Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

25.07.2009, 21:35

Ebedi cehennemlikler kimlerdir





“La ilahe ill deyip de, kalbinde bir zerre ağırlığınca İMAN bulunan kimse cehennemden çıkacaktır.” hadisindeki müjdeyi duyduktan sonra ?!!



Bu mübarek Hadisi Şerifin müjdesinde de en ufak bir şüphe yoktur.İbn-i arabi Hazretleri k.s hatta dahada ötesini söylemiş Allahı herhangi bir şeriat ve peygambere bağlı olmadan bile birleyenin;tevhide birr şekilde aklıyla ulaşıp tastik edeninde cehennemde ebedi kalıcı olmadığını bildirmişdir.Büyük Asfiya-i vel Arifininde ekserisi bu meselede hem fikirdir.Yalnız çok önemli bir mesele atlanılmamalıdır.Allah-u Teala ve Tekaddes Hazretlerini birleyenle bugünkü sapkın muharref kitaplı ehli kitap bu kısım kullarla karıştırılmamalıdır.İbn-i Arabi Hazretleri Futuhat-ul Mekkiye isimli eserinde cehennem ehli hakkında şu şekilde açık ve kati malumat verir.Dört sınıf günahkarın cehenneme gireceğini bildirir.Onlar müstekbirler,yani Allahı bile bile hatta birlesede ona karşı büyüklenenler örneğin Muharref Kitabı Nukaddesin yahudilerle ilgili ve yahudi hıristiyan tüm ehli kitabın iman edip kabul ettikleri Eski Ahitten




Tekvin Bab 32


Yakup Güreş Tutuyor

22Yakup o gece kalktı; iki karısını, iki cariyesini, on bir oğlunu yanına alıp Yabbuk Irmağı'nın sığ yerinden karşıya geçti.

23Onları karşıya geçirdikten sonra sahip olduğu her şeyi de geçirdi.

24 Böylece Yakup arkada yalnız kaldı. Bir adam gün ağarıncaya kadar onunla güreşti.

25Yakup'u yenemeyeceğini anlayınca, onun uyluk kemiğinin başına çarptı. Öyle ki, güreşirken Yakup'un uyluk kemiği çıktı.

26Adam, "Bırak beni, gün ağarıyor" dedi. Yakup, "Beni kutsamadıkça seni bırakmam" diye yanıt verdi.

27Adam, "Adın ne?" diye sordu. "Yakup."

28Adam, "Artık sana Yakup değil, İsrail[ii] denecek" dedi, "Çünkü Tanrı'yla, insanlarla güreşip yendin."

29Yakup, "Lütfen adını söyler misin?" diye sordu. Ama adam, "Neden adımı soruyorsun?" dedi. Sonra Yakup'u kutsadı.

30Yakup, "Tanrı'yla yüzyüze görüştüm, ama canım bağışlandı" diyerek oraya Peniel[iii] adını verdi.



Hoşea




12 Efrayim rüzgarı güdüyor,
Doğu rüzgarının ardına düşüyor bütün gün;

Yalanı, zorbalığı artıyor.

Asur'la antlaşma yapıyor,

Mısır'a zeytinyağı gönderiyor.

2RAB'bin davası var Yahuda'yla,

Yakup'u izlediği yola göre cezalandıracak,

Yaptıklarının karşılığını verecek.

3Yakup ana rahminde kardeşinin topuğunu tuttu,

Büyüyünce Tanrı'yla güreşti.

4-5 Melekle güreşip yendi,


İşaya Bab 54
5 Çünkü kocan, seni Yaratan'dır.

O'nun adı Her Şeye Egemen Yahve'dir,

İsrail'in Kutsalı'dır seni fidyeyle kurtaran.

O'na bütün dünyanın Tanrısı denir."


sanırım kafidir kardeşlerim müstekbirler için verdiğim örnekler arzu eden böyle sapıkça Allaha ve nebilerine iftira ve sapıklık içeren onlarca ayet bulabilir.Cehennemde ebedi kalıcı ikinci kısım ise müşriklerdir.Onlara ise Yeni Ahitten




Yuhanna

Otuz Sekiz Yıllık Hasta İyileşiyor

Oğul'un Yetkisi

19İsa onları şöyle yanıtladı: "Size doğrusunu söyleyeyim, Oğul kendiliğinden hiçbir şey yapamaz. Ancak Ba­ba'nın yaptıklarını görerek onları ya­par. Ve baba ne yaparsa, Oğul da O'nun gibi yapar.

