Hatemul Evliya
Kardeşim şeyhin öyle bir kastı asla ve kat'a yoktur ve hatta aslında kıyamete kadar gelecek evliyanın isim ve sil silesinde belirtirim ama itikadda hataya düşenler olur diye çekindiğinden bildirmediğini dahi bildirmiştir o müberek zat.O güzideler hakkında Hatemül Evliya bahsinde Muhiddini Arabi Ks.hazretlerinin fususil hikeminde aynen şöyle aktarılmakta
Zat’tan gelen bağış ve hediyeler ancak ilahi tecelli yoluyla gelir ve
Zatî tecelli, ancak kendisine tecelli olunanın istidadı suretinde olur, bunun dışında
Zatî tecellinin olması sözkonusu değildir. Kendisine tecelli olunan kişi, Hakk’ın
aynasında kendi suretinden başkasını görmez; ve Hakk’ı görmez. Ve kendi suretini
ancak Hakk’ın aynasında gördüğünü bilse bile, tıpkı zahirdeki ayna için sözkonusu
olduğu gibi, O’nu görmesi mümkün değildir. Aynaya baktığında, ve onda suretleri
gördüğünde, kendi suretini ve başka suretleri onun vasıtasıyla gördüğünü bilsen
bile, aynanın kendisini göremezsin. ımdi, Allahu Teala bu durumu, kendi Zatî
tecellisi için bir misal olarak sundu, öyle ki kendisine tecelli olunan O’nu bilsin diye.
Ve görüm [rü’yet] ve tecelliye bundan daha yakın olabilecek bir misal yoktur.
Aynada kendine baktığında, aynanın kendisini görmeye çalış, hiç kuşkusuz onu
hiçbir zaman göremezsin. Bu “aynadaki suret” misalini anlayan bazı kimseler,
görülen suretin, görenin gözüyle ayna arasında olduğunu düşündüler. Bu onların
ilim olarak varabildikleri şeyin son noktasıdır. Ve iş, bizim söylediğimiz gibidir ve
biz bunu Fütühat-ı Mekkiye’de açıklamıştık. Ve sen bunu deneyimlediğinde,
yaratılmış olan için daha bir üstü olmayan amacı deneyimlemiş olursun. Böyle
olduğundan dolayı, bu derecelerden daha yükseğine ilerlemeye tamah etme ve
kendini yorma! Bundan ötesi hiç bir zaman olmuş değildir ve bundan sonrası
katıksız yokluktur. ımdi, O, nefsini görebilmen için sana bir aynadır; ve sen de –
hiçbir şekilde O’nun kendisinden başka bir şey olmayan– ısimlerinin hükümlerinin
zuhurunu müşahedesinde O’na bir aynasın.
Ve böylece, iş karışık ve içinden çıkılmaz hale gelir. ıçimizden bazıları, bu konudaki
bilgisizliklerini kabullenerek, “ıdrakı idrak etme konusundaki acz, idrakın
kendisidir” dediler. Ve aramızda bilenler ve böyle söylemeyenler vardır; ve bu,
sözün en iyisidir. Bilgi, bu kimselere acz değil, sessizliği vermiştir.
izahı yapıldıktan sonra Hatemül Evliyanın hakikatı esrarına girer şeyhi Ekber
Ve bu, Allah’a ilişkin en yüce bilgidir ve bu bilgi ancak Hatem-i Enbiya ve Hatem-i Evliya için
sözkonusudur. Ve bu bilgiyi nebi ve resuller ancak Hatem-i Enbiya’nın kandilinin
nurundan görmüşlerdir. Hatta, hiç kuşkusuz, resuller bilgiyi ancak Hatem-i
Velayet’in kandilinin ışığından görürler, çünkü şeriat getirme risaleti ve nübüvveti
sona ermiştir, öte yandan ise velayet hiçbir zaman sona ermez. Ve resuller (aynı
zamanda) evliya olduklarından dolayı, sözkonusu bilgiyi Hatem-i Velayet’in
kandilinin ışığından görürler; böyleyken, nasıl olur da onlardan daha alt mertebede
olan evliyalar başka bir yerden alabilirler? Her ne kadar Hatem-i Evliya, Hatem-i
Enbiya’nın şeriatına bağlı ise de, bu durum onun makamını alçaltmaz ve ona ilişkin
inanışımızla da çelişmez. O, bir yanıyla aşağıda, bir yanıyla da üsttedir. Öne
sürdüğümüz bu şeyler şeriatımızın zahiri tarafından, Ömer’in Bedir’de ele geçirilen
esirler hakkındaki hükmünün üstünlüğünde ve hurma ağaçlarının aşılanması
meselesinde gösterildiği gibi, doğrulanır; o halde, kâmil kişinin her şeyde ve her
mertebede en önde olması zorunlu değildir. Ricalullah, ancak Allah’ı bilme
mertebelerinin yüceliğini dikkate alırlar; dünya hadiselerine gelince, bunlarla
kendilerini meşgul etmezler. Bu şekilde, sözünü ettiğimiz şey doğrulanmış oldu.
