Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • "ALAÇAM NUR" bir erkek
  • Konuyu başlatan "ALAÇAM NUR"

Mesajlar: 54

Konum: SAMSUN-ALAÇAM

Meslek: YENİ ASYA GAZETESİ ALAÇAM TEMSİLSİCİ

  • Özel mesaj gönder

1

24.02.2013, 12:33

Mes'elenin Neresindeyiz?

Her kabristanın kapısında ''Her nefis ölümü tadacaktır'' yazıyor.Evet her doğan canlı ölümü tadacaktır.Binlerce yıldır yaşadığımız, nefes aldığımız, havasından, suyundan istifade ettiğimiz topraklardan kimler gelip geçmedi ki? Bir tarafta asırlara rehber olan ''Cenab-ı Hak Dinini tamamlamak için her yüzyılda bir alim gönderir'' hadis-i şerifi'nin tecellisi alimler, Yunus Emre, Mevlana, Abdulkadir Geylani, Süleyman Hilmi Tunahan ve ahirzamana gönderilen son müceddid Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri gibi hayatını İman ve Kur'an davasına harcayan zatlar diğer taraftan vatan ve milletin müdafasında gözünü kırpmadan canlarını feda edebilecek Fatih Sultan Mehmet Han ve Adnan Menderes gibi büyük devlet adamları.Ve bir tarafta 600 yıl boyunca dünyaya hükmeden bir imparatorluk ''Osmanlı'' ve vatan sevgisi imandandır şuurunu iliklerinde hissederek, bu vatan toprağı için canlarını seve seve feda eden şehitlerimiz ve nice isimsiz kahramanlar.Bunca alimlerin, evliyanın, enbiya'nın bulunduğu, Celaleddin Harzemşah gibi ''Benim vazifem cihad etmektir, muvaffak etmek yada etmemek Cenab-ı Hak'ka aittir'' diyen, idam sehbasında dahi son sözünde milletin selametini dileyen, dalga dalga yayılan Ezan seslerinin, Kabe-i Muazzamada yükselen Lebbeyk seslerinin, secdeye varışta yükselen Allah-u Ekber nidalarının, binlerce canlının ve kainatın yaratıcısı olan Allah (c.c) zikrettiği bu dünya hayatında biz kendimiz, şahsımız bu anlatıların neresinde görüyoruz?Hz.Peygamberin veda hutbesinde söylediği iki büyük emanete ''Kur'an'ı Kerime ve Sünnetullaha'' hakkıyla sahip çıkabiliyormuyuz?Peki bu minarelerde Allah-u Ekber sesleri, Kabedeki Lebbeyk sesleri neden yükseliyor?Kur'an talebeleri gazete,dergi,radyo ve tv'lerde yayınladıkları dini yayınlarıyla, yapmış odukları mevlid, panel ve konferanslarıyla ne için çalışıyor?Biz dünyaya daha çok bağlanıp, ahireti unutalım diyemi? Makam, mevki, şan ve şöhret peşinde koşalım diye mi? Milletin onuruyla, şerefiyle,haysiyetiyle,insanlığıyla ve kişiliğiyle oynayalım diyemi?Yalan bataklığında, gurur ve kibir denizinde, bencillik ve egoist okyanusunda yüzelim diye mi?Gençlik Tv dizileriyle, internet oyunlarıyla, ahlaksız ve maneviyattan yoksun filmlerle oyanlansın diye mi?Tabiki de hayır.Kim ne derse desin, Anadolu yeniden şahlanacak, İman ve Kur'an ile yeniden taçlanacak.İsteselerde, istemeselerde Çanakkale ruhu yeniden uyanacak, İman ve Kur'an gençliğinin sesi daha gür bir sada ile çıkacak, Asr-ı Saadet tüm dünyayı kuşatacak ve Arş-ı alanın melekleri Hak'kın hatırını gözetenleri alkışlayacak ve Rahmet yağmurları sağnak sağnak yağacak.Peki ya biz yani kendimiz meselenin neresindeyiz veya neresinde olmak istiyoruz?En kısa sürede cevabını bulmamız dileğiyle.Selam ve Dua ile sağlıcakla kalın.
N.Serkan DAĞLI
alacam_yeniasya@hotmail.com
[/size]

Bu konuyu değerlendir