20Çünkü Baba Oğul'u sever ve yaptıklarının tümünü O'na gösterir. Sizler şaşakalasınız di­ye O'na bunlardan daha yüce işler de gösterecektir.

21Baba nasıl ölüleri di­riltip onlara yaşam sağlıyorsa, Oğul da istediklerine yaşam sağlar.

22Baba kimseyi kendisi yargılamaz. Tüm yar­gılama yetkisini Oğul'a vermiştir.

23Öyle ki, herkes Baba'ya saygı gös­terdiği gibi, Oğul'a da saygı göster­sin. Oğul'a saygı göstermeyen, O'nu gönderen Baba'ya da saygı göster­mez.
yine böyle müşrikler bahsi için 2leyenlere, 3 leyenlere yeni ahit olarak bilinen incilden onlarca örnekler verilebilir.Bugün ne katolik kiliseleri,nede protestanlar vede nede ortodoks kiliseleri Allahı hiç surette birlememektedir.Teslis 3leme iman şartıdır.Umarım bu kısımda anlaşılmışdır.Cehennemlik olan üçüncü kısıma gelince bunlarda muattıla denilen kafirlerdir.Yani ateistler.Bunlar zaten ehli kitapta değildir.Dördüncü kısım ise ve en çok gazaba müstahak olup cehennemin en alt kısmında sonsuza kadar kalacak olan münafıklardır.Münafık ehli iman müslüman gibi gözüküp,aslında yukarda belirttiğimiz üç taifeden birisine bağlı olanlardır.Şeyh-i Ekber izahına şöyle devam eder;cehennemliklerin dört sınıf oluşu şeytanın insanoğluna dört cepheden gelişiyle irtibalı olduğunu belirtir.Şetan insanoğlunun önünden gelir ön taraf görüş mesabesidir,bu bir şekilde görmüş Allahı kabul etmiş ama onunla birlikte başka İlahlarıda kabullenenlerdir.Yani şeytanın insanoğluna ön cephe itibariyle gelişi ve aldatması,müşrikler ait olan bahisdir.Ve arkadan gelir arka görüş olmayan cephedir,bu kafir atelere ait yöndür.Sağdan gelir,sağ taraf ise güç tarafıdır.Güç zanlarınca, kendilerini muktedir ve güçlü zan eden müstekbirlere aittir.Ve sol tarafdan gelir,sol taraf zayıf tarafdır.Bu taraf kendilerini mal,can ve çıkarlarını emniyette bulundurmak isteyen,kendilerini güçsüz gören yada kendilerini güçlü görseler bile,Kuranın Mucizevi mesajı ve beyanı karşısında zorla güçle bir şey başaramayacağını anlamış,Kuran-ı Kerime karşı onu zorla yok edemeyeceklerini anlamış ve ona karşı güçleriyle aciz kaldıklarını kabullenmiş ikili oynayan münafıkların tarafıdır.İnşaallah istifadeye ve hayra vesile olur.Yani Allahda bidir şuda oğludur hafizan Allah yada Allah da birdir ama gücü bir yere kadar bizim işimizi biz görürüz.O gökyüzünün bizler yeryüzünün hükümranlarıyız,Estaizubillah diyen ehli kitap zihniyeti,işin asıl hakikat tarafı,onlarla göbekten irtibatlı bazı çevrelerin abant konsullerinde işin suyunu çıkartarak paravanlar kurdurup,cennete hahamları,papazları soktukları gibi değildir.Allahın men ve emrine muhalefetle tebliğ,hizmet ve ilim tahsili yaptırdığını zanneden,istidrac ehlinin ortaya attığı dialogda adı altındaki safsatalar ne kadar büyük hurafedir, buyrun bu büyük Asfiyanın ve Asfiyaların izahlarından sonrasını bir zahmet Allahın size verdiği cennetten daha büyük olan,akıl nimetiyle kendi kendinize düşünüp karar verin,İnşaallah.Zaman hiç bir zaman olmadığı kadar ahir zaman,fecri sadığı dakikalar nisbetinde,yıllar kaldı ve hepsinden önemli ve dehşetlisi ecel her an kapınızda,Allah meydanı haşrde size filancayı ne kadar sevdiniz diye sormayacak.Benim emrimi yasaklarımı dinledinizmi sorusuna muhatap olacağız.Ve Vallahi sizi o gün bizim bir mübarek saydığımız bir muhibimiz,hocamız vardı ve bize böyle yapmamızı emretti dediğinizde bu sizden ne teklifi,nede cezayı düşürecek,Rahmanın rahmeti gazabını geçipde,af ettikler tövbe edenler müstesna...

