.Hal-hatırdan sonra Ahmed başladı anlatmaya: ''Oruçlarımı düzenli tutuyorum, kışlada senin mücadelenle açılan mesciddede Cuma namazlarınıkomutanlarımızla beraber kılıyoruz, İnşallah beş vakit namazıma'da yavaş yavaş başlıycam.Senden Elif-Ba cüzü ve Duaları öğrenmem için kitap istiyorum''dedi.
İşte Ahmed bu idi.İsmi ile müsamma bir bir kişiliğin tecellisi bu idi.
Karun kadar zengin olsak bir gencin imanının kurtulması için verdiğimiz mücadelede ki, lezzeti alabilirmiyiz?
Zübeyir abi gibi bir gencin imanını tehlikede gördüğümüzde, kalbimiz atom zerreleri adedince paramparça olabilirmi?
İşte Allah (c.c) sevgisi bu idi, Rasulullah sevgisi bu idi, İslam sevgisi bu idi.
Evet ''YÜRÜ BE AHMEDİM'' yolun açık, bahtın açık olsun.Rabbim yar ve yardımcın olsun.
Siz bu satırları okuken bizde Allah (c.c)'un izniyle Ankarada askerliğini yapan Ahmedin yanında olacağız.Ona ''Elif-Ba cüzü, Türkçe Mealli Kur'an-ı Kerim, Ramazan ve İktisat Risalelerini hediye ediyor olcağız inşallah.Ardındanda Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından organize edilen kitap fuarına giderek Yeni Asya standını ziyaret edeceğiz inşallah..
Selam ve Dua ile..
N.Serkan DAĞLI
alacam_yeniasya@hotmail.com

Bu konuyu değerlendir