Kur'anın esas maksadının şu dört gayede toplandığı anlaşılıyor.Tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ubudiyet.İşte bu dört maksat Kur’an’ın takip ettiği hakiki maksatlar olduğu malumdur.
Allah razi olsun Agabey..
Mektubatta (Tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ve ubudiyet) diye maksatlar siralanmis, 4 maksat deniliyor fakat bunlar 5 Maksat.. acaba hikmeti nedir?
İşârâtü'l-İ'câz'da Fâtiha Sûresinin tefsirinde mealen Üstad Hazretleri şu izahları yapar:
الصِّرَاطَ الْمُسْتَقِيمَ
Azizim bilmiş ol ki: "Sırat-ı müstakim" ise; Hikmet, iffet ve şecaat'ın özü ve hülasası olan "ADL" dir. (Ahenkli, muvazeneli, dengeli harekettir.) Bu üç şey de, insandaki üç kuvvenin, her birisinin üçer mertebesinin vasatıdırlar. Yani orta derecelisidirler.
Bu ma'nanın izahı şöyledir:
Cenab-ı Hakîm-i Mutlak, vaktaki ruhu, değişken ve çok şeylere muhtaç ve tehlikelere mar'uz olan insan bedeninde iskan eyledi. O bedenin veya içindeki Ruh'un idamesi için "Üç Kuvve" yi onun içine tevdi buyurdu.
Birinci Kuvve: Menfaatları, yararlı şeyleri cezbeden Behimî olan "Şeheviyye" kuvvesi..
İkinci Kuvve: Zararlı şeyleri ve tahribci işleri def edip iten Sebü'î olan "Gadabiyye" kuvvesidir.
Üçüncü Kuvve: Menfaat ve zararların arasını fark edip ayıran Melekî "Akliye" kuvvesidir.
Lâkin Cenab-ı Hâkim-i Hakîm, sair hayvanat'ın kuvvelerini bir tahdit altında bulundurduğu halde, müsabaka ile terakki edebilmesi sırrıyla, beşer'in tekemmülünü iktiza eden hikmetiyle; insanın bu kuvvelerine amelî sahada din ve şeriatla bir hudut tayin etmiş ise de fıtraten, yani yaradılışça bir hadd, bir sınır tayin etmiş değildir.
Evet, amelî sahada din ve Şeriat, bu kuvvelerin ifrat ve tefritlere gir-melerini yasaklayıp, Hadd-ı Vasat çizgisi üzerinde bulunmalarını emretmiştir. Bu husustaki açık emir, فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ ayetidir.(1)
İşte, bu üç Kuvvelerin Önünde fıtrî bir tahdid, bir engel bulunmadığından, herbirisinde bu üç çeşit mertebeler hasıl olmaktadır. Bu mertebelerden "Tefrit" mertebesi, eksiklik ve noksanlıktır. “İfrat” mertebesi ise, ziyadelik ve aşırılıktır. Amma "adl" mertebesi, bunların vasatı, yani, ikisinin ortasıdır.
İşte kuvve-i akliyenin mertebeleri
1- Tefrit mertebesi: Gabavet ve geri zekâlılıktır.
2- İfrat mertebesi: Şaşırtıcı cerbezekârlık ve demogojidir ki; akı kara, karayı ak göstermek gibi işlerin mantık dışı ve ma'nasızlarıyla uğraşan ve bulaşan bir zekadır.
3- Adl olan vasat mertebesi: Bu mertebe Hikmettir ki;
وَ مَنْ يُوءْتَ الْحِكْمَةَ فَقَدْ اُوتِىَ خَيْرًا كَثِيرًا ayeti, onun mahiyetini beyan ve tefsir eyler.
Bu taksimattan sonra, şunu da bil ki: Bu "Üç kuvve"lerin asılları i'tibarıyla, nasılki her birisi mezkûr mertebelere ayrılıp çeşitleniyor.. Öyle de; bu çeşitlerin fer'Ierinden her bir dalı dahi, o üç mertebelere ayrılıp tenevvu' edebiliyor.
Mesela: "Halk-ı efal" meselesinde; Ehl-i Sünnet Mezhebi, Cebr ile İ'tizalin vasatıdır, ortasıdır.
Keza, İtikad da; Tevhid mezhebi, Ta'til ve Teşbihin (2) vasatıdır.
İşte buna göre, ehl-i Tevhid ve ehl-i hak mezhebi, itikadda "Sırat-ı müstakim" olan vasat mezhebidir. Daha bu kıyas üzerinde misaller çoğaltılabilir.
Kuvve-i şeheviyenin mertebeleri
Bu kuvvenin "tefrit" mertebesi, "HUMÛD" dur. Yani, sönüştür ki, hiçbir şeye iştiha ve iştiyakı olmaz. "İfrat" mertebesi ise, "FÜCUR" dür ki, helal haram demeden neye rast gelse, iştihası kabarır.
Amma bu kuvvenin "Vasat"ı ise, "İFFET" dir ki, helale rağbet edip, haramdan kaçar... Ve daha bu asıl ve köke göre; yemek, içmek, giymek ve saire gibi bütün fer' ve ayrıntılarını kıyasla.
Kuvve-i gadabiyenin mertebeleri
1-Tefrit mertebesi: “Cebanet”tir ki, hiç korkulmayacak şeylerden de korkar, evhama kapılır.
2-İfrat mertebesi: “Tehevvür”dür ki; istibdad, tahakküm ve zulmün menşei ve babasıdır.
3-Vasat mertebesi: "Şecaat”tir ki; aşk u şevk ile İslâmiyet namusunun himayesi ve Kelime-i Tevhid'in yüceltilmesi uğrunda ruh u canını bezledip feda eyler. Ve daha sair teferruatlarını bu misallere kıyas eyle!
İşte, -görüldüğü üzere- her üç kuvvenin ifrat ve tefrit mertebeleri olan "Altı yan"ları zulüm; "üç vasat" mertebeleri de, Adl ve adalettir ki, sırat-ı müstakimdir. Yani فَاسْتَقِمْ كَمَا اُمِرْتَ ayetine tabi' olarak âmeldir.. Ve bu Sırat-ı Müstakim köprüsü üstünden geçen adam, Cehennem'in üstüne uzatılıp konulmuş olan Sırat Köprüsünden de geçmiş olur.
---------------------------------
(1): Sana emrolunduğu gibi dosdoğru istikamet çizgisi üzerinde bulun! (Hud suresi 11/112)
(2): Ta'til ve Muattıla mezhebi: Yirmibeşinci Söz'ün, Birinci Şulesinin, Birinci Şuaının, Beşinci noktasının İkinci Misalinde izahı yapıldığı üzere, şöyledir: Allah'ın bütün fiil ve işlerini sebeplere isnad edip; kâinatta her iş ve emr'in Allahü Tealanın irade ve kudretiyle olan icad ve idaresini inkâr eden ve bunu sebeplere ve tabiatlara bağlayan kör ve sağır bir kısım felsefecilerin mesleği.. -Mütercim-
"Teşbih" ise, Allaha ait sıfatları, mahlukatınkine benzeten ve ona göre batıl yorumlarla izahalarda bulunan bir diğer anlayışsız, idraksiz felsefeci gurubunun mezhebidir. -Mütercim—