Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

12.12.2010, 16:30

Yemek Yeme Adabı

Hüseyin GÜLTEKİN
Yemek yeme âdâbı
Hoş olmayan âdet ve alışkanlıklar, tıpkı sârî hastalıklar gibi insandan insana bulaşmaya hız kazanarak devam ediyor toplumda. Cemiyetteki yozlaşmanın bir sonucu olarak, hemen bütün insanları etkilemekte olan, dinde yeri olmayan bu âdet ve alışkanlıkları önemsemeyen insanlar bir tarafa, dîni hassasiyetleri bulunan bir çok insanın dahi, çoğu zaman—belki de farkına varmadan—bu hoş olmayan alışkanlıklara alıştıklarını ve serbestçe yaptıklarını esefle görüyoruz. Belli duyarlılıkları, haklı hassasiyetleri bulunan ve oldukça dindar bazı insanların da günlük yaşantılarında çoğu zaman farkına varmadan en azından sünnet-i seniyyede yeri olmayan bazı hâl ve hareketler içinde olmaları câlib-i dikkat bir hâl olsa gerek.
Meselâ toplumda çoğu insanın dikkate almakta gerekli duyarlılığı gösteremediği örneklerden birisi de sofra âdâbı... Bilindiği gibi, sofra âdâbını, yemek yeme şekil ve biçimini de Peygamber Efendimiz (asm) tarif ve tavsiye etmiştir ki, buna da sünnet-i seniyye diyoruz. Ehl-i din bu güzel âdetlere riâyet ederek, âdetini ibadete çevirmiş olur. Riâyet etmeyen de, böyle bir sevaptan mahrum olmuş olur.
Acı bir gerçektir ki, ehl-i dinin küçümsenmeyecek bir kesimi ya yemek yeme âdâbını bilmiyor veya en azından hafife alıp önemsemiyor. İstisnaları olmakla beraber çoğu insan, yemek yeme âdetinin aynı zamanda Mün’im-i Hakiki’yi (Gerçek nimeti vereni) hatıra getirmeyi gerektirdiğini, yemek yemenin keyfî bir işin ötesinde bir kaide ve âdâbının bulunduğunu; bu kaide ve âdâbı da Efendimizin (asm) en güzel şekilde tarif ve tavsiye ettiğini; bunlara riâyet edildiğinde, yemek yeme işinin beraberinde bir ibadeti, bir sevabı netice verdiğini bilmiyor, bilenler de bu işi ciddiye almıyor maalesef.
Buradan hareketle, yemek yeme âdâbının bazı kurallarını hatırlamaya çalışalım:
* Yemekten önce ve sonra elleri yıkamalı ve unutanlara da hatırlatma niyetiyle yemeğe sesli bir şekilde besmele ile başlamalı.
* “Yemeğin bereketi ortasındadır” hadisinin işaretini göz önünde bulundurarak, yemeğin bereketinin devamı için, yemeğe önümüzden başlayıp devam etmeli.
* “Yiyiniz, içiniz, fakat israf etmeyiniz” emr-i İlâhîsini göz önünde bulundurarak, ihtiyaçtan fazla yemekten kaçınıp, yemeğin zayi olmamasına dikkat etmeli ve “tıka-basa” yemekten kaçınılmalı.
* Sağ el ile yemeli, sol el ile yemekten kaçınmalı. Ekmeği bir bütün hâlinde tutup ısırmamalı, yemekten sonra ekmek ile ağız silinmemeli.
* Yemek esnasında sofrada tiksindirici söz, hâl ve tavırlardan kaçınmalı.
* Yemeği çok acele yememeli, ağızda iyice çiğnemeli, başkalarının yeme şekline bakmamalı.
* Suyu bir nefeste değil; emerek, üç nefeste içmeli.
* Yemeği yerken, bu nimetleri bize veren Mün’im-i Hakiki’yi tefekkür etmeli, yemekten sonra yemek duâsı yapılmalı.
Böyle yaparsak hem mide ihtiyacımızı görmüş olur; hem de bir nev'î ibadet yapmış oluruz. Yani yemek yeme âdetimizi ibadete çevirmiş oluruz.
Görüldüğü gibi sofra âdâbını yerine getirmek öyle zor bir iş de değil. Bize basit ve önemsiz gibi görünen, çoğu zaman da ülfetle ciddiye almadığımız, fakat aslında her ehl-i din için kayda değer bir iş olan sofra âdâbına gereken önemi vermekte fayda var. Çünkü bu âdâbı yaşamakla, Efendimizi (asm) taklit etmiş oluyoruz; ve bunun sonucunda da âdetlerimizi ibadete tebdil etmiş oluyoruz.
Bu konuyu nazarlara sunmaya beni sevk eden sebep; maalesef ehl-i dinin büyük bir kesiminde müşahede ettiğim, bu meseleyi kayda değer görmeyip, hafife almaları oldu. Dinî hassasiyetlerini bildiğim bazı insanların dahi farkında olmadan sofra âdâbında gösterdikleri ihmalkârlık veya boşvermişlik vesilesiyle bu konuyu derhatır etmeyi uygun buldum.
12.12.2010
E-Posta: hgultekin@yeniasya.com.tr

Bu konuyu değerlendir