Allahın Selamı Rahmeti müminlerin üzerine olsun.





BEŞİNCİ MESELE

Saniyen:
Mektubunuzda“Mücerredلاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ2 kâfi midir? Yani,
مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللهِ 3 demezse ehl-i necat olabilir mi?” diye, diğer bir maksadı soruyorsunuz. Bunun cevabı uzundur. Yalnız şimdi bu kadar deriz ki: Kelime-i şehadetin iki kelâmı birbirinden ayrılmaz, birbirini ispat eder, birbirini tazammun eder, biri birisiz olmaz. Madem Peygamber Aleyhissalâtü Vesselâm Hâtemü’l-Enbiyadır, bütün enbiyanın vârisidir. Elbette bütün vusul yollarının başındadır. Onun cadde-i kübrâsından hariç hakikat ve necat yolu olamaz. Umum ehl-i marifetin ve tahkikin imamları, Sadi-i Şirazî gibi derler:


مُحَالَسْتِ سَعْدِى بَرَاهِ نَجَاتْ - ظَفَرْ بُرْدَنْ جُزْ دَرْ پَىَ مُصْطَفٰى1


Hem كُلُّ الطُّرُقِ مَسْدُودٌ اِلاَّ الْمِنْهَاجَ الْمُحَمَّدِىَّ 2demişler.

Fakat bazan oluyor ki, cadde-i Ahmediyede (a.s.m.) gittikleri halde, bilmiyorlar ki cadde-i Ahmediyedir ve cadde-i Ahmediye dahilindedir.

Hem bazan oluyor ki, Peygamberi bilmiyorlar; fakat gittikleri yol, cadde-i Ahmediyenin eczasındandır.

Hem bazan oluyor ki, bir keyfiyet-i meczubâne veya bir hâlet-i istiğrakkârâne veya bir vaziyet-i münzeviyâne ve bedeviyâne suretinde, cadde-i Muhammediyeyi düşünmeyerek, yalnız لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ onlara kâfi geliyor.

Fakat bununla beraber, en mühim bir cihet budur ki: Adem-i kabul başkadır, kabul-ü adem başkadır. Bu çeşit ehl-i cezbe ve ehl-i uzlet veya işitmeyen veya bilmeyen adamlar, Peygamberi bilmiyorlar veya düşünmüyorlar ki kabul etsinler. O noktada cahil kalıyorlar. Marifet-i İlâhiyeye karşı yalnız
لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ biliyorlar. Bunlar ehl-i necat olabilirler. Fakat Peygamberi işiten ve dâvâsını bilen adamlar onu tasdik etmezse, Cenâb ı Hakkı tanımaz. Onun hakkında yalnız لاَۤ اِلٰهَ اِلاَّ اللهُ kelâmı, sebeb-i necat olan tevhidi ifade edemez. Çünkü o hal, bir derece medar-ı özür olan cahilâne adem-i kabul değil; belki o kabul-ü ademdir ve o inkârdır.
Mu’cizâtıyla, âsârıyla kâinatın medar-ı fahri ve nev-i beşerin medar-ı şerefi olan Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmı inkâr eden adam, elbette hiçbir cihette hiçbir nura mazhar olamaz ve Allah’ı tanımaz. Her ne ise, şimdilik bu kadar yeter. 26. Mektup 4. Mebhas

Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

Bu konuyu değerlendir