Ve daha sonra ki kısımlarda bu hakikatı detaylandırarak açar açar ....aslında söylenilmek istenen şey tamamen Levlake sırrı hakikatının Hatemül Enbiyanın büyüklüğünün esrarırının hatemül evliya ile deşifresinden decode oluşundan öte bir şey değildir.Elifin den nasıl Aşkı ılahi ve o Aşkı ılahiden nasıl bir Rahimiyeti ılahi şeklinde B nin sırrının sırı tezahür ettiğini ve B nin hakikatının yaratıldığını ve o hakikatte Nuru Muhammedi olan B nin altındaki o noktanın hakikatının sırrında Zatı Akdesi ılahnin şuunat-ı ılahiyesinin nasıl teceli şen ve tezahür ettiğini ve o noktada nasıl bir Rahmeti ılahi ve Muhabbeti ilahi tezahür ettiğini Hatemül Evliya üzerinden Hatemül Enbiyanın sırrı olan şecerei hilkat mayei Kainatı hakikat olan Muhammedi nur un o gülden sadır olan gül bahçesinde ki farklı gülenmeleriyle hakikati başları taçlanarak açmasının sırrından öte bir sır değildir.Affınıza sığınarak şeyh Ekber ve onla alakalı kısa bir malumat tarzında bir yorumuda aktararak burda kesiyorum, bu büyük hakikatı belki fazla dillendirmekten gerçek bir fasık olarak hicab ediyor sizın gibi namzeti Hatemi Evliyanın meseleyi ilerde sırra ve o sırdaki lezzetlere müptelalara istifade adına dahada açabileceğinizi ümit ediyor ve bunuda sabırsızlıkla bekliyorum.
şeyhi Ekber Muhiddin Arabi hazretleri ve Füsus-ul Hikem adlı bu eser, Vahdetul Vucud meselesinden dolayı çok eleştiri toplayan fakat ımamı Rabbani hzlerinin konuyla ilgili 357.470. ve 480.ve dahi vefatı dolayısıyla tamalanamayan 521. mektuplarında, Vahdetul şuhudu savunan görüşünün temelde onunkinden çok farklı olmadığı müşahade edilir, ve ımamı Rabbani müceddidi elfi sanii hazretleri aslında vucut meselesinin kelimelerin farkı giderilerek ortak bir noktada anlaşılabileceğini ifade ederekde bir anlamda şeyhi aynı zamandada savunmuşdur.Bediüzzaman hazretleride şeyhi Ekber Muhiddin Arabiyi tekzib ederken dahi onu onure ederek Kartal diye hitab etmiş, görüşlerinin doğru olduğunu fakat Ashab meşrebli Hakikat asrının sahibi Mehdiyi Azamın bakışı ile de hakikatın mülk cephesiyle bağdaşmadığnı ifade etmiş ve Muhiddin Arabi gibi Muhakkikini Sofiyi hallerinden meydana gelen bu görüşlerinden dolayı durumlarına Mesnevi Nuriyenin nokta bahsinde kısa ve analşılır şekilde izah edip, o konumdaki evliyanın yollarında tenkidden muaf olduklarını tam net bir şekilde izah etmişdir.Bazen Bediüzzaman Mehdiyi Azam Hazretlerinin müşahadetullahdan olan meselelerini tam anlamak ve Risalei Nuru batınından okumak için dahi Hatemül Enbiyanın Nurunun ve kendisinin velayeti sureti varisleri ve parçaları olan, bu büyükleri aynı çıkış ve bakış noktalarında, farklı seyirlerlede gelseler dahi onları o tekvinin hakikatı olan o nurun noktasındaki hakikatın çekirdeği olan o tek hakikatde yakalamak, muhakkakki bize zararı değil faydası olabilecek bir meseledir fakat bunun için yinede dalmaya ihityaç olacaktır dalmak ise o nurun mayesinden alınan nefesledir, herbiri o nurun bir parçası ve dalarken size bahşi ılahi olarak o haikatların decodesine imkan veren, o nurun şuunatı ılahiye nin sırrı ikramıyla suret ve beden hali almış, Arz ve semaya sığmadım yalnız mümin kulumun kalbine sığdım muhatabının mazharları olan alemi gayb ve alemi şahadet ortasında insani berzahlardır, berzahi mecullerdir,kab-ı kavseyn hudut ve istidatlardırlar. Vahidiyetin Ehadi tecellisi olan Esma-i ılahinin mazharlarının zemini ve hakikatıdirler.Hakeza daha sonsuza kadar varacak bir genişleme ve ıkramı ve şuunatı ılahiye mazhariyetle çok çok vasıf ve keyfiyet ve sırrı; mahiyet, şahsiyet ve hakikatlalarında bulundururlar.Bu hakikatlerde benim gibi aciz ve sefil fasığı dolayısıyla aştığından burda kesiyorum,vaktinizi bu bahis konusu ulvi hakikatın sebebiyle almamdan dolayı bir hak varsa, hakkınızı helal edin.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79