Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

recep1

Orta Düzey

  • "recep1" bir erkek
  • Konuyu başlatan "recep1"

Mesajlar: 390

Konum: BORNOVA/ıZMıR

Meslek: Emekli

Hobiler: Kitap okumak,

  • Özel mesaj gönder

1

15.06.2008, 06:57

Minarelerde ilk Allahuekber

MıNARELERDE ıLK “ALLAHÜEKBER”

1933’lerden sonra doğan Cumhuriyet nesli, Demokrat parti iktidarı öncesinde camilerden ancak “Tanrı Uludur” seslenişini duymuştu. O günlerde yaşayanlardan, ilk”Allahüekber”i sekiz yaşında duyan Nafiye Karabaşoğlu, 1950’nin o unutamadığı Haziran gününü şöyle anlatıyor:

“Bir akşam vakti çoluk çocuk toplanmış dışarıda meydanlıkta oyun oynuyorduk. Mahallenin meydanlığında. O sırada kulağımıza “Allahüekber” sedası geldi. Nereden geldiğini ilk anda fark edemedik. Caminin minaresinden okunduğunu biraz sonra anladık. Daha önce “Allahüekber” ile ezana başlandığı vaki değildi. şaşırdık. Çocuk halimizle, oyun oynmayı bırakıp yere çömeldik. Dinlemeye koyulduk.

Analarımız babalarımız da meydanlığa fırladılar. Herkes orada toplanmıştı. Büyüklerimiz ne günlere kaldıydık Allah’ım! Çok şükür, bu günleri de gördük diye ağlaşıyorlardı. Sanki zindandan kurtulmuş gibiydiler. Adamlar camiye koştu; kadınlar kapı önünde toplanıp Kur’an okudular, dua ettiler.

Bize de çocuklar bugün en büyük bayramımız! Bayram edin dediler. Herkes evinde ne kadar artık gazyağı varsa getirdi, külle karıştırıp fincanlara koydu. Biz, çoluk çocuk, fincanları sokak sokak dolaştırdık, her tarafı ışıttık, ortalığı bayram yerine döndürdük. O gece hepimizin bayramıydı.”

Evet Aziz milletimiz, 17 senedir hasret kaldığı Allahü Ekber sesine kavuşmuştu. O günlerde Bediüzzaman Said Nursi Hz.leri de talabelerine şu mektubu göndermişti:

Aziz sıdık kardeşlerim,
Hem sizin hem bu memleketin, hem alem-i islamın mühim bayramlarının mukaddemesi olan, bu memlekette şeair-i ıslamiyenin yeniden parlamasının bir müjdecisi olan ezan- Muhammedinin(a.s.m) kemal-i ferahla on binler minarelerde okunmasını tebrik ediyoruz. Ve seksen kusur sene bir ibadet ömrünü kazandıran Ramazan-ı şerifteki ibadet ve dualarınızın makbuliyetine “Amin” diyerek Rahmet-i ilahiden her bir gece-i Ramazan bir leyle-i Kadir(Kadir gecesi) hükmünde sizlere sevap kazandırmasını niyaz ediyoruz.

Said Nursi

Tarihçi yazar Doç. Osman Özsoy, o günün hikayesini bakın nasıl anlatıyor:

Türkiye’yi ağlatan ezanlar ...

Tam 58 yıl önce bugün, yani 16 Haziran 1950 de, 1933 yılından beri Türkçe olarak okutulan ezanın Arapça orijinal haliyle okunabilmesine imkan sağlayan kanun Meclis’te kabul edildi.

Meclis’in aldığı karar radyolardan ilan edilince, Türkiye’nin dört bir yanında halk sevinçten sokaklara döküldü. Tüm gözler minarelere çevrildi ve ilk ezan sesi beklenmeye başlandı. Halk sevinçten çılgına döndü. Gözyaşları tüm Türkiye’de sel olup aktı.

O gün ne olduğunu ayrıntılı anlatacağım. Ama önce, o günlere nasıl gelindiğine bir bakalım.

Diyanet ışleri Başkanlığı, 18 Temmuz 1932 tarih ve 636 sayılı genelge ile, ezan ve kametin birkaç ay içinde Türkçe okunacağını bildirdi.

ışte o Türkçe ezan ...

Aralarında Hafız Burhan, Sadettin Kaynak, Hafız Nuri gibi isimlerin bulunduğu komisyonun çevirisini yaptığı "Türkçe ezan" metni şöyleydi:

‘‘Tanrı uludur, Tanrı uludur

şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı’dan başka yoktur tapacak.

şüphesiz bilirim, bildiririm

Tanrı’nın elçisidir Muhammed.

Haydin namaza, haydin namaza

Haydin felâha, haydin felâha

Tanrı uludur, Tanrı uludur

Tanrı’dan başka yoktur tapacak.’’

Ezanın Türkçe’ye çevrilmeyen tek kelimesi "felâh" oldu. Sebebi, halkın ‘‘felah’’ kelimesinin ‘‘kurtuluş’’ anlamına geldiğini bilmesini önlemek ve ‘‘haydin kurtuluşa’’ mânâsına gelecek bir çağrıda bulunmamaktı.

Yasanın 17 Haziran 1950 tarihli resmi gazetede yayınlandığı gün, aynı zamanda Ramazan ayının da ilk günüydü. Bu durum halktaki duygu yoğunluğunu daha da artırdı.

O gün ıstanbul’da neler olduğunu, aynı günlerde Eyüp’te asker olan babamdan dinlemiştim. Ezanın orijinal haliyle okunacağını haber alan ıstanbulluların Eyüp Camii avlusunu doldurduğunu ve herkesin ezanı dinlemek için gözlerini minareye diktiğini söylemişti. Minareden, ‘‘Allahü Ekber, Allahü Ekber’’ sesleri yükselmeye başladığı andan itibaren, insanların sevinçten kendilerini yerlere attığını, ezanların bitişini müteakip de, kurbanların kesildiğini söylemişti.

O gün Erzurum’un bir başka yerinde yaşananları Mehmet Kırkıncı şöyle anlatılır: "Erzurum halkı ikindi vaktinden itibaren ezanın aslıyla okunacağını haber aldı. Bütün halk sokaklara döküldü. Bir bayram havası yaşanıyordu. Herkes kurban keseceği ne varsa alıp, Tebriz Kapı mevkiinden Lâlâ Paşa Camii'ne kadar dizildi. Minarelerden Ezan-ı Muhammedi okunmaya başladığı an, herkes sonsuz bir sevince gark oldu. Müftü Solakzade Sadık Efendi, ‘'Ya Rabbi! Ölmeden önce bize bu günleri gösterdin’’ diye hıçkırıklar halinde ağlamaya başladı.

ınşallah kıyamete kadar okunacak olan Allahü Ekber seslerinden Demokrat parti idarecileri başta Adnan Menderes hissedardır.

Ruhları şaad olsun….

Salih SÜTÇÜOğLU
Bornova
İmandan sonra en yüksek hakîkat Namazdır.

BEDİÜZZAMAN SAİD NURSİ

2

26.06.2008, 22:41

Allah Adnan Menderes'ten Razı olsun Allah(C.C) Mekanını Cennet Eylesin Nur ıçin YatırSın Bidaha Böyle BUYUK BASKAN HıÇ GELMEDı VATANIMIZA ıNş BÖYLE BUYUK LıDERLERıMıZ GELıR..

ustadım guzel yazın ıcın tesekkur ederim ellerine emegile saqlık...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir